Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı üyesi Prof.Dr. Özlem Azap, yerli Koronavirüs aşısı Türkovac’ın hakkında henüz bilimsel makalesi bile yayınlanmadan uygulamaya sokulmasına tepki gösterdi. Prof.Dr. Azap, "Yeni bir aşı neden güçlendirici doz olarak sunuluyor?" diye sordu.
Prof.Dr. Azap, Semra Topçu’nun hazırlayıp sunduğu KRT’deki Haftanın Panoraması programında Sağlık Bakanlığı’nın pandemiyle ilgili aşı kampanyasını değerlendirdi:
"Önce Koronavac mı Biontech mi dendi. ‘Koronavac eski teknoloji daha güvenli o yüzden ülkemize aldık’ denildi. Daha sonra olay Biontech’e döndü; dendi ki 'hadi bu aşıyı olun'. Şimdi Türkovac için aynı.
Henüz bilimsel bir makalesi yayınlanmadığı halde Türkovac’ın ek doz olarak ya da güçlendirici doz olarak yapılması gündemde. Oysa yeni bir aşı niye güçlendirici doz olarak sunuluyor?
Bilimsel olarak bunu anlamak mümkün değil, bir karşılığı yok. Makalesi yayınlanmamış aşıyı siz başka aşıların tamamlayıcısı gibi söylediğinizde toplum çok ikna olmuyor. Yani öyle çok farklı söylemler var ki, hangisinin doğru oluğuna halk karar veremiyor. Böyle olunca da ‘Aşı olmuyorum’ diyor."
Aşılama hızındaki düşüşü güven sorunu olarak değerlendiren Prof. Dr. Azap ve daha makalesi yayınlanmamış bir aşıya gönüllü davet etmenin güven yaratmadığının altını çizdi. Azap, aşı tereddütünün Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarıyla giderilebileceğini ifade etti.Finlandiya örneğini vererek toplumda salgını yönetene güven ne kadar çoksa normale dönüşün o kadar hızlı olduğunu vurgulayan Azap şöyle devam etti: "Maskeyi atacağız’ dendi, atamadık. ‘Türk aşısı ilkbaharda çıkacak’ dendi, çıkmadı. ‘Sonbaharda çıkacak’ dendi, çıkmadı. Bütün bunlara bütüncül bakarsak bireyler ikna edilemiyor."
Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı verilerin yetersiz olduğunu vurgulayan Azap, "Dördüncü doz aşı kimin için gerekli?" sorusuna uluslararası veriler üzerinden yanıt aradıklarını söyledi. Azap, kapalı mekânlarda maske takmaya ve hatta kapı pencere açmaya devam etmek gerektiğini vurguladı.Azap, okullarda alınan önlemlerin yetersizliğine dikkat çekerek, koşulların düzeltilmesi gerektiğini söyledi; "Okullar mutlaka açık tutulmalı" dedi.