T24 -
Cihat fetvalarının yeniden yorumlandığı konferansı organize eden, 80'li yıllarda Türk imamlara maaş ödeyen Suudi kökenli vakıf RABITA’nın eski bir numarası Bin Naseef Mardin'de 30 yıl sonra ortaya çıktı. Türk imamları hala finanse ettiklerinin ifade eden bin Naseef'in Diyanet İşleri'ne bağlı olarak Avrupa'da görev yapan imamlarınmaaşlarının Rabıta tarafından ödendiğinin gazeteci Uğur Mumcutarafından ortaya çıkarılması, 80'li yıllarda büyük tartışmalara nedenolmuştu. Akşam gazetesinden Utku Çakırözü'n kaleme aldığı "RABITA 30 yıl sonra Mardin’de ortaya çıktı" (29 MArt 2010) başlıklı haber şöyle:RABITA 30 yıl sonra Mardin’de ortaya çıktıMüslümanları çatışmaya çağıran cihat fetvalarının yeniden yorumlandığı Mardin Konferansı’nın organizasyonunu, 80’li yıllarda Avrupa’da görevli Türk imamlara maaş ödemesi nedeniyle Türkiye’de büyük gürültü koparan Suudi kökenli ‘Rabıta Vakfı’nın geçmişteki bir numaralı yöneticisinin yürüttüğü ortaya çıktı.Konferansın organizatörü olan Londra merkezli ‘Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi’ (GCRG) Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Bin Naseef, Rabıta’da da görev yapmaya devam ediyor. Avrupa’da görevli Türk imamlarını finanse ettiklerini açıklayan Naseef, “Hâlâ Rabıta’nın maaş verdiği Türkler var” dedi. Naseef’in kariyerinin en önemli duraklarından biri ‘Rabıta El Alam al İslami’ isimli en büyük İslami sivil toplum örgütü olmuş. Finansmanının büyük bölümünü Suudi Arabistan hükümetinin yaptığı Rabıta’nın bir numaralı koltuğu olan Genel Sekreterlik görevini 80’li yıllarda iki dönem (10 yıl) yürütmüş. Hâlâ da bazı komitelerinde görev alıyor. Türkiye-Rabıta ilişkilerinde kilit öneme sahip olan Naseef, organizasyonunda etkin rol aldığı Mardin Konferansı’na katılmak için hafta sonu Türkiye’deydi. AKŞAM’a verdiği röportajda Mardin Konferansı girişiminin yanı sıra, yaklaşık 25 yıldır içinde olduğu Rabıta örgütünün amacını ve Türkiye ile ilişkilerini şöyle anlattı:
NEDEN MARDİN?: İslam alimleri Mardin’i barış, hoşgörü ve birlikte yaşamanın sembolü görür. Birçok dinin doğduğu yer. Ancak buranın adıyla anılan bir fetvanın genç Müslümanlar üzerinde olağanüstü etkisi var. Şimdi biz, ilk doğduğu yerde bu fetvanın gerçek çerçevesini yeniden çizerek, doğrusunun bilinmesini istiyoruz.
FETVA NE DİYOR: İbn Teymiye’nin fetvası bazı ülkelerin barış ya da savaş ülkesi kategorisine sokamayacağını, buralarda yönetimlerin tavrına göre pozisyon belirlenmesi gerektiğini anlatır. İslami kuralların katı biçimde uygulanmadığı yönetimlere karşı mücadele edilmesinin yolunu açar.
TERÖRE NASIL ALET OLDU: Bunun yanlış yorumundan binlerce Müslüman genç etkileniyor. Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan Müslümanları hedef alıyor, onları kafirlerle işbirliği yapmakla suçluyorlar. İslam ülkelerinin hükümetleri de ülkelerini dini kurallara uygun yönetmiyorsa o zaman onlarla da savaşılacak demektir. Bu fetvayı ilk kez Mısır’da Tekfir ve Cihat örgütü gündeme getirdi. Daha sonra Suudi Arabistan’da bazı hükümet binaları ve askeri karargahlar bombalandı. Şimdi de El Kaide fetvayı kullanıyor kullanıyor, cahil gençleri kandırmak için.
BİRLİKTE YAŞAMAYA ALIŞMALIYIZ: Toplantı bildirgesinde insanlara doğru yolu göstereceğiz ve o yoldan gitmelerini isteyeceğiz. Gençler de İslam’ı bilmeyen kişilerin fetvalarına kanmamalı. Şimdi Mardin’de aynı o dönemdeki gibi Müslümanlar da var gayrimüslimler de var. Bir çeşitlilik var. Herkese kafir diyemezsiniz. Birlikte yaşamaya alışmak lazım. Dinimiz doğru ve düzgün öğrenilmeli. Bu tür yanlış yorumlar nedeniyle İslam yanlış tanınıyor.
SOMALİ’DE KAFİR İLAN EDİLDİK: Bu tür girişimler radikal unsurlardan çok tepki topluyor. Üç hafta önce benzer bir toplantı Somali’de yaptık ve bir fetva verdik orayla ilgili. Bizi kafir ilan ettiler ve toplantıya katılan Somalililerin öldürülmesini istediler. Ama biz yolumuzda haklı olduğumuza inanıyoruz. İki ay sonra da Tayland’a gidip Budistlerle konuşacağız.
RABITA’YI 10 YIL YÖNETTİM: GCRG’nin yanı sıra birçok örgütün içindeyim. Rabıta’nın 10 yıl Genel Sekreterliği’ni yaptım. Bu kuruluşların ortak hedefi İslam toplumuna ve gençlere doğru yolun gösterilmesi. İslam ve Hıristiyan dünyasında da akıllı ve sağduyulu düşünen insanların bu yolda birlikte hareket etmesi için çalışıyoruz. Birlikte yaşama fikrini aşılama misyonumu yıllardır yürütüyorum.
