Prof. Yılmaz Esmer seçim sonuçlarını ve gündemi değerlendirdi. Türkiye’de seçimin kimlikler üzerinden olduğunu söyleyen Prof. Esmer, "Soğan 5 lira olsa da oylar değişmez, vaatlerin de etkisi yok. Erdoğan’ın seçmenle duygusal bağı” dedi. Erdoğan’ın seçim başarısının arkasında seçmenle kurduğu duygusal bağ olduğunu da ifade eden Prof. Esmer, "Bunu çok çok başarılı bir şekilde yapıyor. Ecevit’i dışarıda tutarsak, CHP liderleri kitlelerle bir türlü duygusal bağ kuramadı" diye konuştu
Gazete Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Prof. Esmer'in açıklaması şöyle:
Türkiye 24 Haziran seçimlerini geride bıraktı. Bu seçim, Türkiye’nin siyasal sosyolojisine dair bize ne söylüyor?
Bu seçim, Türkiye sosyolojisinde fazla bir değişiklik olmadığını gösteriyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra 1 Kasım’da biraz iniş-çıkışlar oldu. Ama bu seçimde de hemen hemen aynı sonucu aldık. Türkiye’de artık seçimler çok büyük ölçüde kimlikler üzerinden yapılıyor. Aslında biz seçim yapmaktan ziyade, “Hangi kimlikte kaç kişi var?” diye sayım yapıyoruz. Kimlikler üzerinden oy verildiği zaman, o kemikleşmiş oylar, “Falanca şunu söyledi, filanca emeklilere şu kadar ilave vereceğini söyledi” diyerek değişmiyor. Bu kimlikler öyle akşamdan sabaha terk edilmiyor. Ekonomi nasıl giderse gitsin, enflasyon ne durumda olursa olsun, soğan-patates fiyatları nereye giderse gitsin; o katılaşmış, kemikleşmiş kimlikler değişmiyor. Soğan 3 lira değil de 5 lira olsa bile seçmen oyunu değiştirmez.
Dolayısıyla, “Türkiye’deki seçimlerin sonucunu ekonomik durum ve partilerin seçmenlere vaatleri değil, kimlikler ve ideolojiler belirliyor” mu diyorsunuz?
Evet, bunu diyorum ve bunu yıllardır söylemeye çalışıyorum. Etrafınızda, emekli olup da “Bayramdan önce emeklilere bin lira ikramiye varmış” diye oyunu değiştiren bir tek kişi tanıyorsanız bana söyleyin! Bir partinin ekonomi programını vatandaşların alıp okuduğu herhangi bir ülke bilmiyorum. En ileri ülkelerde bile bu yok. Türkiye’ye 5 tane Nobel Ödüllü ekonomist getirin, dünyanın gördüğü göreceği en müthiş ekonomi programını yazsınlar, oyları 1 puan oynatırlarsa gelin bana söyleyin.
AK Parti’nin 1 Kasım seçimine kıyasla oy kaybetmesini nasıl açıklıyorsunuz?
Belli ki MHP ile aralarında bir alışveriş oldu. Yaygın olarak yapılan, “7 Haziran seçimlerinden sonra AKP ciddi bir milliyetçi dönüş yaptı” yorumuna katılıyorum. Çözüm sürecini bitirdi, söylemleri ve politikası tamamen değişti. Bu da MHP’ye yakın geldi. Onun için de 1 Kasım seçimlerinde MHP’den AKP’ye 6 puan gitti. Şimdi MHP bu oyları geri aldı. Çünkü onlar da yüzde 10’u geçtiler.
“Erdoğan’ın seçim mucizesinin arkasında seçmenle kurduğu duygusal bağ var” mı diyorsunuz?
Aynen öyle ve bunu çok çok başarılı bir şekilde yapıyor. Ecevit’i dışarıda tutarsak, CHP liderleri kitlelerle bir türlü duygusal bağ kuramadı.
Bunun dışında bir açıklaması var mı?
Yani “Çok iyi işler yapıyor” gibi şeyler söylemek açıklama değil. Eğer siz duygusal bir yakınlık hissediyorsanız bir insanın yaptığı işleri de iyi görürsünüz. Araştırmalar yaptık. Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasından dövizin durumuna dair söylediği bir cümleyi okuyorsunuz ve ahalinin yarısına “Bu sözlere katılır mısınız?” diye soruyorsunuz. Öteki yarısına da “Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği bu sözlere katılır mısınız?” diye soruyorsunuz. Oranlar nasıl fark ediyor, biliyor musunuz! Onun söylediğini duydukları zaman, onun seçmeninin onay oranı artıyor, ona karşı olan seçmenin onay oranı düşüyor. Arada müthiş bir fark oluşuyor.
***
Önünde çok uzun bir zaman olsa, bir CHP adayının yüzde 50’yi aşması mümkün mü, yoksa kimlik siyaseti gelip orada tıkanacak ve Türkiye’de hiçbir zaman sol-seküler bir lider seçim kazanamayacak mı?
“Hiçbir zaman alamaz” demeyelim. Modernleşme bir süreçtir, o süreç zikzaklarla da olsa devam eder ve ediyor. Ama bir CHP liderinin yakın gelecekte yüzde 50’yi aşması çok çok çok zordur. 1950’den bu yana bir tek yüzde 42’yi bulan Bülent Ecevit var. 2 yıl sürdü. Onun üstünden de 40 yıl geçti.
CHP’nin yüzde 25’ten yüzde 22’ye düşmesini nasıl açıklıyorsunuz?
Büyük bir başarısızlık olarak görüyorum. CHP’nin üzerinde durduğu konulara, nereden nereye geldiğine bakın; gazeteciler, insan hakları, Avrupa Birliği, ekonomi gibi eleştiri konusu yaptığı her şeyi alın. Buna rağmen oy kaybediliyorsa ciddi bir sorun vardır. Demek ki seçmen kitlesiyle kâfi bağ kuramıyor. CHP asla yüzde 35 olmazdı ama oy kaybetmesi için de hiçbir neden yoktu.
***
MHP’nin yüzde 10’u aşmasını bekliyor muydunuz?
Bütün samimiyetimle söylüyorum ki hayır, beklemiyordum. Seçimden önce öğretim üyesi ve asistan arkadaşlarla tahminlerimizi yazarken MHP’ye yüzde 6 verdim. Kimse tahmin etmedi. Orada da bizi kamuoyu araştırma şirketleri çok yanılttı. İYİ Parti de hiç fena oy almadı. Kusura bakmayın ama bu seçimde medyanın etkisizliğini gördük. 2001’de ve 2002’de de bunu görmüştük. O zamanlar medyaya göre AKP diye bir parti yoktu ama baktılar ki seçimleri kazandılar. Bu seçimde de medyada hiç olmayan partiler bile barajı geçtiler. Demek ki medyanın etkisini o kadar da büyütmemek lazım.
Peki, İyi Parti’nin yüzde 10 almasını nasıl okuyorsunuz? Sağ seçmen için bir alternatife dönüşebilir mi, yoksa hep böyle kalır mı?
Dönüşebilir. Seçmen blokları zaman zaman ciddi bir ekonomik kriz olursa, kendi bloklarının içinde başka bir adres arıyorlar. Bu birdenbire sağdan sola veya soldan sağa geçmek şeklinde olmuyor. Ama sağ blok içinde kendisine yakın bir lidere, partiye yönelebiliyorlar.