Prof. İlter Turan: TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Mısırlı bakanla görüştü, Esad'la dolaylı anlaşma yapıldı!

Prof. İlter Turan: TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Mısırlı bakanla görüştü, Esad'la dolaylı anlaşma yapıldı!

İlter Turan*

Suriye’nin kaderini belirleyici aktörler olarak Rusya, Türkiye ve İran, Astana’da masaya oturdu. ABD bu sürecin dışında kalmış gibi görünmekle birlikte Birleşmiş Milletler çerçevesinde ABD’siz bir nihai anlaşma yürütülemez. Peki, gelinen noktada Suriye’de olanları nasıl okumak gerek? Bölgedeki mevcut durumu değerlendirebilmek için önce sorduk, sonra yanıtladık…

► Suriye’deki mevcut durum jeopolitik ve tarafların pozisyonu açısından nasıl bir görünüm sergiliyor?

ABD’siz bir nihayi anlaşma yürütülemeyeceği için ABD’nin bir şekilde bu üçlünün vardığı anlaşmalara razı edilmesi lazım. Bunun için de bazı tercihlerinin gözetilmesi gerekiyor. Bunlar da Esad rejiminin geçişinin temin edilmesi ve Kürtlere bir şey verilmesi olabilir. Amerika zaten buraya asker sevketmek ya da büyük bir müdahelede bulunmak düşüncesinde hiç olmadı.

► Astana’daki görüşmeler sahaya nasıl yansır?

Prof. İlter TuranAstana’da Suriye’nin içindeki taraflar değil, Türkiye, İran ve Rusya’dan oluşan üçlü mekanizmayla BM temsilcisi ateşkesi nasıl yürüteceklerini tartışıyor. Her birinin Suriye içinde denetleyebildiği güçleri var. Türkiye’ninki Türkmenler ve bazı Arap unsurlar, Rusya Esad’ı destekliyor, İran da Hizbullah’ı. Aralarında anlaşıp ortak bir mesajı bu güçlere empoze etmeleri lazım. Aksi takdirde her grup kendi iç hesaplarıyla birbirini irdeliyor ve çözüm imkanı zorlaşıyor. Bir mücadelede taraflar ne kadar çoğalırsa bir anlaşmaya varmak o kadar zor olur. Hele de bunların bir bölümü kendi ufak hesapları olan ufak gruplarsa iş daha da zorlaşıyor.

► Birleşmiş Milletler barış görüşmeleri için bir türlü masaya oturulamadı? Ne oluyor orada, problem ne?

Eğer büyük aktörlerin üzerinde anlaşabileceği bir durum yoksa, görüşmeler zaten başarısızlığa mahkumdur. BM zaten büyük güçler arasındaki ihtilafları halletme gibi bir kabiliyete sahip değil. İşi, büyük güçlerin üzerinde anlaştığı küçük ihtilafları durdurabilmek. Cenevre toplantısına gidebilmek için büyük devletlerin oradan az çok nasıl bir anlaşmayla çıkılacağını belirlemiş olması lazım. O henüz belli değil. Daha doğrusu Suriye’nin içerisinde birbiriyle çatışan aktörlerin neye razı olacakları belli değil. Onun için de Astana’da halletmeye çalışıyorlar, ki oradan Cenevre’ye gidilebilsin.

► Peki, ne istiyor büyük devletler?

Şu anda hemen herkesin üzerinde anlaştığı husus DAEŞ'in sona erdirilmesi. Buradaki problem, eğer İŞİD siyahsa bölgede Ahrar el Şam gibi koyu gri ve girinin başka tonlarında bir sürü örgüt olması. Diğer yandan Alevi ve Kürtler gibi etnik ve dini unsurlar var. Bunların her birinin ne olacağı meselesi söz konusu. Yani Suriye'nin tutunması için özerk alanlar mı olacak? Suriye'nin geleceği Esadlı mı olacak, Esadsız mı? Bütün bunların değerlendirilmesi lazım. Bunlar olmadan Cenevre'de kolay kolay bir yere varamazsınız. ABD malzeme vermekten başka bir şey yapmıyor ama bölgede diğerleri kadar söz sahibi olmak istiyor. Ancak bölgedeki bir takım müttefiklerini de düşünmeden hareket edemez. Suudiler zaten ABD’ye kızgın, Katar'da ABD’nin üssü var. Neyse ki, Suudiler kendi akılsızlıkları sayesinde Yemen'de başlarını belaya soktukları için Suriye'de konuşacak halleri pek kalmadı.

