Prof. Tuzcu'dan DDK raporuna itiraz: Ani kalp ölümü uzak ihtimal değil

Prof. Tuzcu'dan DDK raporuna itiraz: Ani kalp ölümü uzak ihtimal değil

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu (Milliyet, 18 Haziran 2012)

 

Ani ölümün en sık nedeni kalp damar hastalığı

 

Devlet Denetleme Kurulu’nun kapsamlı araştırmasına rağmen merhum Turgut Özal’ın ölümü üstündeki şüpheler giderilebilmiş değil. Zehirlenme daha çok incelenmesi gereken bir ihtimal olarak duruyor. Ani kalp ölümü olasılığını kurul ‘uzak bir ihtimal’ olarak değerlendirmiş olsa da, yabana atmamak gerekir...

Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) araştırma ve inceleme raporu, 8. Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın vefatıyla ilgili tartışmaları gündemin üst sıralarına taşıdı. Ölüm sebebi üstündeki şüphelerin derinlemesine araştırıldığı bu çalışmada, kurul üyelerinin tüm çabalarına rağmen birçok noktanın aydınlatılamadığı görülüyor. Belirsizliklerin altında yatan ve olayın her aşamasında kendini gösteren sorun, kesin sonuca varmak için gerekli olan kanıtlara ulaşılamaması. Gerek ölüm anı, gerek öncesindeki ve sonrasındaki saatlerde olup bitenlerin ayrıntısı hakkında zamanında yapılmış kayıtların yetersizliğine şaşmamak elde değil. Şok edici ani olaylardan kısa süre sonra bile, tanık olan insanların olayı farklı hatırladıkları bilinen bir gerçektir. Bu nedenle yaklaşık 20 yıl sonra verilen ifadelerin çelişmesi sürpriz değil.

Devlet Başkanı’nın zehirlenmiş olabileceği şüphesini araştıran DDK’nın materyal kanıt bulmak için 20 yıl sonra da olsa merhumun naaşı üstünde inceleme yapılması fikrini ileri sürmesi, kurulun “Çok geç de olsa olayı aydınlatacak bir kanıt bulunabilir” ümidini yansıtıyor.

 

Baypas ameliyatı

 

Baypas ameliyatı, kalbi besleyen damarlardaki darlıklar nedeniyle bozulan kanlanmayı düzeltmek için yapılır. Bu yolla, açlıktan kıvranan kalp kası hücreleri yeniden bol oksijene kavuşup işlerini layıkıyla yapmaya, güçlü bir biçimde kasılıp gevşemeye başlarlar.

10 Şubat 1987’de Turgut Özal’a yapılan baypas ameliyatının ayrıntıları hakkında elimizde bir belge yok. 11 Şubat 1987 tarihli Milliyet gazetesinin ameliyatı yapan doktorlara atfen verdiği haberde, “Sağ bacaktan alınan 20 santim uzunluğundaki damar kalbin sağında 2, solunda 1 damarla değiştirildi” deniyor. Bu habere göre, en az 2, belki de 3 damara toplardamarlar kullanılarak baypas yapıldığı anlaşılıyor.

Bacaktan alınan toplardamarın (mavi) bir ucu hasta olan damardaki darlığın ötesine, diğer ucu kalbin pompaladığı kanı tüm vücuda taşıyan ana atardamara dikilir. Böylece, aortta gürül gürül akmakta olan kan, yeni yoldan darlığın ötesindeki damarı ve dallarını doldurur. Toplardamarlara göre daha uzun süre açık kaldığı için göğsün içinden alınan atardamar (kırmızı) da sıklıkla baypas olarak kullanılır.

 

Toplardamar kolay tıkanıyor

 

Binlerce hastayı uzun yıllar izleyen doktorlar, ameliyattan bir süre sonra bacaktan alınan damarlarda daralma ve tıkanmaların hiç de ender olmadığını gördüler.

