Dünyada politik psikolojinin önde gelen isimlerinden olan Prof. Vamık Volkan, Ankara katliamı için yapılan "Türkiye’nin 11 Eylül’ü” değerlendirmelerini doğru bulduğunu söyledi. Volkan, 1 Kasım seçimlerine ilişkin olarak, “Amerika’da 11 Eylül saldırılarından sonra bir günde Bush’un desteği yüzde 80-90’lara çıktı. Büyük trajedilerden sonra halkta yas tutamama psikolojisi gelişir. Kendinin de ölebileceğini düşünme, kuvvetli birisini arama. Türkiye’de muazzam bir korku var, buna karşı emniyet psikolojisi gelişti” görüşünü dile getirdi.
Cumhuriyet'ten Türey Köse'nin sorularını yanıtlayan (8 Kasım 2015) Prof. Vamık'ın açıklamaları özetle şöyle:
* İki büyük katliamın ardından, 5 ayda seçmen tercihinin bu kadar değişmesini siz nasıl “teşhis” edersiniz?
Çok büyük trajediler oldu. Öyle bir durumda halk bilinç dışından hemen bunları durdurmak için bir yol arıyor. Ankara’nın ortasında 102 kişi ölüyor, bu insanları korkuttu. Burada,Türkiye’de olanı Amerika’daki 11 Eylül saldırılarına benzettiler. Çok doğru. Öyle durumlarda halkta yas tutamama psikolojisi gelişir. Kendinin de ölebileceğini düşünme, kuvvetli birisini arama.11 Eylül’den sonra Bush’un destekçilerinin, himayesine girmek isteyenlerin oranı yüzde 80- 90’a çıkmıştı bir günde. Hürmetli anne, baba gibi herkesi kucaklayan biri ortaya çıksaydı, partiler biraraya gelebilseydi başka bir Türkiye olacaktı. O olmayınca emniyet psikolojisi ortaya çıkıyor, kuvvetli birisi aranıyor. Önemli olan şimdi ne yapılacağı. Hani bir düşman görünürse, nerede olduğu belli olursa bu düşmanın kuvveti azalıyor. Görünmez düşmanın kuvveti daha fazla oluyor.
* Kim bu düşman? Nasıl görünür kılınacak?
Türkiye’de on senelerden beri aklımızın almayacağı kadar büyük bir kimlik değişimi, dönüşümü oldu. Benim gibi dışarıda yaşayan Türkler, bu değişimi görüyoruz. Orada yaşayanlar görmüyor. Yavaş yavaş, sinsi sinsi, sonra açık açık bu değişiklik oldu. Bunun bir nedeni vardı. Dünyada Sovyetler-Batı dünyası vardı. Bu bitince “şimdi biz kimiz” psikolojisi gelişti. Böyle bir durum olduğu zaman çok defa tarihe, eskiye döneriz. Eskiden bize uygun olan, şeref veren şeylere. Bizde de aynı şey oldu. Osmanlı büyüklüğünü, eskiden bize şeref veren şeyleri arama. Atatürk gibi ileriye gidip yeni şeyler getirenler çok az.
* Kutuplaşma, ruhsal bölünmüşlük giderek keskinleşiyor. Nasıl aşılacak?
Neler oluyor ki, aramızda bu kadar bölünme oluyor? Kimlik psikolojisi oldu. Dünya yeni bir medeniyete giriyor, küreselleşme var, göçmenler var, bütün dünya karmaşa içinde. Biz onlar kadar fena olmasak bile ruhi bakımdan parçalanma oldu. Eskiyi, yeniyi bir araya getireceğimize eskiyi yeniyi ayırdık. Türklerle Kürtler beraber yürüyeceğine onları ayırdık. Türkiye’de geriye dönüş mağduriyet hissi ortaya çıkarmakla yapıldı. Mağduriyet psikolojisi büyüyünce halk içinde büyük bir bölünme oldu. Halk emniyet istiyor.
* 1 Kasım’dan sonra “kaybedenler” büyük hayal kırıklığı içinde. Bu umutsuzluk halinden çıkış yolu var mı?
Türkiye’de muazzam bir korku var. Görünmeyen düşman, halk içinde korku yaratıyor. Düşman göründüğü zaman iş kolaylaşacak. Türkiye’de bu psikolojik süreci görürsek, içimiz daha da rahatlar.
* 2009’da dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmüştünüz. O zamandan beri Türkiye’de çalışmanız oldu mu?
2009’dan beri çalışmadım. Kürtlerle Türkler arasındaki konu için gelmiştim. Önemli bir şeyler bulmuştuk. O çalışmalar benim istediğim gibi sonuçlanmadı. 9 ülkeye gittim geldim son üç ay içinde. Her taraftan çağırıyorlar, Türkiye’den olmuyor. Çünkü bölünme olduğu için ya “dört yıldızlı” general oluyorum, ya annem Ermeni oluyor, ya ben CIA oluyorum!
* Başkanlık sistemi tartışmaları yeniden gündemde. ABD’den bakınca, bu konuda nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Sistem başka, sistemi uygulamak başka. Amerika’da başkanlık sistemi var ama katiyen kanundan bir damla dışarı çıkamazsınız. Demokrasiyi koruyan bir sistemin geliştirilmesi gerekir.