Yemek zevkiniz artık bir işkenceye mi dönüştü? Sofradan kalktıktan sonra midenizde yanma, ekşi bir tat ya da acı su mu hissediyorsunuz? Şikâyetleriniz mide hastalıklarının habercisi olabilir. Reflü, ülser ve gastrit en sık karşılaşılan mide hastalıklarının başında geliyor. Geçici yöntemlerle çözüm bulamayacağınız bu hastalıklara karşı önleminizi geç olmadan almalısınız. - REFLÜYE DİKKAT - Reflü hastalığı en basit şekilde, mide içeriğinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanıyor. Araştırmalar, her 5 erişkinden 1’inin çeşitli derecelerde reflü şikâyetleri olduğunu ortaya koyuyor. Reflü hastalığının kökeninde, yemek borusunun uzun süre ve fazla miktarda mide asidik içeriği ile teması yatıyor. Mide asidik içeriğinin yemek borusuyla uzun süreli temas etmesi de bu bölgede hasara yol açıyor ve yanma hissine neden oluyor. Yemek borusunun arkasında oluşan yanmanın yanı sıra, ağıza, gıdaların ve acı suyun gelmesi kişiyi oldukça rahatsız ediyor. Uzmanlar reflünün mutlaka teşhis ve tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu belirtiyorlar. Reflünün belirtileri neler? Reflü, herkeste zaman zaman görülebiliyor. Ancak yemeklerden sonra ortaya çıkan ve günde 10-15 kez tekrarlayan bu durum, kişiyi rahatsız edecek boyutlara ulaştığında hastalık olarak kabul ediliyor. Hastalar, sıklıkla mide yanması şikâyetiyle doktora başvuruyor. Bunun yanı sıra; göğüste yanma ve ekşime, boğaza doğru acı su gelmesi, ağız kokusu gibi yakınmalar gelişiyor. Reflü bazen nefes alma güçlüğü yüzünden astımla karıştırılabiliyor, bazen de göğüs ağrısı yapıp, ‘kalp’ endişesi yaşatıyor. Özellikle yemeklerden sonra ve tok karnına yatıldığında geceleri rahatsız eden şişkinlik, geğirme ve boğulma, göğüste takılma ve sıkışma hissiyle birlikte kalpte baskı ve çarpıntı hissedilebiliyor, derin nefes almada güçlük çekilebiliyor. Tanı nasıl konuyor? Doktorunuz reflü tanısını koyarken birtakım testlere ihtiyaç duyabiliyor. Endoskopik muayene, baryumlu pasaj grafisi, manometri ve PH Metri yöntemleri, tanı konmasını sağlıyor. - Endoskopik muayene: Sıklıkla kullanılan ve en fazla bilgiyi sağlayan yöntem. Bu muayene ile yemek borusuyla ilgili tahriş miktarını, mide kapağındaki gevşekliği, teşhis ediliyor. - Baryumlu Pasaj Grafisi: Bu yöntemle ilaçlı bir film çekiliyor ve yemek borusundan bu ilacın geçiş paterni gösteriliyor. Böylece yemek borusunun hareketleriyle ilgili bir sorun olup olmadığı ortaya konuyor. - Manometri: Yemek borusunun hareket paternini gösteriyor. Bu yöntemle burundan yerleştirilen bir kateter aracılığıyla yemek borusunun hareketi inceleniyor. - PH Metri: Burundan yerleştirilen bir kateter aracılığıyla yemek borusunun en son kısmındaki asit ve alkali reflüsü 24 saat süreyle ölçülüyor ve izleniyor. Nasıl tedavi ediliyor? Reflü tedavisinde 4 yöntem bulunuyor. Bu yöntemler reflünün şiddetine ve ilerlemesine göre doktorunuz tarafından belirleniyor. Yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve endoskopi yöntemi reflünün tedavi seçeneklerinden. Reflü yakınması olan hastalarda ilaç tedavisi çok önemli bir yer tutuyor. İlaç tedavisi yemek borusunu koruyarak mide asiditesini bastırıyor. Böylece hastaların çoğunda, reflünün yarattığı şikâyetler önlenebiliyor. Ancak başlangıçta uygulanan ilaç tedavisi, reflü şikâyeti olanların yüzde 80’ini rahatlatmakla birlikte, hastalığın kökeni olan mekanik bozukluğu ortadan kaldırmıyor ve