2005 yılında Amerikan Tıp Birliği dergisi JAMA’da yayımlanan bir araştırmada bu konu sistematik olarak incelendi. 2 bine yakın kalp ameliyatı olmuş kişiye takılan 4500 baypas, ameliyattan 1 yıl sonra anjiyoyla görüntülendi.

 

Uzak bir ihtimal değil

 

Her 3 baypastan birinin ya dar ya da tam tıkalı olduğu görüldü. Ameliyat olmuş her 2 kişiden birinde en az bir baypasın tıkalı veya çok dar olduğu ortaya çıktı. İşin ilginci, bu darlık ve tıkanıklıkların olduğu birçok hastanın hiçbir şikâyeti yoktu.

Bu bilgiler ışığında, rahmetli Cumhurbaşkanı’nın ameliyatından 6 yıl sonra, kalbine takılan baypaslarda darlıklar olması uzak bir ihtimal olarak görülmemelidir.

 

Üç ay önceki kontrol

 

DDK raporunda merhum Cumhurbaşkanı’nın vefatından 2,5 ay önce baypas ameliyatı olduğu hastanedeki “check-up”ta efor testi yapıldığı yazıyor (sayfa 615). Yorgunluk nedeniyle sonlandırılan test sırasında 6,5 dakikalık yürüyüşten sonra elde edilen Talyum görüntülerinde hafif iskemi (kalp kasının kanlanmasında yetersizlik) bulunduğunu öğreniyoruz. Efor testi sonuçlarını değerlendirirken göz önüne alınan en önemli noktalardan biri, kişinin kaç dakika yürüdüğüdür.

Testin amacı dinlenme sırasında olmayan ancak egzersiz sırasında ortaya çıkan bir sorunu saptamak olduğu için, efor ne kadar fazlaysa testin sonucu o kadar güvenilir olur. 6,5 dakikalık yürüyüş yüksek bir efor kapasitesi sayılmaz. Bu düzeyde bir egzersizde hafif de olsa kanlanmanın bozuk olduğunun ortaya çıkması, özellikle 6 yıl önce baypas ameliyatı geçirmiş bir kişide, endişe edilecek bir durumdur. Pekâlâ daralmış damar veya damarlar olduğunun işareti olabilir. Buna ek olarak, vefatından önceki günlerde var olduğu söylenen yorgunluk, kalp hastalıklarına özel bir belirti olmasa da, kalp kasının kanlanması bozulduğunda sık rastlanan bir şikâyettir.

 

Müdahale edilebilseydi...

 

Kalpte öldürücü bir çarpıntının ortaya çıkması kanlanmada çok büyük bir yetersizlik olmasını gerektirmez. Kansız kalan kalp kası nispeten küçük bile olsa elektriki bir fırtına yaratıp ani ölüme yol açabilir. Bu üzücü gerçeğin bir de ümit verici yanı vardır. Öldürücü çarpıntıyla yere düşen hastaya ilk birkaç dakika içinde yetişilip elektroşok uygulanabilirse, kişi canlanıp tedaviden sonra normal yaşantısına dönebilir. 1993’teki tüm ülkede şok etkisi yapan vefatın birçok trajik yanı var. Bunlardan başta geleni, Köşk’te derhal müdahale edilebilecek bir sağlık düzeninin ve personelinin olmamasıdır. Eğer olsaydı, Cumhurbaşkanımızın ne sebeple olursa olsun tehlikeye girmiş olan hayatını kurtarabilme şansı olurdu.  Son söz: Ani ölümün birçok nedeni vardır. İncelemede hepsi düşünülmelidir. En sık rastlanan nedenin koroner kalp hastalığı olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Bir ucu ana atardamara, bir ucu koroner damara bağlanan toplardamarın duvarı ince olsa da kanın aktığı bölüm geniştir. Darlığın ötesindeki dallara bol bol kan götürür. Ama, bacaktan alınan toplardamar, yüklendiği atardamar görevinde çabuk yıpranır.

