"Örgüt propagandası" suçlamasıyla yargılandığı davanın dosyasına yeni deliller eklenenen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya ertelemesiz 2 buçuk yıl ceza verildi. Karar istinafa taşınacak.
Evrensel'den Cansu Pişkin'in haberine göre, “Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladığı için “Terör örgütü propagandası” suçundan yargılanan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın karar aşamasındaki dosyasına geçtiğimiz celsede yeni belgeler eklenmişti. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Fincancı’nın dosyasına eklenen deliller arasında TİHV’nin Cizre raporu ve gazete mülakatları bulunuyor.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasına Fincancı ve avukatları katıldı. Duruşmayı HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ve Nejdet İpekyüz, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Bianet Proje Danışmanı Nadire Mater, TİHV’nin İzmir, Ankara, Cizre, Van, Diyarbakır ve İstanbul şube temsilcileri ile çok sayıda akademisyen ve hak savunucusu izledi.
Duruşma savcısı Can Tümer Keriş, önceki celselerde vermiş olduğu mütalaasını tekrar etti. Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, duruşmanın SEGBİS ile kayıt altına alınmasını talep etti. Savcı Keriş, talebin reddini istedi. Konuyla ilgili ara karar oluşturam mahkeme, usul ekonomisi ve kalem personelinin azlığı gereği, kayıtların çözümünde harcanacak emek ve mesaiyi dikkate alarak talebin reddine karar verdi.
Daha sonra Fincancı, dosyaya eklenen belgeler ve esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulundu. Mahkemenin dosyasına eklediği Cizre ön inceleme raporunu, “neye ortak olmadıklarını” anlatmak için 4 Ekim tarihli beyanında dile getirdiğini anımsatan Fincancı, “Sizin beni Google’layarak bulduğunuzu tahmin ettiğim ve suç unsuru gibi göstermeye çalıştığınız Cizre ön inceleme raporumuzu da beyanımda zaten alıntılamış, inceleme sırasında bulduğum çocuk kemiğinin fotoğrafı da dâhil, birkaç kez ‘ceset fotoğrafı’ diye rahatsızlığınızı ifade ettiğiniz fotoğraflarla o dönemde yaşananları aktarmaya çalışmıştım. Size rahatsızlık veren o görüntüler benim işimin bir parçası, ama sizin de işinizin parçası. Öyle olmalı! Burası bir Ağır Ceza Mahkemesi, dolayısıyla benim 4 Ekim’de yapmış olduğum sunum bir suç duyurusu niteliği taşımalıydı sizin için” dedi.
“Hakikat ve hak mücadelesinin suça dönüştürülmesinin utancı içindeyim” diyen Fincancı, “Bağımsız ve tarafsız olmadığını düşündüğüm mahkemelerde; uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan barış talebinin, insan hakları ihlallerinin belgelenmesinin cezalandırılması, insan haklarının, hukuk rejimi ile korunması zorunluluğunun hiçe sayıldığını göstermektedir burada hepimize. Geçtiğimiz celse ceza alan Gençay Gürsoy ile aynı konumda olmayı onur sayarım. Barış istemek suç değildir suçlamalarınızı kabul etmiyorum.” diye konuştu. Fincancı, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması hükümlerini de kabul etmediğini söyledi.
Avukat Meriç Eyüboğlu, başından beri tarafsızlık ilkesinin ortadan kalktığını belirterek heyetin reddini talep etti:
“Aynı bildiriden yargılanan akademisyenler hakkında verdiğiniz ceza karalarını da, müvekkilim Gençay Gürsoy’un dosyayasına duruşma sabahı yeni belgeler alındığını ve üst sınırdan ceza verdiğinizi de biliyoruz. Ve şimdiden Şebnem hocaya verilecek cezanın yine alt sınırdan ayrılarak verileceğini biliyoruz. En baştan belli tarafsızlık ilkesi ortadan kalkmıştır. Görüşünüzü açıkladığınız için objektif ve subjektif olarak tarafsız değilsiniz. Müvekkil ifadesini verirken yapmış olduğunuz müdahaleler müvekkilin savunmasında kullandığını e raporu aleyhe dosyaya konmuş. Doğrudan yargılama konusu olmadığı halde subjektif olarak daha ağır ceza verilme saikini gösteriyor. Yargılama evresinde tüm delillerin toplanması yönündeki taleplerimiz reddildi. Dolayısıyla tüm bu sebeplerle heyetin reddini istiyoruz.”