tamamen tedavi etmiyor. Medikal tedavi ile hastaların şikâyetleri geçmiyorsa ya da kanama ve darlık gibi komplikasyonlar varsa, cerrahi tedaviye başvuruluyor. Reflü, özellikle mide fıtığıyla birlikte görüldüğünde yaşam kalitesini çok etkiliyor. Cerrahi tedavi, reflünün mekanik kökenini ortadan kaldıran tek yöntem. - ÜLSERDEN KORUNUN -Ülser, sindirim kanalının mide özsuyu ile temas eden kısmında meydana gelen bir yara. Yemek borusu ile midenin birleşme bölgesinde, midede ve mideden hemen sonraki onikiparmak bağırsağında görülebiliyor. En sık onikiparmak bağırsak ülserine rastlanıyor. Fakat son yıllarda ağrı kesici ilaçların yaygın kullanımına bağlı olarak mide ülseri sıklığı da arttı. Araştırmalar, tüm insanların yüzde 5 ile 10’unun hayatlarının bir döneminde ülsere yakalandığını gösteriyor. Ülserin, erkeklerde görülme oranı kadınlara göre daha fazla. Ülser oluşumunda birden fazla etken rol oynuyor. En önemli etken; mide özsuyu ve içerdiği maddelerdeki artışın mide duvarına zarar vermesi. Bunun yanı sıra bu etkenlere karşı mideyi koruyan (mukus, PG) bileşimlerin azalması da mide duvarını asidin etkisine karşı savunmasız bırakarak ülsere yol açabiliyor. Ülser oluşumuna yol açan bazı dış etkenler de var. Bu nedenler içinde; helikobakter pilori infeksiyonu, sigara kullanımı, ağrı kesici ilaç kullanımı, genetik yatkınlık ve stres en sık rastlanılanlar. Ülserin belirtileri neler? Ülserin en sık karşılaşılan belirtisi ağrı. Ağrı, yanma ve tırmalanma şeklinde olabiliyor. Hastaların çok büyük bir bölümünde ağrı görülüyor. Bunun yanı sıra iştahsızlık, bulantı, kusma, şişkinlik ve erken doyma hissi de ülser belirtileri arasında sayılıyor. Tanı nasıl konuyor? Kesin teşhis radyolojik ve endoskopik inceleme ile konuyor. Radyolojik inceleme (mide filmi) kolay uygulanan ve nispeten ucuz olan bir yöntem. Fakat yüzde 20 oranında var olan bir ülser görülmeyebiliyor. Endoskopi (bir hortum vasıtasıyla mide ve onikiparmak bağırsağının görülmesi) tanı değeri çok daha yüksek bir yöntem. Ayrıca bu işlem sırasında biyopsi (parça) alma imkânı da var. Hangi yöntemin ilk olarak tercih edileceğine doktorunuz karar verecektir. Nasıl tedavi ediliyor? Ülser tedavisinin amaçları; ağrının geçirilmesi, ülserin iyileştirilmesi ve tekrarın önlenmesidir. Tedavi; ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi olarak ikiye ayrılıyor. İlaç tedavisi çok yönlü yapılıyor. Bu tür bir tedavide mide asidini azaltıcı ilaçlar, mideyi koruyucu faktörlerin etkisini artıran ilaçlar ve helikobakter piloriye karşı kullanılan ilaçlar öneriliyor. Cerrahi tedavi günümüzde daha çok komplikasyon geliştiğinde tercih ediliyor. Ülser tedavi edilmezse kanar, delinir, tıkanma yapar, komşu dokulara örneğin pankreasa sıçrar ve ciddi ağrılar meydana getirebilir. - GASTRİT İÇİN ÖNLEM ALIN -Gastrit mide derisinin iltihabı olarak tanımlanıyor. İki türü vardır. Biri ani başlangıçlı olan akut gastrit, diğeri ise kronik gastrit. Gastritlerin en büyük nedeni ’helikobacter pilori’ denilen bir mikrop. Bunun yanında gastrit yapan diğer nedenler de bulunuyor. Ama en sık bu mikroba bağlı gastrit görülüyor. Bu mikrop mide derisi üzerine yerleşerek bir enfeksiyon oluşturuyor. Mide derisinde şişme, kızarıklık ve hücrelerde harabiyete neden oluyor. Bazı ilaçlar ve alkol de gastrit yapabiliyor. Romatizma ilaçları olarak bilinen bazı ağrı kesiciler, aspirin ve bazı antibiyotikler de gastrite