Ekonomi yazarı ve gazeteci Meliha Okur, 15 Temmuz 2016'daki darbe kalkışmasıyla ekonominin bir anda içinne döndüğünü ve seçimelrle birlikte ekonomiyi tekrardan ısıtmaya çalıştığımızı, Türkiye ekonomisinin yoldan çıktığını söyledi. "26 Temmuz-13 Ağustos tarihleri arasında küresel piyasalarda bir manipülatif atak oluşunca, bu atağın sosu da rahip Brunson olunca küresel yangın başladı" diyen Okur, "Kusura bakmasınlar ama vatandaşı işsizlik ve aşsızlık bekliyor" diye konuştu.
Okur, "Bir ülkede dolar yüzde 54 değer kazanmışsa ortaya hatırı sayılır bir hasar raporu çıkacak demektir" ifadesini kullandı.
Sözcü'den Yüksel Şengül'ün sorularını yanıtlayan Okur'un açıklamaları şöyle:
– Bayram alışverişlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öldük, bittik mahvolduk demeye gerek yok. Hayat devam ediyor, dünya dönüyor. İşte, Mısır Çarşısı ve gördüğünüz gibi bayram alışverişleri tüm hızıyla devam ediyor. Halk tasarrufunu yapıyor. Elbette bir kilo yerine yarım kilo şeker alıyor, 300 gram fındık alıyor ama alıyor.
"ABD ile milat 22 Mayıs 2013 tarihi"
– Ekonomik darboğazlar konusunda şerbetli miyiz?
(Gülüyor) 35 yıldır ekonomi gazetecisi olarak görev yapıyorum ve ne yazık ki sürekli ekonomik krizleri anlatıyorum. Ancak ülkeme olan umudumu kesinlikle kaybetmedim. 1994, sonra 2001, ardından 2007'deki ekonomik krizleri, buhranları unutmadım.
– Şimdi de 2018 krizi…
Bundan önce 22 Mayıs 2013 tarihini konuşmamız gerekiyor. Paranın patronu Amerika “Ben verilerimi düzelttim, dünyaya dağıttığım paralarımı çekeceğim” dediği tarihtir o, milattır. Amerika 4.5 trilyon dolarını geri çekti. Türkiye de her ülke gibi o tarihten itibaren başının çaresine bakıp, dersine çalışmalıydı.
– Türkiye ne yaptı?
Ne yazık ki Türkiye ne gelecek olan krizi dikkate aldı ne de önlem alıp dersine çalıştı.
– Neden?
Çünkü reel getirisiyle çok cazip bir ülke olan Türkiye'ye 2009'dan 2014'e kadar deli gibi sıcak para akıyordu. Biz bu paraları doğru bir ekonomik modelle ve iyi bir programla işe, aşa ve üretime yönlendiremedik. O tatlı rüzgarların sürekli eseceği sanıldı. Ben yazılarımda “Fırtına geliyor, dikkat edin” derken, “Saçmalıyor bu kadın” diyorlardı. Siyaseti öne çekip, ekonomiyi arka plana atarak memleketin içindeki iç politika dizaynıyla yolculuğumuzu sürdürdük.
– 2015'e kadar…
Evet, 2015'te kutuplaşmalar giderek yoğunlaştı ve 15 Temmuz 2016'daki darbe kalkışması yaşanınca ekonomi bir anda içine döndü. Seçimler gündeme gelirken, ekonomiyi ısıtmaya devam ettik. Dolayısıyla 120 kilometre hız yapan aracı 200 kilometre sürmeye devam edince Türk ekonomisi yoldan çıktı. 26 Temmuz-13 Ağustos tarihleri arasında küresel piyasalarda bir manipülatif atak oluşunca, bu atağın sosu da rahip Brunson olunca küresel yangın başladı. Yaşanan 2018 ekonomik krizinin özeti budur.
– Şu an durumumuz nedir ve size göre neler yapılmalıdır?
Kur ve faiz atağına karşı Türkiye çok dikkatli olmalıdır. Ekonomimiz ne yazık ki yapısal sorunları olan bir ekonomidir ve bu sorunlar, küresel tetiklenmeyle birlikte alt üst olabiliyor. Paniğe kapılmadan, faizleri artırarak, kurları sakinleştirerek sabırlı bir yolculuk başlatmalıyız. Çünkü kurun ve faizin ucunda hepimizi derinden etkileyecek olan enflasyon canavarı var ve bu canavar Türkiye'yi pusuda bekliyor.
– Bu arada yanlış yönlendirmeler oluyor mu?
Kalemine ve beynine sansür uygulayan bazı ekonomi yazarları iktidara şirin görünmenin peşinde koşarken, bilerek bilmeyerek iktidarın cellatlığına soyunuyorlar. Ülkeyi ve ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum; “Lütfen, cellatlarınıza dikkat edin.”
– Gözden kaçan bir şeyler mi var?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Rahip Brunson tutuklanıncaya kadar durumdan haberdar değildik” diyorsa, o zaman bu adamı tutuklayan ve onu ajan ilan edenler kim? Bu konu sağlıklı olarak incelenmeli.
– Vatandaşı neler bekliyor?
Kusura bakmasınlar ama vatandaşı işsizlik ve aşsızlık bekliyor. Bir ülkede dolar yüzde 54 değer kazanmışsa ortaya hatırı sayılır bir hasar raporu çıkacak demektir. Ancak yangına ilk müdahaleler olumlu sonuç verdi. “İktidara oh olsun” demek yanlıştır. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız, aynı gemideyiz. Unutmayalım ki, ekonomisi hasta olan ülkenin ordusu da hastalanmış demektir. Ulusal güvenliğimizi asla gözardı etmemeliyiz.
– Borçlarımız ne durumda?
Reel sektör dövizle borçlandığı için miktar bir hayli fazla. Türkiye'nin 454.3 milyar dolar borcu var. Cumhuriyet tarihimizin en büyük borcudur bu. Türk halkının borcu ise 574 milyar liradır. Gençleri acil olarak üretime katamazsak çıkış yolu bulamayız.
– Tasarruf şart mıdır?
Cumhurbaşkanından bakanlara kadar devleti yöneten herkes kesinlikle şatafattan ve lüksten uzaklaşmak zorundadır. Çünkü vatandaşa örnek olmaları gerekir. Aksi halde insanları tüketim hastalığına yakalanmış olan bu ülkede ekonominin toparlanması imkansız hale gelebilir. Osmanlıdan bu yana biz tasarrufu öğrenemedik. Genetik bir sorundur bu ve ancak eğitimle çözülebilir. Türkiye'de 7'den 70'e herkes tasarruf yapmalıdır. Kapsamlı bir tasarruf seferberliğine gidilmelidir. Üretmeyen bir ekonominin vatandaşı olarak, kendini gelişmiş bir ülkede yaşıyor sanma hastalığından acil kurtulmalıyız.