T24 - AKP hükümeti, Anayasa değişikliği konusunda referanduma gitmeyi planlarken Milliyet gazetesi yazarı Güneri Cıvaoğlu, Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde yapılan referandumu ve bu referandumun sonrası yaşanan gelişmeleri köşesine taşıdı. Cıvaoğlu, "Referandum netamelidir... Top yuvarlaksa, sandık köşelidir. Ama... İkisinin de ne yapacağı belli olmaz" dedi. Güneri Cıvaoğlu'nun Milliyet gazetesinde "Netameli referandum" başlığıyla (3 Mart 2010) yayımlanan yazısı şöyle:Referandum tekin değildir. İktidarların üzüleceği “HAYIR” oyları daha fazla çıkabilir.Top yuvarlak, sandık köşeli ama ikisinin de ne yapacağı belli olmaz.Merhum Turgut Özal, seçim tarihi için referanduma gitmişti, sonuç onu hayli üzmüştü.Aslında...Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre “halk çoğunluğu Anavatan’ın tek parti iktidarının devamını istiyordu.”Ama...Özal’ın, seçimi sadece 3 ay geri çekmek için tüm Türkiye’de sandıklar kurdurması -“şımarıklık” diyerek, saygısızlık etmeyeyim de- “kapris” olarak görülmüştü.Bunu “kamerayla yapılan nabız yoklamaları” ortaya koyuyordu.Ana muhalefet partisi SHP’nin seçim kampanyasını yapan Yorum Ajans o “nüansı” algılamıştı.Halk çoğunluğunun eğilimi “Özal devam etsin ama bu kaprisin bedelini de ödemeli” olarak okunmuştu.SHP de bu bulguyla örtüşen bir kampanya düzenlemişti:“ÖZAL’A DERS VERİN!..” Yani şu mesaj verilmiş oluyordu:“Bu bir seçim değil, referandum... HAYIR oylarınız iktidar partisi ANAP’ı düşürmeyecek fakat kaprisli Özal’a bir ders vereceksiniz...”Slogan tuttu...Bütün kamuoyu araştırmaları “Özal’ın burnunun sandıklarda sürtüleceğini” gösteriyordu.Kampanya gezileri sırasında bir ara Özal’ın uçağında söyleşiyorduk.Orada Yorum Ajans’ın “Özal’a ders verin” sloganının kırılması için bir formül oluştu.“Turgut Özal kamuoyuna -referandum da EVET’ler çoğunlukta çıkmazsa Başbakanlık’tan ayrılacağım- açıklamasını yapacaktı...”Böylece “Sandığınız gibi bana ders vermiş olmayacaksınız, çünkü, istifa edeceğim” mesajı devreye giriyordu.Referanduma iki gün kala bir grup gazeteci Başbakanlık Konutu’na davet edildik. Telefonda bize “Özal’ın referandum için önemli bir açıklama yapacağı” söylenmişti.Uçaktaki konuşmamızı hatırlamış, “acaba” diye düşünmüştüm.Yanılmamıştım...Özal bizlere “Referandumdan umduğum sonuç çıkmazsa istifa edeceğim” açıklamasını yaptı.Uçaktaki konuşmamız birkaç “çıt” geriye çekilmişti:“HAYIR’lar çoğunlukta olmazsa” yerine “Umduğum oyu alamazsam” gibi esnek ve ürkek bir yorum mevziine gerilemişti.Bu ürkek meydan okuma nedeniyle Yorum Ajans’ın “Özal’a ders verin” kampanyasını kıracak sarsıntı üretilemedi.Referandum Özal’ın “hayal kırıklığı” oldu.Referandum sonucu 3 ay sonra yapılan yerel seçimleri de olumsuz etkiledi. O kadar ki Özal yakınlarıyla “iktidarı bırakmak” seçeneğini ciddi ciddi konuştu.Kardeşi Korkut Özal’ın ısrarıyla görevi sürdürdü.O yıllarda bunu yazmıştım.Bir başka örnek...Fransa’da de Gaulle de 1960’lı yılların sonunda “yerel yönetimlere özerlik veren idari reform” için referandum düzenledi.Ve sandıklarda kaybetti.Bunun üzerine yönetimden çekildi, doğduğu köye döndü, yaşamını sonraki yıllarda sessiz ve yalnız orada noktaladı.Ne ilginçtir ki...Onun yerine Cumhurbaşkanı olan Pompidou, aynı reform tasarısını, noktasına/virgülüne dokunmadan referanduma sundu.Bu kez sandıklardan “EVET” çıktı.Fransa’da halen o idari sistem yürürlükte.Kısacası...Referandum netamelidir...Top yuvarlaksa, sandık köşelidir.Ama... İkisinin de ne yapacağı belli olmaz.Belki... Tam tersine...Sandıktan “EVET” de çıkabilir. Milli iradeYanlış bir söylem var.Meclis’te çoğunluğa sahip partinin iradesi sanki Türk milletinin tamamını temsil ediyormuş gibi vitrinleniyor.Oysa milli irade, millet adına TBMM’ye aittir.TBMM ise iktidar ve muhalefet partilerinin, bağımsızların tümünü kapsar.O halde...İktidar partisinin “Milli iradeyi temsil ediyoruz” söylemi gerçeği yansıtmıyor.Anayasa değişikliği gibi çok önemli bir temel yasa metninin sadece iktidar partisi ve BDP milletvekillerinin oylarıyla Meclis’te kabulü ve referanduma götürülmesi daha baştan yanlış adımdır.1 ayda Meclis’ten geçirmek, referandum süresini kısaltarak 60 günde halkoylamasına sunmak millet iradesine bir “oldubitti (emrivaki)” dayatması olur.Satır araları zaten başka niyetlerin işaretlerini vermekte.Anayasa Mahkemesi’nin referandumu iptal etmesi, yürütmeyi durdurması ya da daha ileri tarihe ötelemesi gibi olasılıkların ağır bastığı görülmekte.Bu durumdan bir “mağdur” rolü daha kapmak bir seçim yatırımı olabilir.8 yıldır iktidar partisinin seçim oltasındaki yem budur.CHP ve MHP daha baştan AKP’nin önerdiği anayasa değişikliği projesine “karşı tavır” koymakla bu senaryoya çanak tutuyorlar.Oysa...Tam tersine...Türkiye’nin ihtiyacı olan “yargı reformu” ve bunun için gerekli anayasa/yasa değişiklikleri için ciddi bir çalışmayı ortaya koysalar...“İşte reform, buyurun konuşalım” diyebilseler... Projeyi kamuoyuna ve dünyaya sunsalar, anlatsalar, savunsalar çok farklı bir psikoloji oluşur.Sadece “karşı tavır” koyan ve yapıcı üretimi olmayan muhalefet görüntüsünden sıyrılırlar.“HAYIR”cı görüntü iktidara doğru yer değiştirir.Kaldı ki, gerçek bir yargı reformunun ne olduğunun ortaya konulması da siyaset coğrafyasının “kara deliği”dir.