Birgün yazarı Aziz Çelik, 16 Nisan'da halkoyuna sunulacak anayasa değişikliği ile ilgili olarak "'Evet” çıkması durumunda kıdem tazminatı riske girebilir. Bu konuda iki seçenek gündeme gelebilir" dedi. "Birincisi hükümetin 2019’u beklemeden gözünü karartıp işçiye rağmen kıdem tazminatını fona devredip 15 güne düşürmesi veya 2019’da başkanlık rejimi ile birlikte konunun bir başkanlık kararnamesi ile bir gecede halledilmesi" ifadesini kullanan Çelik, "Bir üçüncü seçenek olarak başkanlık rejiminin öne çekilmesiyle daha erken bir tarihte" diye yazdı.
Aziz Çelik'in "Kıdem tazminatı için tehlike çanları" başlığıyla yayımlanan (13 Mart 2017) yazısı şöyle:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “İnşallah önümüzdeki dönemde alınterinin hakkını koruyan bir kıdem tazminatı fonunu paydaşlarımızla birlikte anlaşarak çıkartacağız" dedi. Bakan, "Tazminatlarda düşüş yok diyebilir miyiz" şeklindeki soruyu, "Artış da olabilir" diye yanıtladı. Böylece Bakan Müezzinoğlu 42 yıldır gündemde olan ve 30 bakan eskiten netameli konuyu bir kez daha gündeme getirdi.
1975 yılında 1927 sayılı yasa ile kurulması öngörülen kıdem tazminatı fonu, 42 yıl boyunca ne bakanlar ne darbe hükümetleri gelip geçmesine rağmen kurulamadı. AKP hükümetleri de 15 yıldır tek başlarına hükümet olmalarına rağmen kıdem tazminatı fonunu kuramadı. Şimdi bir kez daha “alınterini koruyan” ve “artış da olabilecek” kıdem tazminatı fonundan söz ediliyor. 42 yıl ve 30 bakana rağmen kurulamadı Ne hükümetler, ne bakanlar, ne darbeciler eskitti kıdem tazminatı fonu. Demirel’in MC’leri, Evren’in darbe hükümetleri, Özal’ın ANAP hükümetleri kuramadı kıdem tazminatı fonunu. Ne bakanlar kıdem tazminatı fonu kurmak için kolları sıvadı. Ne taslaklar hazırlandı, ne modeller keşfedildi ama kıdem tazminatı fonunu 42 yıldır kimse kuramadı. Bu fonun işçiye, çalışana faydası olsaydı, işçinin hakkını korusaydı, işçinin cebine girecek para artmış olsaydı şimdiye kadar kurulmaz mıydı? Onca kritik seçim oldu. Neden bu seçimler öncesinde kıdem tazminatı fonu kurulmadı? Eğer işçi böyle bir fonu destekleseydi bu fon kurulmaz mıydı? Hadi bugüne kadar kurmadılar, kuramadılar. Basiretsiz davrandılar. Böylesine bıçak sırtı bir referandum öncesinde çıkmaz mıydı kıdem tazminatı fonu kanunu? Hem işçinin alınterini koruyacak, hem kıdem tazminatı alamadığı iddia edilen işçilerin yüzde 85’inin kıdem tazminatı almasını sağlayacak, hem de artış sağlayacak kıdem tazminatı fonu neden referandumdan önce çıkarılmıyor? Demek ki kıdem tazminatı fonunun işçiye faydası yok. Demek ki kıdem tazminatı fonu işçinin cebine girecek parayı artırmıyor. Yoksa emekli promosyonu, istihdam teşviki ve türlü çeşit oya tahvil olacak adımı atan hükümet neden kıdem tazminatı fonunu çıkarmasın? Oya dönüşecek olsaydı emin olun kıdem tazminatı fonu şimdiye çoktan çıkmıştı. Ama kazın ayağı öyle değil. Kıdem tazminatı fonu 42 yıldır sık sık gündeme geldi ve hep ertelendi. Çünkü kıdem tazminatı fonu tehlikeli ve çözümü zor bir denklem. Kıdem tazminatı şu anda işverenin sorumluluğunda ve hak eden işçiye her yıl için 30 gün üzerinden ödeniyor. Kıdem tazminatı işveren tarafından ödendiği için dolaylı bir iş güvencesi işlevi de görüyor. Fon ise işveren tarafından her ay düzenli prim ödenecek bir mekanizma. İşveren fona prim ödeyecek işçi de hak ettiğinde kıdem tazminatını bu fondan alacak. Böylece tazminat ile işverenin bağı kopuyor.