neden olabilir. Bu ilaçların bilinçsiz kullanılması daha da ciddi rahatsızlıklara yol açabiliyor. Gastritin belirtileri neler? Bakteri her zaman bir yakınma oluşturmuyor. Bazen bakteri vardır ama kişi bunun farkında değildir. Yıllarca hiç sorunsuz olarak bu bakteriyle yaşayabilir. Bu bakterinin var olup olmadığı çeşitli yöntemlerle belirlenebiliyor. Bu yöntemler arasında endoskopi en doğrusu. Bunun yanında kan, dışkı ve nefes testleri ile bakteri varlığı tespit edilebilir. Midede yanma, şişkinlik, rahatsızlık hissi, akut gastritlerde ani başlayan ağrı, bulantı ve kusma olabilir. İlaç ve alkole bağlı kanamalı gastritlerde kusmukta ve dışkıda kan görülebilir. Halsizlik ve bayılma hissi olabilir. Bu belirtileri yaşıyorsanız vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalısınız. Tanı nasıl konuyor? Öncelikle doktorun hastayla karşılıklı konuşması ve şikâyetlerini dinlemesi gerekiyor. Hastanın söyledikleri, doktorun teşhisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Muayene sırasında doktor gereken tetkikleri belirler ve yapılması için hastayı yönlendirir. Ağırlıklı olarak mide şikâyetleri ön plandaysa iki yol izlenebilir. Birinci yol tetkikler olmadan bulgulara göre ilaç tedavisidir. Hasta tedaviden yarar görmezse tetkikler yapılır. İkinci yol ise direkt olarak inceleme yapılmasıdır. Eğer kanama varsa mutlaka endoskopi yapılmalıdır. Buna, karın ultrasonografisi, bazı kan tahlilleri ve dışkı tahlili de eklenebilir. Nasıl tedavi ediliyor? Eğer suçlu bir bakteri ise veya bir ilaçsa, ona göre tedavi belirlenir. Mide koruyucu ve asit azaltıcı ilaçlar verilir. Neden ilaç ve alkolse bunlar kesilir. Bakteriden kaynaklanıyorsa temizlenmesi için ilaç tedavisi yapılabilir. Mide derisi hasarlı olduğu için mide kendi ürettiği asitten daha çok etkilenir ve hastanın şikâyetleri de artar. Bunun için midenin asidi azaltılmalıdır. Hastaya yasaklanan besinler ve içecekler söylenir. Bakteriye bağlı gastritler de mevcutsa bakteriyi temizleme tedavisi antibiyotiklerle yapılır. Her bakteriye bağlı gastritte mikrop tedavisi şart değil. Eğer gastrit mikroba bağlıysa bir-iki haftalık antibiyotik tedavisiyle mikrop ortadan kaldırılabilir. Daha sonra hastaya yine mide koruyucu ilaçlar verilir. Gastrite bağlı şikâyetler bazen tamamen geçmeyebilir. İlaçlara ve alkole bağlı gastritlerde bunlar kesildiği zaman hasta rahatlamaya başlar. Normalde midenin onarım gücü vardır. İlaçlar ise iyileşmeyi hızlandırır. - BESLENMEDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ? - ■ Sindirimi kolay besinler tüketmelisiniz. ■ Sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye özen göstermelisiniz. ■ Düzenli aralıklarla sık ve küçük öğünlerle beslenmelisiniz. ■ Besinleri uzun süre çiğnemeli, hızlı yemekten kaçınmalısınız■ Mideyi doğrudan tahriş eden ağır ve asitli besinlerden uzak durmalısınız. ■ Et ve protein içeren yiyecekler, özellikle kızartıldığında ya da ızgara yapıldığında asit salgılanmasını uyarırlar, bu nedenle bu besinlerin miktarını azaltarak, mideyi daha az uyaran haşlanmış yiyecekleri tüketmelisiniz. ■ Ağır yağlı yiyeceklerden uzak durmalısınız. ■ Alkollü içkileri mümkün olduğunca içmemelisiniz. ■ Sigara kullanmamalısınız. ■ Ağır, yağlı ve unlu tatlılardan kaçınmalısınız.■ Gece geç saatlerde yemek yememelisiniz. ■ Abur cubur tarzı yiyeceklerden ve fastfooddan uzak durmalısınız. (DOĞAN BURDA DERGİ - Özel Hastaneler Rehberi Eki)