Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, ülkede döviz ihtiyacını karşılamak üzere swap anlaşmalarının yapılmasının bir çözüm olacağı algısı oluşturulduğunu ifade ederek, "Bu yanlış bir algıdır. Çünkü Merkez Bankaları arasında yapılan swaplar bir finansman modeli değil, kısa vadeli nakit akışı yönetimi aracıdır” dedi.
Vatandaşın TL'ye güvenmediğine işaret eden Karatepe, “Şimdi vergi uygulayarak döviz ve altın almanın maliyetini piyasa fiyatından yüzde 1 daha pahalı hale getirmek caydırıcı olur mu? Olmaz. Bunun yol açacağı en büyük risk vergiden kaçınmak isteyenlerin işlemlerini kuyumcu vb. yerler üzerinden yaparak paralarını kayıt dışına çıkarmak olacaktır” diye konuştu.
Türkiye yeni bir ekonomik model açıklamadan önce demokrasi, ifade özgürlüğü, denetleme, eğitim sistemi gibi alanlarda mesafe kat etmesi gerektiğine işaret eden Karatepe, mevcut yönetim modeliyle ülkede sağlam bir ekonomi politikası üretmenin mümkün olmadığına dikkat çekti. Türkiye'nin dövize ihtiyacı olduğunu ancak, para bulmasının kolay olmayacağına işaret eden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın sorularını yanıtladı.
Gelecek bir yıl içinde ödenmesi gereken toplam dış borç miktarı yaklaşık 170 milyar dolar olduğunu belirten Karatepe, “Bir taraftan döviz girişi azalırken diğer taraftan hızlanan döviz çıkışı Türkiye’nin acilen bir yerlerden döviz bulmasını gerektiriyor. Maalesef gelişmekte olan ülkelere olan yatırımcı ilgisinin bu dönemde düşmüş olması Türkiye gibi ekonomik göstergeleri zaten bozuk olan bir ülkeyi daha fazla olumsuz etkiliyor. Para bulmamız kolay olmuyor” ifadelerini kullandı.
“Ülkede döviz ihtiyacını karşılamak üzere swap anlaşmalarının yapılmasının bir çözüm olacağı algısı oluşturuldu. Bu yanlış bir algıdır” diyen Karatepe, “Çünkü Merkez Bankaları arasında yapılan swaplar bir finansman modeli değil, kısa vadeli nakit akışı yönetimi aracıdır” diye konuştu.
Karatepe, “Döviz ve altın işlemlerinde vergi oranlarının artırılması ne anlama geliyor?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
İktidar dövizdeki yükselmeyi önce yabancıların manipülatif işlemlerine bağladı ve önce üç yabancı bankaya işlem yasağı getirdi. Ardından yabancılar TL işlemlerini durdurunca geri adım atıp o yasakları kaldırdılar. Şimdi dönüp kurların yükselmesini vergi uygulayarak sınırlandırmaya çalışıyorlar.
Döviz alımlarında uygulana veri 5 kat artırılarak binde iki den yüzde 1’e yükseltildi. Bir de daha önce olmayan altın alımlarını kambiyo mevzuatı kapsamına dahil ederek ona da yüzde 1 vergi uygulamaya başladılar. Bu kararın amacı vatandaşın altın ve dövize olan ilgisini azaltmaya çalışmak ve TL cinsi varlıklara yöneltmektir. Ancak sonuç vermesi mümkün değil. Çünkü şu anda TL mevduatlara ödenen faiz oranını enflasyon ile birlikte değerlendirdiğimizde aslında TL faizlerin reel anlamda negatif olduğunu görüyoruz. Diğer bir ifade ile paranızı TL’de tuttuğunuzda değeri azalıyor. Dolayısıyla vatandaş da haklı olarak döviz altın gibi araçları yatırım alternatifi olarak görüp parasını oraya yatırıyor.
Bakın ülkedeki döviz tevdiat hesapları 200 milyar dolar seviyesine çıkmış. Bankalardaki toplam mevduatın yarısından fazlası döviz ve altından oluşmaktadır. Çünkü vatandaş TL’ye güvenmiyor. Şimdi vergi uygulayarak döviz ve altın almanın maliyetini piyasa fiyatından yüzde 1 daha pahalı hale getirmek caydırıcı olur mu? Olmaz.
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.