Yenişafak gazetesi yazarı Prof. Hayrettin Karaman, "Referandum sürecinde 'Hayır' cephesinde yer alan insanların büyük çoğunluğu işte bu 'yabancılaşmış parçamızdan' oluşuyor." değerlendirmesini yaparak "Biz bu parça ile fikirde ve fiilde derin ayrılıklarımıza rağmen müştereğimizin azamisini temel kılarak birlikte, barış içinde yaşamak durumundayız." dedi.
Karaman'ın Yenişafak gazetesindeki yazısı şöyle:
İfat ve tefrit iki ucu, aşırılığı, hikmete uygun olandan uzaklaşmayı ifade eder; itidal ise iki aşırı ucun birinde değil; aklın, dinin, hikmetin gerekli kıldığı yerde, noktada, kararda ve davranışta olmaktır. Bir millete tarihi unutturulmak istense de unutması mümkün değildir. Onun bilincinde, bilinçaltında, genlerinde, yaşayan kültürün görünen ve görünmeyen noktalarında… tarihi miras yaşar ve dirilişi için zaman ve zemin müsait hale geldikçe dirilir, yön ve davranış belirlemede etkin olur. İslam ümmetini, aslı ilâhî olup zaman içinde bozulmuş bulunan ve aslı ilâhî olmayan dinlerin ümmetlerinden ayıran özellikler vardır; bunlardan biri de ötekine, başta hayat hakkı olmak üzere temel insan haklarını tanıyarak ülkesinde ve dünyada barış içinde yaşama hakkı tanıyor olmasıdır. Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla “iyilik ve adalet çerçevesinde” ilişkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette tanıyacaklardır. Referandum sürecinde “Hayır” cephesinde yer alan insanların büyük çoğunluğu işte bu “…yabancılaşmış parçamızdan” oluşuyor. Biz bu parça ile fikirde ve fiilde derin ayrılıklarımıza rağmen müştereğimizin azamisini temel kılarak birlikte, barış içinde yaşamak durumundayız. Farklı parçaların azı veya çoğu, diğerini şiddet kullanarak, ahlaki ve hukuki olmayan yöntemler kullanarak yok etmeyi, ülkede tek ses ve nefes olarak kalmayı hedeflerse bunun sonu kaostur, kaybedeni de bütün millet olur. Ahlak ve hukuktan ayrılmaları mümkün olmayanlar karşı tarafın silahlarını kullanamazlar; onlar yalan söylüyorlar diye yalan söyleyemezler, onlar iftira ediyorlar diye iftira edemezler, onlar kumpas kuruyorlar diye kumpas kuramazlar… Karşı tarafın ahlak ve hukuk dışı eylem ve söylemlerini engellemek, bu mümkün olmadığında hakikati en açık ve kolay anlaşılır dil ile yılmadan, durmadan, usanmadan açıklamak elbette bunların hakkıdır. Bu hak kullanılmalı ama köprüler ifrat ve tefrit dinamitleriyle uçurulmamalıdır. Kendilerine asla katılmadığım, bütün argümanlarını ya yanlış ya da yersiz ve zamansız bulduğum “Hayır”cılar da bu milletin parçası, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Onlarla aynı sokaklarda, aynı binalarda, aynı toplu yerlerde bulunuyor ve yaşıyoruz. Birimizin veya bir grubun başına bir felaket gelse o siyasi ve ideolojik farkı düşünmeden yardıma koşmak; insan, vatandaş ve bir ülkede paydaş olarak elimizden gelen yardımı yapmak durumundayız ve bu böyle de olmaktadır. Ben “Evet” de hayır görüyorum, ancak referandum da gelir geçer, inşallah millet ve memleket için hayırlısı ne ise o olur, sonra bu ülkede farklı kesimlerin barış ve olabildiğince dayanışma içinde yaşamaya devam etme süreci avdet eder. Bu referandumun sonucu ne olursa olsun uzun vadede kazananlar; ahlak, hukuk ve itidali terk etmeyenler olacaktır.