Baypasın duvarında sertleşmeler ve kalınlaşmalar kanın aktığı alanı daraltır. Bu darlıklardan birinde oluşan pıhtı büyür ve kan akımının daha da azalmasına neden olur. Oldukça kısa zamanda gelişebilen bu durum ölümcül çarpıntılara yol açabilir.

 

Ani ölüm

 

DDK raporunda rahmetli Cumhurbaşkanı Özal’ın ölümünün ayrıntılarının tam olarak bilinmediğinin altı çiziliyor. Anlaşılan o ki, 17 Nisan 1993 sabahına kadar yorgun görünmesinin dışında ciddi bir rahatsızlığı olduğuna dair bir belirti yok. O sabah ya aniden hastalanarak yere düşüyor ya da sağlığı çok kısa sürede bozulup hayatını kaybediyor. Her iki durum da ani ölüm tarifine giriyor. Ölüme yol açan son olayın, kalbin normal ahenginin (A) bozulması ve ani gelişen hızlı ve düzensiz bir çarpıntı (B) sonucu oluşmuş olma ihtimali yüksek. Bir diğer olasılık da kalp atımlarının durması veya çok yavaşlaması (C) ve tansiyonun düşmesidir.

 

Zehir şüphesi

 

Ani ölüme yol açan son olayın kalple ilgili olması, altta yatan esas sebebin kalp hastalığı olduğu anlamına gelmiyor. Başka hastalıklar, kandaki potasyum ve kalsiyum düzeylerindeki değişiklikler, beyin kanamaları, çeşitli zehirlenmeler, bazı ilaçlar kalbin elektrik düzenini bozarak ani ölüme yol açabilir. Raporda üstünde durulan tarım ilaçlarında bulunan organik fosfor zehirlenmesinde kalbin yavaşlaması ve tansiyon düşmesi görülür. Bu zehir, sinir sistemini ve kasları da etkilediği için, nefes alıp vermeyi zorlaştırır, yeterli oksijen alımını engeller. Çoğu zaman bu sorunların yanında başka şikâyetler de vardır ve genellikle ilk belirti ani ölüm değildir. Toksikologların uzmanlık alanına giren bu konu mutlaka incelenmelidir.

Raporda sorgulanan noktalardan biri de merhumun getirildiği hastanede yapılan kan tahlilinde “digoksin” düzeyinin ölçüm makinesinin saptayabileceği sınırın üstünde olduğu iddiasıdır (DDK raporu sayfa 602). Kurul, bilindiği kadarıyla Cumhurbaşkanı’nın bu ilacı kullanmadığını ve hasta dosyasında kan testine ait bir kayıt bulunmadığını belirtiyor. Tedavi amacıyla kullanıldığında bile toksik etkisi olabilen bu ilacın fazlasının kalpte hayati ritim bozukluklarına yol açabileceği biliniyor.

Devlet Başkanı olan bir kişinin ani ölümünün doğal nedenler dışında bir sebebe bağlı olabileceği, sonuna kadar incelenmesi gereken bir iddiadır. Lakin bu zorunluluk, DDK raporunda “ani kalp ölümü olasılığının uzak bir ihtimal olarak” (DDK raporu sayfa 617) değerlendirilmesini gerektirmez. Ülkemizde her yıl, bilinen bir hastalığı olmadığı halde ani ölen on binlerce kişinin olduğu hatırlanmalıdır. Bilinen kalp hastalığı olan, 6 yıl önce baypas ameliyatı geçirmiş, yüksek tansiyonu, kalp kasında kalınlaşması, hafif de olsa kan şekeri yüksekliği olan, 65 yaşında bir erkekte, ani ölümün koroner kalp hastalığına bağlı olabileceği uzak bir ihtimal değildir ve yabana atılmamalıdır.

\