Duruşma savcısı, talebin reddini istedi. Mahkeme, dosya kapsamını ve dosyanın geldiği aşamayı dikkate alarak talebin, “yargılamayı uzatmaya ilişkin yapıldığı” kanaatiyle reddine karar verdi. Avukat Eyüboğlu, “CMK 29. Maddesi uyarınca reddi istenen heyetin karar vermesi hukuka aykırıdır. Öncelikli olarak 1 haftalık sürenin tamamlanmasını ve duruşmanın bu aşamada sonlanmasını istiyoruz.” dedi. Avukat Yıldız İmrek de, heyetin yargılamayı “acele bitirmek isteğinde” olduğunu söyledi: “İktidarın beklentileri doğrultusunda ifade özgürlüğünü susturucu bir rol oynayarak bu anlamda hızlandırıcı yargılama yapıyorsunuz.” Savcı, hakimin reddini geri çevirmesine verilen kararın reddine ilişkin talebin reddini istedi.
Avukat Ömer Kavili söz alarak savcının mütalaası bitmeden kararı müzakere eden heyeti eleştirdi. Kavili, “Kanun iki tarafın görüşü birleştirilerek karar verilir diyor. Yargılamanın özü, çelişkiyi tartışmaktır bir tarafı dinleyip diğer tarafı dinleme basiretini gösteremeyen heyetinizi ayrı ayrı ve birlikte olarak reddediyorum.” dedi. Savcı, bir kez daha heyetin reddi yönündeki talebin gerekçesiz reddini istedi. Kavili tekrara itiraz ederek:
“CMK 216’ya göre itirazım var. Savcıların rollerine dair Budapeşte ilkelleri madde 10 ve CMK 160 maddelerinde iddia makamındaki savcı duruşmada duyduğu talepleri gerekçe bildirerek açıklamak durumundadır. Eğer savcı mütalaa veremiyorsa başsavcı çağırılır ve yargılama durdurulur. Yargıtay içtihatı nedeniyle talep ediyorum. Savcıdan yeniden gerekçeli mütalaa veremeyecekse başsavcının davet edilmesini talep ediyoruz.”
Bu talep de reddedildi.
Avukatların beraate ilişkin taleplerinin ardından son sözü sorulan Fincancı, “Bu topraklar ağır acıların yaşandığı topraklar. Biz burada bugün yüzleşememenin acısını görüyoruz. Bugün 19 Aralık; bundan 18 yıl önce cezaevlerine saldırılıp ‘hayata dönüş operasyonu’ yapıldı. 40 yıl önce Maraş katliamı yapıldı. Bunlarla yüzleşmeyi başardığımızda bu yargılamaların utanç belgesi olacağını düşünüyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Emile Zola’nın dediği gibi ‘Asıl ben itham ediyorum’.”
Kararını açıklayan mahkeme Fincancı’ya 2 yıl 6 ay ceza verildi. Mahkeme kararında şu ifadelere yer verildi: “Sanığın üzerine atılı ‘Terör örgütü propagandası suçundan’ eylemine uyan suçun işleniş şekli ve özelliği sanığın suç tarihinden hemen önce ve sonrasında vermiş olduğu röportajlarında kullanmış olduğu ifadeler, suça konu bildiri içeriğiyle örtüşecek şekilde TSK’nin tamamen savunma ve güvenlik amaçlı bölgedeki faaliyetini vahşet, soykırım girişimi, savaş suçu ve Kürt halkına topyekun saldırı olarak ifade etmesi, bölgede PKK/KCK silahlı terör örgütü tarafından yapılan hendek kazma eylemlerini övmesi, öz yönetim anlayışına sahip çıkması bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın güttüğü amaç ve saiki, sanığın kastının yoğunluğu, bildiriden sonraki bildiriyi sahiplenme ve kabullenme iradesi, suç konusunun önem ve değeri, oluşan tehlikenin boyutu dikkate alınarak taktiren cezanın yasal alt sınırından ayrılarak teşdit uygulanmasıyla sanığın 1 yıl 8 ay,
Suça konu bildirinin basın ve yayın yoluyla işlenmesi nedeniyle yarı oranında arttırılarak 1 yıl 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi.”
Mahkeme, yasal imkan bulunmadığından HAGB hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına hükmetti. Mahkeme, Fincancı’nın “duruşmadaki olumsuz gözlemlenen tutum ve davranışları” ile “suçun işlenmesinden sonra pişmanlık duymamasını” dikkate alarak cezada indirime gitmedi.