Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, IŞİD tarafından rehin alınan 49 Musul Başkonsolosluğu çalışanlarının durumuyla ilgili olarak, “Türkiye'den giden veya Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olan 46 yurttaşımızdır. İçlerinde bayan da çocuk da var. Onların her haliyle ilgileniyoruz. Kaldıkları yeri biliyoruz, irtibatımız bir şekilde devam ediyor fakat birinin bile burnunun kanamasını istemediğimiz için hassasiyet gösteriyoruz ve bir şekilde onları oradan çekip kurtarmak ve yurda dönmelerini arzu ediyoruz” dedi.
Arınç, Şanlıurfa’nın Suruç bölgesinde IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye sığınan 4 binden fazla Suriyeli mülteciyle ilgili olarak da “Şimdi buralarda tabii top sesleri yaklaştı. IŞİD, binleri önüne katıp kovalamaya başladı. Yani bize gelen haberlere göre 1-2 kilometre kadar kalmış aralarındaki mesafe. Gelecekler sınıra kadar, bunları katledecekler, yok edecekler” diye konuştu.
Bursa'da, Olay TV'de canlı yayınlanan bir programa katılan Arınç, Irak Şam İslam Devletinin (IŞİD), süreç içinde güçlenen, çok acımasız, bazen topluca insanları öldürerek büyük cinayetler işleyen bir terör örgütü olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, bir yıl önce Bakanlar Kurulu kararnamesiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun şekilde bu tür oluşumları "terör örgütü" ilan ettiğini, bu ve benzer örgütlerin de mal varlıklarının dondurulması, ülkeye giriş çıkışlarının yasaklanması gibi tedbirleri aldıklarını anlatan Arınç, bu konuda ülkenin bir eksiği bulunmadığını vurguladı.
Konunun Türkiye'yi daha çok ilgilendiren yönünün, Suriye'de yaşanan kaos ve Maliki yönetimindeki Irak'ın neredeyse parçalanma ve bölünmeye gitmesi olduğunu dile getiren Arınç, IŞİD'in Musul'daki ilerleyişini hatırlattı. Arınç, şöyle devam etti:
"O sırada tahliye edilmemiş bulunan konsolosluk görevlilerimiz de bayrağımızı indirmeden onların bir şekilde rehinesi durumuna düştü. 'Alıkonmak' da diyebiliriz, 'rehine' de diyebiliriz ama 3 ay doldu. Yani 3 aydan beri... 49 kişidir bunlar. 3'ü yerel ihtiyaçlar için kullanılan o bölgenin insanlarıdır. Türkiye'den giden veya Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olan 46 yurttaşımızdır. İçlerinde bayan da çocuk da var. Onların her haliyle ilgileniyoruz. Kaldıkları yeri biliyoruz, irtibatımız bir şekilde devam ediyor fakat birinin bile burnunun kanamasını istemediğimiz için hassasiyet gösteriyoruz ve bir şekilde onları oradan çekip kurtarmak ve yurda dönmelerini arzu ediyoruz. Bunun ne kadar zor olduğunu az çok tahmin edebilir insanlar. Bursa'dan da birkaç tanesinin yakını var. Geldiğim zaman onlarla da görüştüm. Türkiye'nin her yerinden de arayanlara, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarımız, bizler, ilgili arkadaşlarımız zaman zaman bilgi veriyor ama şu anda sağlıklarının iyi olduğunu, güvenli bir yerde bulunduklarını ama maalesef hala IŞİD kontrolünde ve onların denetimi altında olduklarını bilmemiz lazım. Onları her gün konuşarak, onların bulunduğu durumu daha trajik bir şekilde anlatarak, onlar hakkında yaptığımız çalışmaları sonuçsuz bırakacak birtakım hareketlerden kaçınmamız lazım. En basitini söyleyeyim; ilk zamanlarda bulundukları yerlerin fotoğrafı çekilip bir şekilde internete konulduğu veya haber ajansları geçtiğinde, yerleri değiştirildi. Yer değiştirmeler oldukça bizim birtakım çalışmalarımız veya planlarımız maalesef suya düşüyor ve Allah korusun bu insanların neler yapabileceklerini de en azından yaptıkları işlerden anlayabiliyoruz. Oradaki tüm yurttaşlarımızın inşallah bir gün ve çok da belki yakında, çünkü böyle bir beklenti içindeyiz, kurtulacaklarını, ana vatana döneceklerini, yakınlarıyla kucaklaşacaklarını da ümit ediyoruz."
Arınç, IŞİD'in o bölgede Erbil'e kadar gidebilecek yürüyüşünün, Peşmerge güçleri ile ABD hava unsurları tarafından engellendiğini aktardı.
Bu engellemeyle Kuzey Irak'ın biraz daha güvenli hale geldiğini bildiren Arınç, şunları kaydetti:
"Kerkük'ü de ele geçirebilecek, Selahaddin'i de ele geçirebilecek hatta bir koldan Bağdat'a, bir koldan da Erbil'e yürüyebilecek bir çalışmanın içindeydiler. Tabii Suriye'ye tekrar döndüler, Suriye'de, Kobani denilen, Kürt yönetimi ayrı ayrı kanton bölgeleri kurdu kendilerine göre, kantonlara da yönetici atadı. Ne kadar ciddi bir tedbir, o ayrı bir konu. Şimdi, o Kobani yakınlarındaki Telabyad ve diğer bazı kasabaların üzerine yürüdü IŞİD birkaç günden beri ve bu yürüyüşte de aynen Musul'da olduğu gibi Irak askerlerinin bırakıp gitmesi gibi burada PYD'nin veya YPG'nin silahlı güçlerinin bir şekilde IŞİD'in önünden kaçtıklarını ve oralarda bir boşluk meydana getirdiklerini biliyoruz. Bize, özellikle Suruç ve yanındaki ilçe ve köylerimiz, çok yakın sınırlar. Suriye'yle sınırımız, benimle sizin aranız kadar, oradan öksürüyorsunuz, ben buradan duyuyorum. Hatta zaman zaman atılan bombaların veya mermilerin de bizim tarafımıza düştüğünü, insan kaybına da yol açtığını biliyoruz.
