İklim krizinden etkilenen şehirlerin başında İstanbul geliyor. Kentteki beton yoğunluğu nefes almayı bile zorlaştırıyor. “Kent Ekosistemi ve Sürdürülebilir Yeşil Alanlar Tasarımı” konusunda çalışmalar yürüten İBB Park, Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanı Prof. Dr. Yasin Çağatay ile Kanal İstanbul’un iklim krizine yaratacağı etkileri anlattı.
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre, "Yeni proje hazırlarken iklim politikaları düşünülerek hareket edilmesi gerekiyor. İklim politikaları alanında ekosistem bütünlüğü büyük önem taşıyor" diyen Çağatay, "Kanal İstanbul, su kaynaklarını kurutacak. Devasa bir hafriyata ve hafriyat atıklarıyla 38 kilometrelik bir kıyı alanının doldurulmasına neden olacak. Küçükçekmece Gölü’nü ortadan kaldıracak. Önemli içme suyu kaynaklarından Terkos’u tuzlandıracak. Sazlıdere ve her iki sulak alanın çevresindeki sazlıkları yok edecek. Hayvanların, kuşların yaşama ve konaklama alanlarını tahrip edecek. Çayır ve meraları yapılaştıracak. Denizlerdeki canlı yaşamını bitirecek" dedi. Çağatay, "Bu proje, ekosistem bütünlüğü ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla iklim krizini, beraberinde orman yangınları ve sel felaketlerini tetikleyeceği aşikârdır" diye uyardı.
"Projeyle yaklaşık üç bin hektarlık ormanın yok olacağı tahmin ediliyor" diyen Çağatay, şöyle devam etti:
"Ormanlar dışında bu bölgede kalan fundalıklar da yaban hayatı için çok büyük öneme sahip. Uluslararası sözleşmelerle korunan, nadir ve endemik türleri barındıran fundalıklara sahip ülkeler, elde kalan son örnekleri korumak amacıyla katı politikalar geliştirmiştir. Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi fundalıklarda insan faaliyetlerini kısıtlayan katı hükümler içerir. Türkiye’de bulunan fundalıkların en geniş örnekleri, İstanbul’un kuzey bölgelerinde yer alıyor ve ormanlar kadar önemli bir yeşil alan vasfına sahipler."
Çağatay, "Isı adası nedir? Kanal İstanbul’un şehre bu konuda etkisi ne olacak?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:
"Yapılaşmanın arttığı ve yeşil alanların azaldığı kentsel alanlar, kırsal alanlara göre daha fazla ısınırlar. Binalar, asfalt yollar, çatılar, güneş ışığını yeşil ya da mavi alanlar gibi yansıtamaz ve bünyelerinde depolar. Bu cisimler depoladıkları enerjiyi yaymaya başladığındaysa kentin sıcaklığını etkiler. Ayrıca yüksek katlı yapılar, hâkim rüzgârı da engelleyerek bölgesel ısınma etkisini artırır. Bunlara ek olarak ulaşım, ısınma, soğutma vb. nedenlerle artan kirleticiler de yere yakın seviyelerde bir nevi sera etkisi yaratır. Bütün bunlar birleştiğinde şehir üzerinde yoğun ısı barındıran bir alan oluşur. Buna da ısı adası denir.
Kanal İstanbul özelinde baktığımızda ise yapılaşmanın artması ve beraberinde yeşil alanların azalmasıyla bir “ısı adası”nın ortaya çıkması kaçınılmaz. Isı adasıyla birlikte artan sıcaklıklar da elbette ki yangın risklerini artıran bir diğer faktör olarak karşımıza çıkıyor."