Rusya uzmanı ve Yakın Doğu yazarı Hazal Yalın, Rusya'da dün gerçekleşen ve 70'ten fazla şehirde vatandaşların katıldığı kalabalık protestoların nedenleri arasında muhalif lider Aleksey Navalni'nin iddiası olan "Putin'in Karadeniz'de saray yaptırdığı" haberlerinin bulunduğunu söyledi. "Putin’in Sarayı' meselesi, Rusya’da bugünkü eylemlere katılabilecek insan sayısını en az ona, belki yirmiye katladı" diyen Yalın, eylemlerde Navalni'nin tutuklanmasının yanı sıra sınıfsal eşitsizliğe yönelik bir tepki olduğunu belirtti
Twitter üzerinden, Rusya'daki büyük protestolarla ilgili açıklamalar yapan Yalın, eylemlerin Navalni'nin tutuklanmasıyla başlamış olmasına rağmen vatandaşların sosyal eşitsizlik, Koronavirüs'ün etkisi gibi nedenlerle de hareket ettiğini belirtti.
Yalın, Twitter'dan şunları söyledi:
“Putin’in Sarayı” meselesi, Rusya’da bugünkü eylemlere katılabilecek insan sayısını en az ona, belki yirmiye katladı. Bu durum, Kremlin’in refleksindeki gibi “batının provokasyonu” diye geçiştirilemez. Bu, Rusya’da liberal muhalefetin örgütlediği daha önceki eylemlerle karşılaştırıldığında, üstelik de kışa ve büyük salgına rağmen, kitlelerin öfkesini tetikleyen ve hiç beklenmedik ölçekte büyük katılıma neden olan gelişmelere işaret ediyor. Zira daha önceki eylemlerde halk kitleleri değil ama hali vakti yerinde, “batıya açık” orta burjuvazi ağır basarken, bu defa emekçi kitlelerle karşı karşıyayız.
Dahası, eylemlerin ağırlık merkezinin de bir ölçüde taşraya kaydığı görülüyor; yani iktidarın sessiz rıza kaynağına. Bu, tamamen yeni ve son derece önemli bir gelişme. Bunun nedeni salgında ve salgınla birlikte artan krizde aranabilir; ancak bana göre bu ikisi değil ama, onların neden olduğu, sosyal eşitsizliğin derinlemesine ve hem öfkeli hem de özgüvenli bir bilincine varıştan söz etmek daha doğru.
Sarayın Putin’e ait olduğu iddiası, şahsi mülkiyet veya başkanlık mülkiyeti olmadığını açıklayan Peskov tarafından inkâr edildi. Bu inkâr büyük olasılıkla doğru; yani sarayın hukuki anlamda ne Putin’le kişisel ne de başkanlık idaresiyle kurumsal bir ilişkisi var. Ancak arazinin başkanlık idaresi tarafından rezidans olarak alınıp daha sonra yakın bir oligarka peşkeş çekilmiş olduğu da kesin görünüyor. Kaldı ki, Rusya halkı açısından mesele zaten sadece sarayın Putin’e ait olup olmadığı değil, böyle bir sarayın varlığı ve sahibinin de, böyle bir saray yaptırabildiğine göre, iktidara yakın olduğu düşüncesi.
Bu, kuşkusuz bütünüyle haklı. Yani aslında öfkeyi perçinleyen, katmerleyen şey sınıf eşitsizliğinin ölçüsüz boyutu ve bunun Putin iktidarında meydana gelmiş olması. Tamamen doğru, içgüdüsel bir “kendinde sınıf” tepkisi bu. Trajik olan, büyük burjuvazinin provoke ediyor olması. Açıkça görülüyor ki, Kremlin, öfkeyi, prestij kaybını “bizimle ilgili yok” diyerek azaltamaz. Yapabilecekleri tek makul şey sarayın hukuken kime ait olduğunu açıklamak ve kamulaştırmak.
Bunun da yasal şartları var; sahiller herkese aittir diyerek yapabilirler. Yoksa bu olay Kremlin’in siyasi tarihinde ağır ve kalıcı leke olarak kalacak, iktidarın rıza kaynaklarını kemirmeye koyulacaktır."
Muhalif Rus siyasetçi Aleksey Navalni ve ekibi tarafından yayımlanan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yasa dışı kaynaklarla Karadeniz kıyısında kendisine lüks bir saray yaptırdığını öne süren video, 24 saat içinde 20 milyondan fazla izlenmişti.
Kremlin ise bu binanın Putin'e ait olmadığını açıkladı. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, mülkü federal görevlilerin koruduğunu iddiasını reddetti.