Prof. Vamık Volkan'dan Kürt sorununun çözümü için hayati teklif

Prof. Vamık Volkan'dan Kürt sorununun çözümü için hayati teklif

 

Prof. Vamık Volkan

 

Türkiye'de politika dışında, fakat politikacıların da dinleyeceği, âkil kişileri içeren bir diyalog sürecinin başlaması ve yağmur da yağsa, güneş de açsa çalışmalarına devam etmesi gerekiyor. Bu grubun içinde toplum psikolojisi üzerinde çalışmalar yapan ve bu konuda tecrübeli kişilerin de bulunması ve onların bu sürecin gelişimine yön vermeleri gerekiyor.

İnsan ve toplum psikolojisini bilen kişilerin ödevi, sürece katılanların birbirleri ile hürmetle konuşmalarını ve duygusal konular ortaya çıktığı zaman herkesin birbirini duymasını sağlamak için psikolojik dirençlerin ortadan kaldırmasını sağlamaktır. Ekopolitik'in başlattığı böyle bir süreçti. 2009’da Büyük Çatı projesini başlattık ve Türkiye’deki her kesimi temsil eden insanlarla bir çekirdek kadro oluşturduk. Toplum psikolojisini bilen kişilerinin yönlendirmesiyle, çekirdek kadronun düzenli yaptığı görüşmelerde birbirlerine muhalif grupların Kürt meselesine empatiyle bakmalarını sağlamaya çalıştık ve sorunun çözümüne dair öneriler, tarifler çıkarmaya çalıştık.

(Prof. Volkan’ın Büyük Çatı projesini de anlattığı söyleşiyi okumak için tıklayın)

Fakat Ekopolitik, birçok nedenden ötürü sistematik bir şekilde gelişmedi. Daha önemlisi, her ne kadar Sayın Abdullah Gül'e bu süreç hakkında bilgi verildiyse de, çalışma politikacılar tarafından desteklenmedi.

İçlerinde toplum psikolojisini bilen kişilerin de dahil olduğu siyaset dışı isimlerin Ekopolitik’tekine benzer bir süreç başlatmaları çok önemli. Bu sürecin amacı PKK yakını insanları, başka Kürt asıllı vatandaşları, milliyetçileri ve dincileri bir araya getirip konuşturmak ve ortaya çıkan önerileri hükümetle, başka kurumlarla ve halkla paylaşmaktır. Süreçte herkese hürmet etmeye ciddi şekilde dikkat edilmelidir.

Kuzey İrlanda-İngiltere sürecinde, şimdi bir lord olan ve Lordlar Kamarası’nda Liberal Demokrat Partisi’nin şefi olan psikoanalist John Alderdide, bir politikacı olarak yukarıda anlattığım süreci başlattı ve bence, İrlanda’da terör aslında bu sayede durdu. Bugün hâlâ bazı karmaşalar yaşansa da barış adına büyük bir gelişme yaşandı. Aynı şeyin Türkiye'de de yapılması gerekiyor.

Meclis veya uluslararası yargı kurumları toplumlardaki hukuki değişiklikleri onaylayıp gerçekleştirebilirler. Fakat bunların toplumda tutunması için âkil kişilerin yaptığı düzenli görüşmelerden çıkacak önerilerin halkın her kesimini bu değişikliklere alıştırması gerekiyor.

Yakında Alfa Yayınevi tarafından basılacak Türkçe kitabımdan size bir bölüm gönderiyorum. (Vamık Volkan’ın “Divandaki Düşmanlar: Bir Türk Psikanalistin Politik Psikoloji Serüveni” isimli kitabının “Kimlik Adına Öldürmek: Teröristlerin Psikolojisi” adlı 31. bölümünü buradan okuyabilirsiniz)

Göreceğiniz gibi paylaşılmış kimlik, aidiyet, çok önemli. Bu nedenle terör grupları terörden vazgeçmek istemezler. Çünkü bunu yaparlarsa kendi iç kimlik duygularını yükselten desteği kaybederler. Aynı şeyi terörist olmayan gruplar için de söyleyebiliriz. Mesela, aşırı milliyetçi bir grup Kürtlerle konuştuğunda aşırı milliyetçi grup kimliğini kaybetmekten korkar. Paris'te yapılanların sorumlularını bilmiyorum, fakat bunun barışçıl bir süreci durdurmak için yapıldığını tahmin edebiliriz.

Türkiye’deki Kürt sorunu kronik bir trajedi. Yaklaşık 40 bin insan hayatını kaybetti. Yas tutanlar milyonları geçiyor. Onların iç dünyaları hem aşağılanmayı, hem agresyonu, hem intikam almayı, hem ayrılığı toplumda canlı tutuyor. Bu milyonların psikolojik durumlarından ortaya çıkan toplum psikolojisinin etkisi bütün Türkiye’ye bilinçli olarak veya bilinçdışında yayılmış durumda. Küçük bir göle büyük bir taş attığınızı düşünün. Taşın atıldığı yerde başlayan dalgalar gölün öteki taraflarına da giderler. Anladığıma göre çözüm bulmak için özgeçmişleri farklı kısımlardan gelen kişiler ara sıra buluşturulmuştur. Belki bu, şimdi de yapılıyor. Fakat, anladığıma göre bu toplantılarda pazarlıklar yapılıyor ve literaturde “Win! Win!” (Kazan! Kazan!) diye adlandırılan, sanki herkesin bir şey kazanacağı metotlar kullanılıyor. Böyle toplantılardan olumlu bir sonuç çıksa da (çok defa olumlu sonuçlar bile ansızın bozuluyor) toplumun birçok kısımlarından destek gelmiyor. Çünkü bir süreç yok, halkı yavaş yavaş hürmetle bir araya getirecek devamlı bir sürece ihtiyaç var.

Türkiye’de herhalde böyle bir süreci başlatıp devam ettirecek toplum psikolojisini bilen kişiler olduğunu ümit ediyorum. Bu gibi süreçleri (kitabımda da ayrıntılı olarak anlattığım gibi) başka ülkelerde ortaya koyduk. Türkiye’de benzer bir süreç geliştirme sorumluluğunu almak isteyenlere gereken bilgiyi vermek ve yardım etmek için tecrübeli insanlarla nasıl temas kurulabileceğini bulabilirim. Önemli olan Türkiye’deki politika büyüklerinin (hangi partiden olurlarsa olsunlar) bunu ciddiye almaları ve desteklemeleri. Dediğim gibi, bu süreç yağmur da yağsa, güneş de çıksa devam etmeli.

Evet, politikacılar bir ülkeyi idare ederler. Fakat, elde karman çorman olmuş toplum psikolojisi de var. Bunu tek düzeltecek mucize yukarıda anlattığım gibi bir sürecin gelişmesi. Böylece herkes aşağılanmadan ve hürmetle algılarını, düşündüklerini, hissettiklerini paylaşabilir. O zaman hukuki ve politik konuşmaların, pazarlıkların daha kolay ve gerçeğe daha uygun yapılması için bir zemin hazırlanır.