Prof. Hablemitoğlu: Eşimin suikastının karartılması sürecinde görevli bakanları araştıracaklar mı?

Prof. Hablemitoğlu: Eşimin suikastının karartılması sürecinde görevli  bakanları araştıracaklar mı?

'FETÖ'ye yönelik hazırlanan çatı iddianamede Necip Hablemitoğlu ve Danıştay İkinci Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in “doğrudan kasten öldürüldüğü” iddia ediliyor. Eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Hablemitoğlu soruşturması hakkında "Bu suikastın aydınlatılmamasında, karartılmasında bütün bu süreçte görev yapan ilgili kurumların bağlı olduğu dönemin bakanları araştıracaklar mı? Mevcut hükümet geçen 14 yıllık süreçte sorumluluk alarak suikastı kimlerin örtbas ettiğini açıklayabilecek mi?" dedi.

Necip Hablemitoğlu'nun eşi  Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu'nun Milliyet'ten Mert İnan'a verdiği söyleşi şöyle:

Eşinizin failleri yıllardır bulunamadı. 17/25 Aralık ve 15 Temmuz süreçlerinden sonra suikastın arkasında FETÖ olduğu iddia ediliyor. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?  Eşimin öldürülmesine ilişkin dosyanın çözümden ve bir davaya dönüştürülmesinden kaçınıldı. Faillerin kim olduğunu bilmiyoruz. Evet bir süreç var; 17-25 Aralık öncesi, sonrası ve 15 Temmuz sonrası gelişen önemli bir süreç. Ancak 17/25 Aralık’a kadar geçirdiğimiz de bir süreç de var. 14 yıllık zamanı 3 ayrı döneme ayırıyorum. Cinayetten sonra Ergenekon’a kadar birinci evre, Ergenekon evresi ikinci evre ve bunun içinde Gezi olayları da bir alt evredir.

O zaman da hükümetin farklı sesleri Necip’in, Gezi’yi tertiplediklerini düşündükleri Almanlar tarafından öldürüldüğünü iddia ediyordu. 17/25 Aralık sonrası bu cinayetin FETÖ ve iktidar arasında tenis topu yapılan bir evresi var. Hukuk tekniği ile henüz suç isnat edilebilecek bir kişi ya da azmettirici ortaya konulabilmiş değil. Suikastın ardındaki faillerin bulunacağına hiç mi hiç inanmadım. Necip Hablemitoğlu öyle muğlak ve karmaşık bir dönemde katledildi ki... Bu yüzden hiç umutlanmadım. Faili meçhul kalacağına emindim.

Hablemitoğlu’nun hedef seçilmesinin nedeni sizce neydi?

Necip Hablemitoğlu, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın mezunu bir gazetecidir. Eşim, geçmişin anlamlı ve değerli bir gazetecilik anlayışının son temsilcilerindendi. Çalıştığı konular, ilgi ve infial yaratan konular oldu. Siyasetin ve devlet içindeki illegal yapılanmaların canını sıktı. Türkiye’de bu tür araştırma ve çalışmaların bir bedeli var. Necip için o bedel öldürülmek oldu, her zamanki gibi... Bu suikast bağıra bağıra gelmiştir. Devlet ilgili kurumları ile seyretmiştir. 3 Kasım 2002 seçimleri ile Türkiye’nin içine girdiği süreçte katledilmesi ayrıca düşünülmelidir. Öldürülmeseydi, çok defa söyledim bunları, 18 Aralık’tan hemen sonraki tarihlerde hem cemaate karşı, hem de Alman vakıflarına karşı açılan dönemin DGM’lerindeki (Devlet Güvenlik Mahkemesi) iki davada da tanık olarak dinlenecek kişiydi.  

Bundan sonraki süreçte adaletin tecelli edeceğine inanıyor musunuz?

O zaman çeşitli sorularım var bunları yönelteyim. Belki daha iyi yanıtlamış olurum. Bu suikastın aydınlatılmamasında, karartılmasında bütün bu süreçte görev yapan ilgili kurumların bağlı olduğu dönemin bakanları araştıracaklar mı? Mevcut hükümet geçen 14 yıllık süreçte sorumluluk alarak suikastı kimlerin örtbas ettiğini açıklayabilecek mi?

