Ankara Üniversitesi'nin emekli hocalarından iktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 'evet' oyuyla kabul edilmesinin açıklanmasının ardından başlayan 2019 seçimlerinde 'hayır'cıların adayının kim olacağına dair başlayan tartışmayı değerlendirdi. "2019 seçimlerini tartışmak anlamsızdır" diyen Boratav, "Yüzde 49’luk 'hayır' blokunu ayakta tutacak, genişletecek ana muhalefet gündemi şudur: 'Cumhuriyet rejimini İslamcı rejime dönüştürmek ve yolsuzluklara karşı sınırsız dokunulmazlık istiyorsunuz. Neden?' CHP de bu platforma katılmaya zorlanmalıdır. Bu partinin acil sorunu, sosyal demokrasiyi değil, açıkça cumhuriyet değerlerini sahiplenmektir. İslamcı rejime karşı mücadeleyi büyütmeliyiz" diye konuştu.
BirGün gazetesinden Can Uğur'a konuşan Boratav, 'hayır' oylarının ve referandum sonrası ortaya çıkan tabloyla ilgili şunları söyledi:
Referandumda seçmenlere aslında iki soru sorulmuştu: İslamcı rejime geçişi kabul ediyor musunuz? Cumhurbaşkanına fiilen sınırsız dokunulmazlık sağlanmasını kabul ediyor musunuz?
Bu sorular, örtülü idi; yani gizlenmişti. Örneğin, CHP yetkilileri "rejim değişikliği" teşhisi yaptıklarında Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın sert, inkârcı tepkileri, gerçek niyetin de örtülü itirafı anlamındadır. Yüzde 49’luk 'hayır' oyu, büyük ölçüde bu örtülü soruları kendiliğinden deşifre eden çok büyük bir kalabalığın var olduğunu; bu ortak teşhisi temsil etmektedir.
Boratav, "2019 seçimlerine ilişkin aday olarak Abdullah Gül gibi isimler konuşuluyor. Sizce 'hayır'cı kesimin ihtiyacı bu isimler mi?" sorusuna şöyle cevap verdi: 2019 seçimlerini tartışmak anlamsızdır; AKP/MHP ittifakının rejim değişikliği programına peşinen katkı yapmayı kabullenmek; şaibeli referandum sonuçlarına meşruiyet sağlamak anlamına gelir.
Prof. Dr. Boratav referandumdan sonraki süreçle ilgili şunları söyledi: CHP referandum kampanyasında yukarıda değindiğim iki soruyu deşifre etmekten ısrarla kaçındı. Zira, referandumdan çok önce, AKP’nin cumhuriyet değerlerine saldırısını, öncelikle laikliğe karşı uygulamalarını açıkça, adını koyarak eleştirme seçeneğini terk etmişti. "Dinsizlik, İslam’a karşı olma" suçlamalarına karşı paranoyak bir eziklik, "savunmacı" refleksler CHP yönetimine damgasını vurmuştu. Aralık 2013’te açığa çıkan yolsuzluk dosyalarını ise, "darbeci" suçlamalarına muhatap olma korkusu nedeniyle gündeme getirememekteydi.
Sosyalistlerin ve cumhuriyetçilerin, tam aksine, yukarıdaki iki soruyu açıkça gündeme getirerek karşı hegemonya kurmaları gerekir. Yüzde 49’luk 'hayır' blokunu ayakta tutacak, genişletecek ana muhalefet gündemi şudur: "Cumhuriyet rejimini İslamcı rejime dönüştürmek ve yolsuzluklara karşı sınırsız dokunulmazlık istiyorsunuz. Neden?" CHP de bu platforma katılmaya zorlanmalıdır. Bu partinin acil sorunu, sosyal demokrasiyi değil, açıkça cumhuriyet değerlerini sahiplenmektir. 'Hayır' blokunun pekişmesine, genişlemesine ancak bu doğrultuda katkı yapabilir.