İstanbul barajlarındaki doluluk oranı son 10 yılın en düşük seviyesini gördü, yüzde 20'ye kadar geriledi. İklim değişikliğinin etkilerinin arttığını söyleyen İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) meteoroloji uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen, "Türkiye 2030 yılında su fakiri bir ülke olacak. İstanbul'da barajların doluluk oranı yaza girerken en az yüzde 60 seviyesinde olmalı" açıklamasında bulundu.
İstanbul’da hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve yağışsız geçen ayların ardından barajlardaki doluluk oranları son 10 yılın en düşük seviyesine kadar indi. İSKİ verilerine göre İstanbul’da barajların doluluk oranları, yüzde 20.93 seviyesine kadar düştü.
İklim değişikliğinin etkilerinin arttığını söyleyen Meteoroloji uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen, Türkiye'nin kişi başına düşen yıllık su miktarının bin 700 metreküp olduğunu şimdi ise bin metreküpün altına düşmeye başladığını ve 2030 yılında 700 metreküpe kadar düşeceğinin uyarısında bulundu.
2030 yılında Türkiye’nin su fakiri bir ülke olacağını belirten Şen, barajların doluluk oranlarının yaza girerken en az yüzde 60 seviyesinde doluluğa ulaşması gerektiğini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Orhan Şen, şöyle konuştu:
"Küresel ısınmanın iklime etkisi vardır. İklim değişikliğini meydana getiriyor. Bulunduğumuz bölgede daha çok görülmeye başlandı iklim değişikliğinin etkileri. Doğal afetlerdeki artış da kendini göstermeye başladı. 1 derecelik artış doğal afetleri yüzde 30 oranında arttırıyor. Dünyada ortalama sıcaklık artışı şu an 1 dereceyi de geçti. Sıcaklık artışı 4 dereceye varırsa ki bu çok önemli bir artıştır. O zaman Türkiye tropik iklimin içine girmiş olacak. Böyle bir durumda bile şu an yarı kurak iklime doğru gidiyoruz. Artık 4 mevsimden de çıktık. Geçiş mevsimi olan sonbahar ve ilkbahar da iyice daraldı ve 1’er aya indi. Bunun nedeni Akdeniz ikliminden çıkıp yarı kurak iklime doğru gitmemizden dolayı. İki mevsimli iklime doğru gidiyoruz. Yazları sıcak ve kurak olacak, kışları ılık ve yağışlı olacak."
"1900 yılında dünyanın nüfusu 1 milyardı, şu an 8 milyara çıktı. Su yetmemeye başladı. Türkiye’nin kişi başına düşen yıllık su miktarı bin 700 metreküptü. Şimdi bin metreküpün altına düşmeye başladı. Biz o zaman su zengini değildik ama suyumuz kendimize yetiyordu. Artık su fakiri ülke haline gelmeye başladık. 2030 yılında 700 metreküpe kadar da düşecek o zaman ise su fakir olacağız. Son zamanlarda iklim değişikliğinden dolayı Türkiye’deki yağışlarda azalma görüyoruz.
Dünyada bir yerde az yağıyorsa bir yerde çok yağıyordur. Kuraklığı biz üçe ayırıyoruz. Birincisi meteorolojik kuraklık ve yağışlardaki azlıktan kaynaklanır. Geçen sene ocak ayından itibaren etkilerini göstermeye başladı. Ondan sonra hidrolojik kuraklığa doğru gidilir. Bu nedir suyun nehirlerde ve göller de azalmasıdır. Bu kuraklık çeşidini de görmeye başladık. İstanbul’daki barajların doluluk oranlarının yüzde 20’ye düşmesi gibi.
Bundan sonra üçüncü bir kuraklık bizi bekliyor. Daha sinsi bir kuraklık o da tarımsal kuraklık. Tarımsal kuraklık rekoltenin aşağıya düşmesine neden olacaktır. Biz bunun etkilerini bahar ayında, hasat mevsiminde göreceğiz. Sosyal ekonomik problemler tarımsal kuraklığa bağlı."
"Tarımda şunu düşünmemiz lazım artık. Su gerektirmeyen tarım ürünlerine doğru gitmeliyiz. Ocak, şubat ve mart ayında ne kadar yağış yağacak. Modeller çok fazla yağış yağacağını göstermiyor. Bu durumda mevcut durumu idare etme gibi bir pozisyonda kalacağız. Yazın başlangıcına yüzde 60 gibi doluluk oranıyla girmemiz lazım ki rahat edebilelim. Kış yağışlarındaki azalma yazın etkilerini gösterir. O senenin yazında kulaklık çekeceğiz demektir. O yüzden şu anda riskin çok yüksek olduğu durumdayız. Daha yaz ortasında tedbirler alınması lazımdı." (İHA)