Biliyorsunuz sayın Cumhurbaşkanı’nın 2004 yılında bir beyanı var. Diyor ki; ‘... Bu ülke Necip Hablemitoğlu suikastını örtbas etmiş bir ülkedir.’ İlgili kurumların başındaki mülki amirler araştırılacak mı? Cinayetin işlendiği günlerde kimlerin hangi pozisyonlarda neleri örtbas ettiklerine kadar inebilecek mi? Ana muhalefet partisinin defalarca cinayetin soruşturulması için verdiği soru önergelerine yanıt veren ilgili bakanların bu yanıtları neye dayanarak verdiklerini araştırabilecekler mi? Bunları ve bunun gibi pek çok şeyi yapamayacaklarsa, kusura bakmasınlar ve bizi de boşuna yormasınlar. Ailemi toparlamak yıllarıma maloldu.

"Bizim için çok önemli"

Yargı sürecinden beklentileriniz nelerdir? 

Artık müdahil olduğumuz bir dava bulunması, Başsavcıvekili Sayın İşçimen’in tarafsız, objektif ve insani yaklaşımı bizi mutlu etmiştir. Çatı davanın duruşmaları henüz başlamamışken, bir süredir yürüyen bir soruşturma varken; 14 yıl sonra ilgi görebilmek bizim için önemli.

"Savcıyla bilgi paylaşıyoruz"

Ersan Barkın (Ailenin avukatı): “22-26 Kasım tarihlerinde ilk duruşmaları yapılacak olan dava FETÖ çatı davası. Bu iddianame içinde yer alan FETÖ’nün cinayet dahil faaliyetlerinin bir kısmı ayrı soruşturmalara ve mümkün olursa davalara konu edilecek. Hablemitoğlu soruşturması da bir yandan çatı dava içinde yer alsa da diğer yanda ayrı bir soruşturmanın konusudur. Bu doğrultuda, 2016 başında sayın Savcı İşçimen tarafından yeniden ele alınan ancak darbe süreci nedeniyle yavaşlayan soruşturma, suikastın hemen sonrasında yapılması gereken teknik ve kriminal incelemeler başta olmak üzere yeniden ele alınmaktadır. Biz de, süreci ciddiyetle yürüten bir savcılık bulmaktan kaynaklı olarak, soruşturmaya ışık tutabilecek bilgileri paylaşıyoruz.”

Ne olmuştu?

Ergenekon davasının görüldüğü dönemde tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım tarafından verilen ifadelerde, Hablemitoğlu’nun Osman Gürbüz tarafından öldürüldüğü, Veli Küçük ile Muzaffer Tekin’in azmettirici oldukları iddia edilerek suikastin Ergenekon tertibi olduğu öne sürülmüştü.

Ergenekon tertibi

Buna gerekçe olarak da Hablemitoğlu’nun Alman vakıfları dosyasında ulaştığı çok önemli bilgileri 26 Aralık 2002 tarihinde Ankara 1. No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülecek ‘Alman Vakıfları’ davasında açıklayacağı gündeme getiriliyordu.

Suikastın Ergenekon tertibi olduğunu iddia edenler, davanın görüldüğü tarihlerde firari sanıklardan Bedrettin Dalan’a, Alman devleti tarafından sahte pasaport verildiğini ve Ergenekon sanıklarına Alman vakıflarından para yardımı yapıldığını, Ergenekon’un Almanya bağlantılarının çok güçlü olduğunu iddia ediyordu. 

Kitabı tamamlayamadı

Hablemitoğlu, öldürülmeden önce Gülen cemaatinin ABD gizli servisi CIA adına casusluk faaliyetleri yürüttüğüne dair kaleme aldığı kitabını tamamlamak üzereydi. Nitekim Köstebek isimli kitap ancak Hablemitoğlu’nun ölümünden sonra basılabildi.