T24 Haber Merkezi
Prof. Dr. Selim Badur, dünya genelinde yeni tip Koronavirüs(Covid-19) salgınına yönelik teşhis için kullanılan testlerle ilgili bilimsel çalışmaların, testlerin güvenirliğinin sorgulanmasına yol açtığını söyledi. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de de kullanılan bazı testlerin güvenilir olmadığı yönünde sonuçlar elde edildiğini söyleyen Badur, “Yani bu testlerin sorunlu olduğu anlaşılıyor. Umarım bu sorun giderilir. Şu an yaşadığımız süreçte bol test yaparak işin içinden çıkamayacağız” dedi.
Virüs bilimci Prof. Dr. Selim Badur, Açık Radyo’da yayınlanan Korona Günleri program serisinde dünyada yeni tip Koronavirüs hakkında yapılan son bilimsel araştırma ve gelişmeleri değerlendirdi. Dünyanın saygın bilimsel dergileri arasında yer alan Lancet’te yayınlanan bir makale ile antikorlar üzerinden Covid-19 tespiti yapan testlerin güvenilir olmadığının ortaya konduğunu belirten Badur, “Kandaki antikoru ölçen testler tanıyı geç koyan bir yöntem, bunların ön tanıda kullanılması doğru değil” dedi.
Daha önce testlerin arttırılması görüşünü savunduğunu ancak yapılan bilimsel araştırmaları okudukça bu kanıdan uzaklaştığını ifade eden Badur, “Türkiye’de de gördüğümüz gibi hızlı test yapılacaktı ama ‘fos’ çıktı ve bu testler kullanıma bile sokulmadı” dedi. Dünyanın saygın bilimsel dergileri arasında yer alan Lancet dergisinde yayınlanan bir makaleyi işaret eden Badur, salgına yönelik testler arasında bulunan ve kandaki antikorlarla virüsü tespit eden testlerin güvenilir olmadığının ortaya konulduğunu söyledi. Çalışmalarda virüsün tespit edilmesine yarayan antikorların kanda 10 gün sonra ortaya çıktığının belirlendiğini söyleyen Badur, “İş bittikten sonra toplumun kaçının bu virüsle temas ettiğini tespit etmek için kullanılabilir ama klinik bulgularla hastaneye başvurmuş kişilerden kan alıp test etmeye başladığınızda eğer o klinik bulgular yeni başlamışsa hepsi negatif çıkacaktır” dedi.
Yeni tip Koronavirüs tespiti için kullanılan testler arasında en yer alan PCR testlerine de değinen Badur, bu konuda da bazı bilimsel veriler olduğunu ve yayınlanan bilimsel çalışmalara bakıldığında bu testin de istenildiği gibi çalışmadığını dile getirdi. PCR testi ile pozitif teşhisi konan hastada, tedavi olduktan sonra bile testin hala pozitif çıkabildiği yönünde bulguların olduğuna dikkati çeken Badur, “Diyorlar ki yoğun bakıma başvuran hastalarda pozitif buluyoruz ama o kadar süratle kaybolmuyor bu. Tedavi olan hastada negatif olması lazım ama bu negatif olmuyor. Bazı yayınlarda ise çok şiddetli hastalık bulgusu olan bireylerde bu PCR testinin pozitifleşmediği söyleniyor” diye konuştu.
Salgın nedeniyle birçok hastanenin pandemi hizmetine girdiğini ancak insanların rutin sağlık sorunlarının göz ardı edildiğini ifade eden Badur, Dünya Sağlık Örgütü’nün de buna dair bir açıklama yaptığını ve açıklamada yeni doğan çocukların rutin aşılarında düşüş olduğunu, bu aşıların yapılması konusuna bir çözüm bulunmaması durumunda bunun yeni bir risk doğuracağının vurgulandığını söyledi. Türkiye’de de çoculalara yapılması gereken kızamık gibi aşılar konusunda mağduriyet yaşadığına dair açıklamalar olduğunu belirten Badur, “Aksi takdirde aşılanma oranının düşmesi ve yeni enfeksiyonların oluşması da söz konusu. Türk Tabipler Birliği de buna yönelik bir açıklama yaptı. Bazı hastanelerin pandemi dışı ilan edilmesi gibi. Bir sürü sağlık sorunu devam ediyor. İtalya da kapatılmış olan bazı hastanelerin bir kısmının yeniden devreye sokulmaya çalışıldığı söyleniyor” diye konuştu.
Türkiye’de Bakanların, Bilim Kurulu’nun sözcüsü gibi davrandığına dikkat çeken Badur, Kurul’un buna karşı ‘bir çaresizlik içinde’ çalıştığı ve Bilim Kurulu olma ile bağdaşmayan bir konumda bulunduğu eleştirisinde bulundu. İngiltere üzerinden Türkiye’deki çalışmalara değinen Badur, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın çeşitli sendika ve meslek derneklerin hazırladığı raporlarla salgın politikasında değişikliğe gittiğini hatırlattı.
Bilim dünyasında, Koronavirüs ile birlikte dünyada yaşanan ekonomik ve toplumsal sorunlarla ilgili çalışmaların da yayınlandığını söyleyen Badur, bu çalışmalarda salgın dönemlerinde uluslararası işbirliğinin öne çıktığını ancak şu an yaşanan duruma bakıldığında dünyanın tam tersi bir tavır içinde olduğunu ifade etti. Badur, salgın sırasında yaşanan ekonomik ve toplumsal sorunlardan en çok etkilenen insanların ülkelerde kayıt dışı yaşayanlar ve yoksullar olduğunu belirtti.
Badur ayrıca dünyada daha önce yaşanan salgınlar sırasında ayrımcılığın da ortaya çıktığını hatırlatarak, “Günümüzde de buna benzer örnekler var. Örneğin bir restoran zinciri Tayvan’ın resmi dili olan Mandarin dilindeki siparişleri reddetmeye başlamış” dedi.