SIRA AMERİKAN İMAMLARDA: Başında bulunduğum GCRG’de yeni projelerimiz arasında ABD’deki Müslüman cemaatin imamlarını eğitmek var. Onları İngiltere’ye getireceğiz. İslam’ın kavgayı, savaşı dışladığını anlatıyoruz. Bir süre önce Kanada ve ABD’den 80 imam getirdik. ‘Başkalarını lanetlememeliyiz’ diye ortak deklarasyona imza attılar. Bunlar çok önemli gelişmeler ve bu tür girişimlerimiz sürecek.
Türkiye için çalıştıkTürkiye’ye yıllardır gelir giderim. Özal döneminde İslam Konferansı Örgütü, Türkiye’nin çağrısı ile Bulgaristan’daki Türklerin durumuyla ilgili bir Görev Gücü oluşturdu. Başkanlığını Rabıta adına ben yaptım. Oradaki Türklerin ayrımcılığa uğradığını anlatan raporlar yazdık. Bulgarları zor durumda bıraktı. O dönem Rabıta, dünyanın her yerinde Bulgaristan Türklerine yardım çağrıları yaptı.
Hâlâ Rabıta’dan maaş alan Türkler bulunuyorÇok kişiyi finanse ettik. Hala da Rabıta’dan maaş alan Türkler bulunmakta. Mütevelli heyetimizde de İstanbul’dan iki Türk var.
MÜSLÜMANLARIN İKİ ZAAFI: Dünyada, Müslümanların iki zaafı vardır. Zaman ve para idaresi. Nereye giderseniz gidin bu ikisini çözemezler. Özellikle de finansal sorunlarını. Biz Rabıta olarak bu konuda oldukça büyük deneyim kazandık.
KURAN GÖNDERDİK: Kuran’ın Türkçe’ye, Arnavutça. Makedonca gibi dillere çevrilerek Balkanlar ve Doğu Avrupa’ya gönderilmesi de tamamen Rabıta tarafından finanse edildi.
SİYASETE BULAŞMADIK: Türkiye ile ilişkilerimizde hiçbir zaman sıkıntı yaşamadık. Hep iyi karşılandık. Tüm Türk liderleri tanıyoruz. Özellikle de Özal’ı. Ama hepsine karşı nötr kaldık. Siyasete hiç bulaşmadık. Kim gelirse onunla işbirliği yaptık. Bu özelliğimiz sayesinde Rusya ve Çin gibi Komünist yönetimlerde bile faaliyet izni verildi bize.
TEPKİLERE KARŞI SABIR: Türkiye’de de başka yerlerde olduğu gibi muhalif kesimler, eleştiriler, yanlış yorumlar yapılmış olabilir. Hepimizin sabırlı olması lazım. Mardin’deki fetva konferansına tepkiler olmuyor mu? Oluyor. Ama tüm fikirlerin özgürce söylenebilmesi ve herkesin de kendisini başka fikirlere karşı hoşgörülü olacak biçimde eğitmesi lazım.
Toplantıda İsrail’e tepkiMardİn’de El-Kaide tarzı örgütlerin eylemlerine meşruiyet kazandırmak için kullandığı ‘cihat fetvası’nın tartışıldığı “Barış Diyarı Mardin” konferasının dünkü bölümünde İsrail’e tepki vardı.
CİHADA DEVAM ETSİNLER: Irak’ın önemli din adamlarından Dr. Ali Karadağlı şöyle konuştu:İsrailin Kudus’ü başkent ilan etmesi çok üzücü. Müslümanların bu konuda cihatlarını sürdürmesi için ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapmaları konusunda görüş belirtiyorum” dedi.
KUDÜS’Ü SAVUNACAĞIZ: Suudi Arabistanlı din adamı Nasrri El Suud ise Yahudilerin hırslarının hiç bitmeyeceğini belirterek, “Müslümanlardan Kudüs’ü savunmaları ve Yahudilerden arındırılması için çabada bulunmalarını istiyoruz” şeklinde konuştu. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay ise “Biz Müslümanlar olarak ilim ve irfan yolunda mücadelemizi hakiki bir şekilde yürütemezsek daha çok sıkıntılar çekeriz. Çok ibret almamız gereken bir hadisedir” dedi.
Türk imamları finanse ettikNaseef “Türkiye’deki bir başka faaliyet alanımız da imamların eğitimi ve Avrupa’ya gönderilmeleriydi. Yıllarca imam, hatip ve din öğretmenlerinin oralarda finanse edilmelerini sağladık” dedi.
Mumcu yazmış, kıyamet kopmuştuDiyanet İşleri’ne bağlı olarak Avrupa’da görev yapan imamların maaşlarının Rabıta tarafından ödendiğinin gazeteci Uğur Mumcu tarafından ortaya çıkarılması, 80’li yıllarda büyük tartışmalara neden olmuştu.
Portreİslam alimlerinden İbn Teymiye’nin 700 yıl önce yazdığı Mardin Fetvası’nın günümüz koşulları altında yeniden yorumlanması için hafta sonu Mardin’de düzenlenen uluslararası konferansı Londra merkezli GCRG isimli sivil toplum örgütü organize etti. GCRG’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını Suudi Arabistan kökenli Abdullah Naseef yönetiyor. 70 yaşındaki Naseef, GCRG’nin yanı sıra Dünya Müslümanlar Kongresi ve İslam dini ile ilgili birçok önemli kurum ve sivil toplum örgütünün kurucusu ya da yöneticisi olarak görev yapmış bir isim.