Hükümet olarak düşüncemiz; Suriye'de yaşanan olaylar sebebiyle Türkiye'ye gelen bu kadar insan var. Bu kadar insana maddi olarak her şeyi veriyoruz çünkü onlar ölüm korkusuyla Türkiye'ye sığındı. Suriye'deki yönetimin, halkına karşı zulmetmesini her zaman eleştirdik ama oradan kaçıp da hayatını kurtaran insanlara da kucak açtık. Şimdi aynı şekilde bir akım, Suriye kuzeyinden başlayarak Türkiye'ye Kürtleri de getirecek olursa bu, Türkiye için maddi manevi açıdan bir yıkım olabilir. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar kendi topraklarında onları güvenli haline getirmemiz lazım. İnsani yardımı yapalım, gıda yardımı yapalım vesaire yapalım. Çünkü bunu yapmaya mecburuz. Biz Türk milletiyiz, hamiyetli insanlarız. Aman dileyene, bizden yardım isteyene, 'Beni kurtar' diyene kucağımızı, elimizi, kolumuzu açmak zorundayız. Bunu tarihin her döneminde Türk milleti yapmış."
Başbakan Yardımcısı Arınç, 23 yıl önce Turgut Özal döneminde Halepçe katliamında binlerce insanın sınırdan Türkiye'ye girdiğini, milletin 500 bin civarında kişiyle ekmeğini paylaştığını anımsattı.
Türkiye'nin güvenli bir yer olduğuna işaret eden Arınç, şöyle konuştu:
"Türkiye'de rahat edeceklerini bilirler, kendilerinin ağırlanacaklarını bilirler. Siyaseten de bize karşı çıkarlar zaman zaman ama 'aman' dediklerinde de Türkiye'den başkası akıllarına gelmez. Şimdi buralarda tabii top sesleri yaklaştı. IŞİD, binleri önüne katıp kovalamaya başladı. Yani bize gelen haberlere göre 1-2 kilometre kadar kalmış aralarındaki mesafe. Gelecekler sınıra kadar, bunları katledecekler, yok edecekler. Sabah onu haber aldığımızda dünkü gelişmelere göre bir plan yapmıştık zaten. Bu plan gereğince İçişleri Bakanımıza ve Numan Bey'e, 'En azından bu 4 bin kişiyi sınırdan içeri alalım, hayat memat meselesi, daha sonrakiler için A, B, C planlarımızı düşünürüz' dedim. Onlar Sayın Başbakanımızla da görüşmüş. O da zaten beyanatta bulundu; 'Kapımıza gelenin kökenine, dinine, inancına bakmayız. Hayat memat meselesi olan ve bizden yardım dileyen herkese kucağımızı, gönlümüzü açarız' dedi. Nitekim alındılar. O trajik manzaraları hepimiz gördük. Ağlayan kadınlar, feryat eden çocuklar, annelerin, ninelerin sırtlarda taşınması, can havliyle bir kısmı araçlarıyla bir kısmı da araçsız bir şekilde sınırlarımızdan içeri girdiler. AFAD yönetimimiz onlar için bir hazırlık yapmıştı. O hazırlık gereğince sağlık hizmetlerimiz bir taraftan, yeme içme, barınma hizmetleri bir taraftan götürülüyor. Belki oradan alınıp başka bölgelere de taşınabilirler."
Hükümetin, gelişmelere bağlı olarak bir planı bulunduğunu aktaran Arınç, IŞİD'in Telabyad civarına kadar girdiğini belirtti.
Bu örgütün girdiği yerlerde yaşayanların ya kaçtığını ya da canını kurtarmaya çalıştığını söyleyen Arınç, "Büyük bir korku var. Bu korku sadece psikolojik değil çünkü ellerinde modern silahlar var. Yani havan toplarından uçaksavarlara, ağır makineli tüfeklere kadar, son model gıcır gıcır arabaların içine monte edilmiş tüm silahlarıyla maddi bir korku da veriyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, Irak Ordusunun ise perişan durumda olduğuna değinerek, hükümet değişikliğinin ardından ülkenin toparlanmaya çalıştığını bildirdi. Batılı bazı ülkelerin, Irak Hükümetine ve Peşmergeye silah yardımı yapabileceğini, onların unsurlarını silahlandırıp eğitimler vererek IŞİD'e karşı destekleyebileceğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
"İç güvenlik güçleriyle koordineli hazırladığımız, bir taraftan istihbaratımızı taşıyan, bir taraftan da Türkiye'ye zarar vermemek üzerine yapılabilecek her türlü planımız var. Bugün mesela çok kolay bir biçimde, kısa bir koordinasyonla bunun kararı verildi. Kolay bir karar değil. Çünkü eğer sınırlar tamamen açılacak olursa ve bu korkuyla arkadan binlerce insan gelecek olursa, bunun sayısını bugünden biz tahmin edebiliyoruz, bu korkunç bir rakam. O yüzden bugün konuşulan tampon bölgeler, uçuşa yasak bölgeler, şunlar bunlar olabilirliği konusunda hepsi bir planın içerisinde. Çok şükür çalışkan, başarılı, idareci ve güçlü bir hükümetimiz, ordumuz var. Bunları yapabilecek noktadayız."