Erdoğan'a Putin söyledi: Esad'lı geçiş 6 ay sürecek

Erdoğan'a Putin söyledi: Esad'lı geçiş 6 ay sürecek

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yaptığı görüşmede Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın geleceğinin de gündeme geldiği öğrenildi. Görüşmede, Putin'in Erdoğan'a Suriye'de 6 aylık bir Esad'lı geçiş sürecinin gündemde olduğu belirtildi. 

Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin diplomatik bir kaynaktan aktardığı bilgiye göre, Esad'ın geçiş döneminde sembolik Cumhurbaşkanı olarak görevinin başında kalması ve istihbarat servisi el-Muhaberat ile Suriye Ordusu'nun geçiş yönetimine bağlanması gündemde...

Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak'ın bugünkü (20 Ekim 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

Rusya'nın Suriye'ye yerleştiği Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye'yi ziyaret ettiği Ankara patlamasının arkasındaki “Üst aklın” ortaya çıkarılmaya çalışıldığı bir sırada bir yetkili ile gelişmelerin perde arkasını konuştuk.

Kurban Bayramı'ndan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova gezisine katılmıştım. Cumhurbaşkanı Erdoğan gezi dönüşünde yaptığı açıklamada, Esedli geçişten söz etmişti. Bu yeni bir durumdu. Ama Kurban Bayramı arefesinde söylenen bu söz, Türkiye'deki tartışmalara kurban oldu. O zaman Cumhurbaşkanının bu sözü söylemesini gerektiren devletin elinde ne tür bilgilerin olduğunu bilmediğimizi belirtmiştim.

Bir yetkili ile 3 saat boyunca yaptığımız sohbette Esedli geçişin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova gezisi sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin'le yaptıkları görüşmede gündeme gelmiş. Cumhurbaşkanı'nın Moskova dönüşünde sıcağı sıcağına yaptığı Esedli geçiş süreci önerisinin BM Zirvesi nedeniyle Başkan Obama ile Putin arasında yapılan görüşmede masaya geldiğini öğrenme fırsatım oldu.

Suriye canlı bir süreç. Hem canlı hem kanlı. Değişen durumlara göre yeni çözüm önerileri üretmek gerekiyor. O nedenle Türkiye'yi tutarsızlıkla suçlamak fantezi olur. Söz konusu Suriye olunca neler yaşanmadı ki?

Esedli geçiş süreci Rusya'nın, Esed giderse Suriye hızla çöker itirazları üzerine geliştirilmiş. Arkasında Suriye konusunda etkili olan 9'lar denilen ülkelerden oluşan bir güç var. Esed görevinin başında kalsın ama etkisiz ve yetkisiz onursal bir Devlet Başkanı olarak. Bu arada bir geçiş yönetimi oluşturulsun. Muhaberat ve Suriye ordusu Esed'e değil, Geçiş Yönetimine bağlı olsun, Geçiş Yönetimi hem Esed sonrasına ülkeyi hazırlasın hem de Esed'in geleceğini belirlesin. Rusya'nın Esed savaş suçları mahkemesinde yargılanmasın, ailesinin can güvenliği sağlansın, hangi ülkede yaşayacağına karar verilsin gibi itirazlarını bu yönetim karara bağlayacak.

Rusya'yla görüşmelerde “Esed'i siz alın o zaman” denilmiş. Rusya, “Bizim Batı ile ilişkilerimizde bir engel olarak karşımıza çıkar. Savaş suçlusu olarak bizden istenebilir” karşılığını vermiş.

Esedli 6 aylık geçiş süreci masada. Türkiye bu konudaki ısrarını sürdürecek. Ama söz konusu Suriye olunca sonucu şimdiden kestirmek mümkün değil.

Suriye konusundan Kıbrıs'a atladın demezseniz bir tarih de orada vermek durumundayım. Kıbrıs müzakerelerinde 2016 yılının Mart ayına kadar, “Ortaklık Hükümeti” kuruldu kuruldu. Türkiye bunu destekliyor. Ama Mart ayı geldi ortak hükümetinde anlaşmaya varılamazsa Türkiye, artık o defteri kapatmakta kararlı. Kıbrıs müzakerelerinde Rumlar en çok “Bizim bir devletimiz vardı, bunu Türklerle paylaşacak mıyız?” sorusuna kilitlenmiş durumdalar. Türkler ise garantörlük hakkının işletilmesinden yana. Zamanla Rumların kendilerini azınlık durumuna düşürmesinden endişe ediyorlar. Tabi bu engeller aşılamaz da “Ortaklık devleti” kurulamazsa Türkiye, KKTC ve Kıbrıs Rum yönetiminin barış müzakerelerine başlamasından yana. Bu işin daha fazla uzatılması anlamlı bulunmuyor.

