Restore edilen ve yeniden ziyarete açılan Yerebatan Sarnıcı'nda heyecanlandıran keşif

Fotoğraf: Büşra Tosun

Büşra Tosun

2016 yılında restorasyonuna başlanılan dikkat çeken değişikliklerle 22 Temmuz 2022'de yeniden ziyaretçilere kapılarını açan Sultanahmet’teki tarihi Yerebatan Sarnıcı, açılmasıyla birlikte yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini gördü. Sarnıcın restore sürecine ilişkin T24’e konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Varlıkları Projeler Müdür Yardımcısı Ayşen Kaya, çalışmalar sırasında birçok keşfin gerçekleştiğini belirterek, "Cumhuriyet döneminde çimento esaslı özgün karolara benzer imitasyon döşeme kaplamaları vardı. Biz bu döşeme kaplamalarını kaldırdığımızda altında bin 600 yıllık özgün tuğla döşemeler çıktı. Bu tuğla döşemelerin üzerinde çimento esaslı kalıntıları da el aletleriyle bistüri ve küçük malalarla temizledik. Çok ciddi bir insan emeği gerektiren bir çalışma oldu." dedi.

Sarnıçla bütünleşen sudaki balıkların kaldırılması, restorasyon çalışmalarında kullanılan teknik işlemler gibi birçok konuda sorularımız ve İBB Kültür Varlıkları Projeler Müdür Yardımcısı Ayşen Kaya’nın T24'e yanıtları şöyle:

Yerebatan Sarnıcı “Güçlendirme Projesi’yle” neler gelişti?

 Yerebatan sarnıcında restorasyon çalışmalarına başladığımızda duvarlarda ve tonozlardaki çimento esaslı müdahaleleri uzaklaştırırken yapıdan 8’e 8 dolu gergi demir çubukların aslında sütun başlarının içerisinde devam etmediğinin dolayısıyla birbiriyle bağlantılı olmadığını ve sistemin çalışmadığını fark ettik. Beklenen büyük İstanbul depremi karşısında sarnıcın çok büyük bir risk altında olduğu anlamına geliyordu. Danışman hocamız Feridun Çılı’yla birlikte sarnıcın hemen statik bir modellemesini yaptırdık ve paslanmaz çelik, ince narin kesikli bir çubuklardan oluşan bir gergi projesi hazırladık. Bu gergi projesini ilgili koruma kurumuna ilettik. Yaklaşık 58 günlük süreç sonucunda bu konudaki yoğun çabamızla bu proje onaylandı ve çok hızlı bir şekilde uygulamaya geçtik. Mevcut boşlukları kullanarak herhangi bir yapıya zarar vermeyen uluslararası koruma ilkelerine uygun şekilde geri alınabilir modern malzemeyle bir paslanmaz gergi sistemi oluşturduk. Beklenen büyük İstanbul depremi karşısında sarnıcı şu an itibariyle ciddi anlamda güvenlik altına aldığımızı söyleyebilirim.

"Bu çalışmalarda birçok keşif yaptık"

Restore sürecinden bahseder misiniz?

2016’da başlıyor aslında restorasyon, biz Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı olarak 2019’da Yerebatan Sarnıcı’nın restorasyonunu devraldık. Biz devraldığımızda yaklaşık yüzde 20’lik bir gerçekleştirme vardı. Sarnıcın yarısı zaten ziyarete açıktı, çalışma olan yarısında da çalışma seviyesi oldukça düşüktü genel iş hacmi düşünüldüğünde 3 yıl gibi bir süreçte sarnıcın bütününde kapsamlı restorasyon çalışmaları yürütüldü. Zaten bu gergilerin sütun içlerinde devam etmediği ve bunların projelerini geliştirilme süreci de biz devraldıktan sonra ortaya çıktı ve bu şekilde ilerleyen bir süreç oldu. Bu çalışmalar sırasında birçok keşif yaptık. Mesela, cumhuriyet döneminde çimento esaslı özgün karolara benzer imitasyon döşeme kaplamaları vardı. Biz bu döşeme kaplamalarını kaldırdığımızda altında bin 600 yıllık özgün tuğla döşemeler çıktı. Bu tuğla döşemelerin üzerinde çimento esaslı kalıntıları da el aletleriyle bistüri ve küçük malalarla temizledik. Çok ciddi bir insan emeği gerektiren bir çalışma oldu.

