İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Adem Sözüer, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde Türk Bayrağı'nın indirilmesi için "Bayrak provokasyonu güven ortamını sabote etmeye yöneliktir" dedi.
A Haber’de Zeynep Bayramoğlu’nun sunduğu Kadraj’a konuk olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer çözüm sürecindeki dağdan inişleri, Türk Bayrağının indirilmesini ve "paralel yapı"nın dinleme iddialarını değerlendirdi.
Sözüer, yasadışı dinlemelerle ilgili olarak "MİT Müsteşarı terör örgütü üyesi olarak değerlendirilip gözaltına alınmak istendi, en son da sıra Başbakan’a geldi. Bu dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez bir skandallar serisidir" açıklamasını yaptı.
Adem Sözüer şunları söyledi:
"Ceza hukuku bakımından dağdan iniş nedir? Öncelikle bunu söylememiz gerekiyor. Birincisi, cezaları infaz edilmekte olan kişiler var. İkincisi, davaları devam eden kişiler var. Üçüncüsü, aranan kişiler var. Dördüncüsü, haklarında herhangi bir işlem yapılmamış kişiler var. Hepsinin ortak noktası çözüm süreciyle bağlantılı olmaları. Ama hepsiyle ilgili aynı işlem yapılamaz. İnfaz süresi farklı hesaplanıyor. A amacıyla birisini öldürdüğü zaman 20 yıl cezası infaz edildikten sonra şartlı salınıyor, B amacı olunca 36 yıl, C amacı olunca hiçbir şekilde serbest bırakılmıyor gibi istisnai düzenlemeler var. aftan önce bu tarz istisnai düzenlemelerin kaldırılması düşünülebilir.
Türkiye’de geçmiş dönemlerde belli kişilerin yararlanmaması için kanunlar yapıldı. Bunlar kaldırılmaya başladıysa da hâlâ var maalesef. Bir kanun yapıldığı zaman ilkeden hareket edilmeli. Bu tür istisnai düzenlemeler kaldırılabilir. Bunlar kaldırılırsa hukuken de kimsenin buna itirazı olmaz. Bazı davaların adil yargılama ilkelerine uygun olmadığı ortaya çıktı.Örgüt mensubu olup da herhangi bir suç işlememiş kişiler var. Herhangi bir işlem yapılmadan, TCK’da etkin pişmanlık yasası var. Bu tür uygulamalardan yararlanılabilir."
"Çözüm süreci ve altyapısı denildiği zaman çok farklı gruplarla karşı karşıyayız. Bunların durumunu dikkate alarak düzenlemeler yapılmalı. Herkesin aklına önce af geliyor. Hiç affa başvurmadan yapılacak birçok şey var. Henüz suç işlememişler, soruşturması ortadan kalkmış olanlar var. Öncelikle bunlar halledilmeli. Bunun içinse önce güven ortamının sağlanması söz konusu. Bayrak provokasyonu güven ortamını sabote etmeye yöneliktir. Yargıtay’ın hukuka aykırı dinlemeleri delil sayması büyük bir yanlışlığa yol açmıştır. Yapılan birçok hukuka aykırı dinlemenin de ileride delil olma tehlikesi gündeme geliyor…"
"MİT Müsteşarı terör örgütü üyesi olarak değerlendirilip gözaltına alınmak istendi, en son da sıra Başbakan’a geldi. Bu dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez bir skandallar serisidir. Fakat bu bir zincirin son halkasıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde devletin güvenlik bürokrasisinden tutun da istihbaratın, oradan da siyasete varıncaya kadar tüm bu unsurların terör örgütü olarak değerlendirilmesi ve soruşturulması asla kabul edilemez. Bundan sonra ne yapacağız? Asıl mesele bu. Bunlar belirli kanunlara göre yapılmadı. Hepsi açıkça kanunlara aykırı işlemlerdi. Devletin yapması gereken bu aykırılıkları tespit ederek, tüm bunları kim yapmışsa somut eylemlerini ortaya koyarak sorumlularını bulmak. Bunu hukuki bir süreç olarak kabul edemeyiz. Bir devletin bütün kurumlarının başındakiler terör örgütü olarak kabul edilemez."