Fon, kıdem tazminatının yarı yarıya düşmesi demek Zorluk burada başlıyor. İşçilerin şu an aldığı 30 günlük kıdem tazminatını alabilmesi için işverenlerin her ay fona yüzde 8’den fazla prim ödemesi gerekiyor. İşverenler bunu istemiyor. Bunun yerine kıdem tazminatının 12-15 güne düşürülmesini istiyorlar. Bugüne kadar gündeme gelen bütün fon modelleri bu hesaba dayalı. Kısaca hem aylık yüzde 8 kesinti hem fon formülünü işverenler kabul etmiyor. İşçiler ve sendikalar da 12-15 güne düşecek bir modele evet demiyor. O yüzden de kıdem tazminatı fonu kurulamıyor. Bir hükümet asgari ücreti yüzde 50 düşürmeyi göze alabilir mi? İşte bu yüzden kıdem tazminatının 30 günden 15 güne düşürülmesi de o kadar kolay değil. Yıllardır nice denklemler, modeller gündeme geldi. Hepsinde sonuç aynı. Kıdem tazminatı düşüyor ve iş güvencesi azalıyor. İşverenler kıdem tazminatını yük olarak görüyor, işçiler ise hak olarak görüyor. Başta Türk-İş ve DİSK olmak üzere işçi örgütlerinin kıdem tazminatının korunması konusunda genel kurul kararları var. Hükümetler bu tablo karşısında havlu atıyor ve “anlaşın gelin” diyor. Oysa burada bir orta yol yok. Ya kıdem tazminatı hakkı korunacak ya da tırpanlanacak. O yüzden kıdem tazminatı fonu 42 yıldır kurulamıyor. Dikkat edin. Bunca bıçak sırtı bir süreç olmasına rağmen hükümet referandum öncesi iki konuda adım atmadı. Birisi kıdem tazminatı fonu diğeri ise taşeron işçiye kadro meselesi. Eğer kıdem tazminatı fonu oy getirseydi tereddütsüz yapılırdı. Ama kıdem tazminatı fonunun oy kaybettireceği çok açık, o yüzden ertelendi. Referandum kıdem tazminatı için kritik eşik Taşerona kadro ise oy getirecek bir uygulama olacaktı. Neden yapılmadı? Oy getirecek bir uygulama referandum öncesinde yapılmayıp sonrasına mı bırakıldı? Hiç sanmıyorum. Kadro verilecek olsaydı referandum öncesi verilirdi. Referandum sonrası taşeron işçiye kadro verilme ihtimali çok düşük. Olsa olsa daha önce gündeme gelen “özel sözleşmeli personel” gibi ucube bir formül olabilir. Peki, kıdem tazminatı fonu referandum sonrası gündeme gelebilir mi? Bu biraz referandum sonucuna bağlı. “Hayır” çıkacak bir referandum sonrası fonun gündeme gelmesi zor. Ancak “evet” çıkması durumunda kıdem tazminatı da riske girebilir. Bu konuda iki seçenek gündeme gelebilir: Birincisi hükümetin 2019’u beklemeden gözünü karartıp işçiye rağmen kıdem tazminatını fona devredip 15 güne düşürmesi veya 2019’da başkanlık rejimi ile birlikte konunun bir başkanlık kararnamesi ile bir gecede halledilmesi. Veya bir üçüncü seçenek olarak başkanlık rejiminin öne çekilmesiyle daha erken bir tarihte. Evet 42 yıldır kıdem tazminatı fonu kuramadılar ama bütün kamu kaynaklarını denetimsiz kullanacak Varlık Fonu’nu kuranların kıdem tazminatı fonu kuramayacaklarını düşünmek fazla rehavet olur. Kısacası 42 yıl ve 30 bakana direnen kıdem tazminatı bu kez ciddi bir riskle karşı karşıya. Referandum kıdem tazminatı açısından da köprüden önceki son çıkış olabilir. Son pişmanlık fayda etmez.