Tabi ki bilgilere birinci dereceden vakıf bir yetkiliyi bulunca her şey soruldu.

Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye ziyareti bunlardan biriydi. Suriyeli mültecilerin Avrupa kapılarına dayanmasıyla birlikte baş gösteren Türkiye sevdasını özetleyen bir cümle.

“Avrupa Türkiye'yi yeniden keşfediyor” oldu.

Türkiye'nin AB üyeliğine karşı en büyük direnci gösteren Merkel'in AB üyeliğimiz konusunda ılımlı sözler sarf etmesinin nedeni de bu. Günlük 7 bin Suriyeli Mülteci akını ile karşı karşıya kalan Merkel, Türkiye olmadan bu işin içinden çıkılamayacağını gördü.

O nedenle Merkel-Sarkozy ikilisi tarafından “derin dondurucu”ya kaldırılan AB ile müzakerelerin başlaması, bize göre 6 Merkel'e göre ise 3 faslın açılması yönündeki irade Avrupa'nın Türkiye olmadan güven içerisinde olamayacağını görmesinden kaynaklanıyor. Yetkilinin açıklamalarından AB ile olan iklimin değiştiğini fark ediyoruz. Hatta mali yardımlar konusunda “Üst dil” kullanan AB yetkilisi bu nedenle değiştirilip, onun yerine uzlaşmaya açık isimler getirilmiş.

AB ile fasılların açılması, 2016 yılı 1 Haziran tarihinden geçerli olmak üzere Şenghen kapsamına alınmamız ve mali yardım, yeni sürecin Türkiye açısından kazanımları olacak. Kazanım deyimini bilerek kullandım. Suriyeli mülteciler için Türkiye'ye 3milyar Euro önerildiği söyleniyor. Ama 2016 yılı bütçesinde AB bu konu için 50 milyar Euro ayırmış. Sadece Almanya 10 milyar Euro koymuş bütçesine. Bize önerilen 3 milyar Euro devede kulak. Ama benim için asıl kazanım Türkiye'nin rotasını yeniden AB'ye çevirmesi, AB'nin yeniden Türkiye'yi keşfetmesi olacak. Demokratik rejim ve özgürlükler açısından AB çıpasını önemsiyorum.

Tahmin ettiğiniz gibi yetkili ile konuşmamızın ağırlığını Ankara katliamı ve Suriye'deki gelişmeler oluşturdu DEAŞ'ı, PYD'yi, Rusya'yı, İran'ı ve ABD'yi konuştuk. Suriye sürecinden en karlı çıkan örgütlerin başında PYD ve PKK geliyor. Zaten Suriye'deki kazanımları nedeniyle Türkiye'deki çözüm sürecinin dibine dinamit koydular.

Irak ve Suriye iç savaşının doğurduğu çocuk ise DEAŞ.

DEAŞ, Esed Rejimi ve PYD, 28 Mayıs'ta Haseke'de bir anlaşma yapmışlardı. Dün yazıda bunun ayrıntılarını verdim. Yetkili benzer bilgileri paylaştı.

PYD bir yandan ABD'lilerle çalışıyor. Diğer yandan Esed rejimi ve IŞİD'le anlaşma yapıyor. Şimdi ise Kürt bölgesi olan Kamışlı ve Haseke'de Rusya askeri yığınak yapıyor, en büyük yardımcısı ise PYD...

Ankara katliamında DEAŞ'la birlikte PYD-PKK parmağının aranması yine acayip geliyor ki? PYD-PKK'nın iş tutmadığı mı var? Esed'le anlaşmalılar, İran'la beraber çalışıyorlar. Rusya ile mutabık haldeler ABD'den silah yardımı alıyorlar.

PYD'ye gönderilen silahlar konusunda Türkiye'nin sert çıkması üzerine ABD'de Beyaz Saray ile Pentegon suçu bir birin üzerine atmaya başlamış. Türkiye bu oyunun farkında. ABD'nin Çekiç Güç sürecinde PKK'ya yaptığı yardımlar devletin hafızasında durmuyor mu? PYD'ye verilen silahlar konusunda Türkiye çok net. O silahlar Türkiye'ye çevrilirse o silahlar da o silahların atıldığı yerler de vurulur. PKK imiş, PYD imiş fark etmez.

Bu yılın Temmuz ayında bir devlet yetkilisi PYD konusunda farklı bir açılım getirmişti. Bu yeni yaklaşım tarzı iç siyasetimizde de tartışma konusu olmuştu.

Çözüm sürecinin de katkısıyla PKK ile PYD ve HDP arasındaki mesafenin açılacağı beklenmiş. Tabi o zaman çözüm süreci vardı ve HDP Türkiyelileşme oyunu oynuyordu.

HDP ve PYD'nin Kandil'den yakasını kurtaracağını düşünmek hoş ama boş bir umut.

En azından şimdilik.