► Fırat Kalkanı operasyonu hangi aşamada? Başarılı mı?

Şu anda iki silahlı güç İŞİD üzerine yürüyor. Problemin yavaş yavaş yeniden tanımlanması, İŞİD üzerine yürüyen iki gücün, Suriye güçleriyle Türk ordusunun karşı karşıya gelmemesi gerekiyor. Ruslar aracılık yapıyor bu işte. Suriye'nin Kürt koridoru ve özerklikte Türkiye ile menfaatleri birleşiyor. Rusya kendi menfaati açısından elinde Esad'a karşı kullanabileceği bir unsur olsun istiyor. Bir de geçmişinden gelen aynı ülke içerisinde yaşayan farklı etnik gruplarla nasıl baş edileceği konusunda Sovyet tecrübesi var. Ama Rusya sonuçta Kürtler için Suriye’yi gözden çıkarmaz. Türkiye'ye baktığımızdaysa, geçmişte inşa ettiği bütün politikaları değiştirdi. Şimdi Rifat Hisarcıklıoğlu gidiyor Mısır bakanıyla görüşüyor, dolaylı şekilde Esad'la anlaşıyorlar falan. Aşağı yukarı eminim, ki son tahlilde Türkiye Esad'la anlaşacak. Kabak yine Kobani falan oraların başına patlayacak. Hem Türkiye hem Esad bu unsurları istemiyor.

► Türkiye’nin Fırat Kalkanı’ndan geri çekilmesi söz konusu mu?

Türkiye Fırat Kalkanı müdahalesini bir Kürt koridorunu önlemek için yaptı. Şimdi burada yanıtlanması gereken soru Türkiye bunu önlemek için sonsuza dek askerini orada mı tutacak? Dikkat edecek olursanız Membiç’e gidilmesi falan gündeme gelmişti, daha sonra cumhurbaşkanı ‘bir yere gitmeyeceğiz’ diye bir açıklama yaptı. Şu andaki sorun Türk ve Suriye askerlerinin karşı karşıya gelmemesi. Suriye ordusu da El Bab’a tamamen hakim olmak istiyor. Sonuçta Türkiye askerini bir süre daha orada tutabilir ama askerin sürekli orada kalmasının bir mesuliyet temeli de yoktur. Böyle olunca Türkiye Rusların da yardımıyla Esad’la anlaşacak. Neydi Türkiye’nin meselesi: Burada Kürt koridoru olmasın. O zaman Esad’la anlaşılacak, ana konu bu, tali konuysa Türkiye’nin orada kullandığı Türkmenlere bir zarar gelmemesi. Bu iki konuda anlaşılması lazım. Şu sırada Esad’ın da bir dolu sorunu olduğu için Türklerle fazla didişme arzusunda olacağını zannetmiyorum. Zaten Suriye’nin kendisi de böyle bir koridorun heveslisi değil. Hatta Türkiye ile Suriye bir geri çekilme zamanı için bile şartlara bağlı olarak gizlice anlaşabilir.

► Rusya’dan gelen PKK ve YPG açıklaması ne anlama geliyor?

Türkiye ABD’yi PYD’yi desteklememesi için ikna etmeye çalışıyor. Rusya öyle bir durum yaratıyor ki, ABD Kobani ve Afrin’deki PYD unsurlarını yalnız bırakacak olursa Ruslara bağlı hale gelecekler. Türkiye’nin istediği sonuç gerçekleşmemiş olacak. Buna karşılık ABD ile Türkiye’nin arası bozulacak, ama Rusya ile de arasını bozamayacak. Türkiye öyle bir açmaza girmiş vaziyette ki, Rusya’ya rest çekmesi bir şeyi halletmiyor çünkü DAEŞ’e karşı Rusya ile birlikte çatışıyor. Birleşik Devletler de PYD’yi bırakmak istemeyecektir. Dolayısıyla Türkiye bu açıklamaya karşılık verecek durumda değil. 

Bu yazı Dünya gazetesinden alınmıştır