Prof. Kuday jet ski kazası geçiren genci nasıl kurtardı?

Prof. Kuday jet ski kazası geçiren genci nasıl kurtardı?

T24- İzmir’in turizm cenneti Çeşme’de 24 Temmuz’da yaşanan jet ski kazasında 17 yaşındaki lise öğrencisi Can Güzelcan ağır yaralandı. Çeşme’deki tüm imkansızlıklara karşı Güzelcan’ın en büyük şansı tatilini orada geçiren Florence Nightingale Hastaneleri Nöroşirürji Bölümü Koordinatörü Cengiz Kuday oldu. Ölümle yaşam arasındaki o kısa sürede yaşananları Hürriyet Yazarı Yalçın Bayer bugünkü (05 Ağustos 2010) yazısında şöyle anlattı.

Çeşme’de tatil yapan bir dostumuzun uyarısı olmasaydı, Prof. Cengiz Kuday’ın, Çeşme’de iki jet-sky’in çarpışmasında kafasını deniz motoruna çarpan 17 yaşındaki Can Güzelcan’ı nasıl kurtardığını öğrenemeyecektik. Gerçi olay Hürriyet Ege’de geniş şekilde yayınlanmış.

 

 

İzmir Bölge Temsilcisi Deniz Sipahi bu konuda dört yazı ile olayı Ege’de gündeme taşımış.

Çeşme gibi bir tatil beldesinde Devlet Hastanesi’nin sakil durumu karşısında insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu okuduk. Sonra Cengiz Kuday’la telefonda konuştuk; anlattıkları gerçekten ‘dehşet’ şeylerdi.

Sağlık Bakanlığı bu yazı üzerine sakın cevap göndermeye kalkmasın, Prof. Kuday’ın arayarak bir de kendilerini dinlesinler.

Florence Nightingale Hastaneleri Nöroşirürji Bölümü Koordinatörü Cengiz Kuday’ın, bizim Deniz Sipahi’ye anlattıklarını, herkes öğrensin diye özetleyerek aktarıyoruz.

Prof. Kuday’ın anlattıkları:

“Geçen hafta Çeşme Sheraton’da (geçen cumartesi) başımda şapka ve mayomla oturmuş biraz yorgunluk atıyordum. Sonradan başka bir yerde tatil yaptıklarını öğrendiğimiz gençler denizin açıklarında kaza yapmışlar.

Kazayı görmedim, ama bağrış çığrış olunca, insanlar yardım isteyince olay yerine gittim. 112’ye telefon edildi.

Bu yaşananlara otelin İnsan Kaynakları Müdürü Sayın Abdullah Aküzüm de şahittir.

FAZLA VAKTİMİZ YOK

Otel personeli büyük çaba gösterdi. Genci sahile çıkardıklarında 40 yıllık bir doktor olmanın tecrübesiyle durumun hiç de parlak olmadığını fark ettim.

Bazı vakalar tecrübe gerektirir; benim önümden de böyle binlerce vaka geçti.

Gencin sol tarafında zayıflık vardı, epilepsi nöbeti geçiriyordu, kafatasında kanama olduğu kesindi. Birkaç saniyede fark ettim. Çok fazla vaktimiz yoktu.

Bu arada 112 geldi; içinden iki hemşire ve bir şoför çıktı.

Sedyeyi sahile indiremediğimiz için botla genci ambulansa taşıdık.

Bu travmalarda saniyeler önemlidir, dakikalar içinde müdahale edip belki de ameliyata almanız gerekir.

Ambulansın içine girdim, bir delik açıp zaman kazanmak istedim.

Ama bunu ambulansta yapamayacağımı anlayınca başımda şapka ve mayomla yola çıktık. Yolda hemşirenin yardımıyla solunum hava yolunu açtım. Bütün ümidim delik açıp genci kurtarmaktı.

Devlet Hastanesi’ne geldik.

YOK, YOK, YOK

Bir pratisyen hekim bizi karşıladı. Anestezi uzmanı olup olmadığını sordum. Olmadığını öğrendim. Anestezi teknikeri sordum. Olmadığını söylediler.

Dikiş seti istedim ve gencin başını tıraş edebileceğim birkaç alet...

Gelen dikiş seti benim istediğim nitelikte değildi. Tıraş için arandılar...

Bu arada hasta çırpınıyor. Ağzından köpük geldiği için aspire etmem gerekiyor, yani solunumunu rahatlatmam gerekiyor. Aspiratörde bir sorun çıktı. Ambulanstaki aspiratörü getirdiler. Müdahale ettim.

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde arkadaşlarım olduğunu ve hastayı oraya sevk etmemiz gerektiğini söyledim. Üniversiteden onay almadan hastanın sevkinin olamayacağını söylediler.

‘Ben kefilim’ dedim. ‘Ne imzalatıyorsanız kefilim’ diye cevap verdim.

Devre arkadaşım Prof. Dr. Metin Güner’e ulaşılmasını istedim.

Bulunduğumuz telefonlardan dışarıya çıkış olmadığını söylediler.

Telaşla ambulansa bindiğim için yanıma ne para, ne telefonumu almıştım.

Üstümü başımı giyecek bile zaman yoktu.

Cep telefonunu kim verdi bilmiyorum, 118’i aradık. 118’dekiler de ‘Bu üniversite hangi kentte’ diye sormaya başlayınca, telefonla otelden Abdullah Aküzüm’ü buldum.

Şaka gibi ama gerçek...

YA ÖLÜM YA ŞİFA

Aküzüm de Çeşme Emniyet Müdürü’nü aradı. Emniyet Müdürü birkaç dakika içinde Metin Güner’e ulaştı.

Bu tür vakalarda müdahale etmezseniz ya tam ölümdür ya da şifa...

Metin Hoca benim ne söylediğimi anlar; birkaç kelime konuştuk ‘Hastayı bekliyorum, ameliyathane hazır’ dedi.

Adını sonradan öğrendiğim Can Güzelcan’ı yola çıkardık. Tabii, ben de altımda sadece mayo ve başımda şapkayla hastanenin ortasında kalakaldım. Cep telefonum yok, bir taksiciyle anlaştım. Beni otele götürdü, resepsiyondan aldığım parayla taksi ücretini ödedim.

Ben de olayı takip ediyorum. Çok şükür ki, gencimiz iyiye gidiyor...”

Yazları nüfusu 500 bini bulan Çeşme’de daha önce açılan iki hastane yaşayamadı. Devlet Hastanesi’nde 7 kadrolu uzman, 6 geçici uzman ve 7 pratisyen var; ortopedi, kardiyoloji, beyin cerrahi yok. Olay cumartesi günü oluyor ve hastanede bir doktor var. Tam bir skandal.

Beyin ameliyatları konusunda uluslararası bir otorite olan Prof. Kuday, Ebru Gündeş’in hayatını kurtaran doktor olarak biliniyor. Bodrum’da beyin kanamasından ölen gazeteci Örsan Öymen’in de arkadaşı; “Örsan’ın ölümü bir milat oldu; Bodrum’da yeni hastaneler açıldı” diyor.

Sağlık Bakanlığı, sağlığı özelleştirmeyi çok seviyor onlarla çok uğraşıyor; kadrolarını denetim altında tutuyor ama bir de kendi hastanelerine bir baksa nasıl olur? Doktorundan tıbbi cihazlarına kadar...

Bunları söylemek bir doktorun boynunun borcu...