Yerdeki kaplama döşemeleri kaldırınca asıl mühre benzer yontma taşlar gözle görülür hale geldi, nedir bu taşların gizemi?

Mermer sütun kaidelerinde birtakım izler görebilirsiniz. Bu mermerleri işleyen taş yoncalarının amblemleri olduğuna inanılan izler. Benzer şekilde tuğlaların üzerinde de damgalar var. Bu tuğlalar el yapımı, bunları yapan tuğla işlikleri var. Aynı bugün marka mantığıyla o dönem tuğlaları üreten işliklerde kendi damgalarını basıyorlar tuğlaların üzerine. Gördüğünüz damgalar da bin 600 yıl önce bunları imal eden işliklerin damgaları

Restore edilirken sütunların orijinalliği ya da özelliğini kaybetmemesi açısından nasıl bir çalışma gerçekleşti?

Tabii yüzyılların getirdiği su akıntılarıyla beraber çok yoğun kirlenme ve yosunlaşma vardı. Bu yosunlaşmaları öncelikle suyla temizledik sonrasında yosun önleyicilerle yosun mücadelesi yapıldı. Daha sonra bu yoğun kararma ve kirlenmeler kontrollü kimyasallarla temizlendi. Sarnıçta yapısal hasar tespiti için hem duvarlarda hem zeminde de sütunlarda da aynı zamanda geo radar çalışmaları yapılmıştı. Sütunlarda basınç kaynaklı kılcal çatlaklar tespit edildi. Temizlik çalışmalarından sonra, gözle görülür hale gelen kılcal çatlaklara Kudeb (Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü) laboratuvarının bize verdiği terkipler doğrultusunda yüzlerce metreküp mikroenjeksiyon yaparak bu çatlakları doldurduk bu da tabii sütunların bütüncül halde kapak atmadan, özgünlüğünü koruyup ömrünü uzatmak açısından yaptığımız ciddi bir müdahaleydi.

 "Medusa Başı" efsanesinden bahseder misiniz?

Medusalar, 1985 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Yerebatan Sarnıcı’nda bir restorasyon çalışması başlatılıyor. Bu restorasyon çalışması başladığında sütunlarda izini görebileceğiniz seviyede yerden yaklaşık iki buçuk üç metre yukarıda bir çamur tabakası var. Çünkü yüzlerce yıl boyunca sarnıca gelen suların içerisinde ki partiküller çöküyor ve burada artık bir tabakalaşma oluşturuyor, bu çamur tabakası 1985 yılında temizlendiğinde Medusa başları ortaya çıkıyor. Medusa başları Constantin forumundan buraya getirildiği biliniyor. Bunlar devşirme malzemeler, Medusaların mitleri var, temelde inanılan iki miti var. Bir tanesi işte Gorgon denen canavarlar geldiğini ve o aileden geldiğini. Bir diğeri de Apollon’un kardeşi Athena var. Apollon, Medusa’ya aşık, Athena bunu kıskanıyor ve Medusa’yı bir daha hiçbir erkeğin göremeyeceği ve gözlerine baktığında taşa çevirecek bir canavara dönüştürüyor. Dolayısıyla Yunan mitolojisinde de çeşitli mitleri var ama temel anlamda insanı taşa çeviren bir yeraltı canavarı olduğu biliniyor ancak yan çevrildiğinde yapıları koruduğuna dair bizdeki nazar boncuğuna benzer bir inanç olduğunu da biliyoruz.

Sarnıçta yer alan ve Roma Dönemi heykel sanatı eserlerinden olan iki Medusa başının yan çevrilmiş hali 

Sarnıçta halk arasında ‘’Gözyaşı Sütunu’’ ya da ‘’Ağlayan Sütun’’ olarak anılan sütunda ne gibi değişiklikler meydana geldi?

İnsanların genel anlamda inandığı şey sütunun üzerindeki bir deliğe parmak bastığınızda aslında dileklerinizin gerçek olacağına dair halk arasında bir inanış var ama temelde ‘’Gözyaşı Sütunu’’ değil aslında o bir ağaç gövdesini stilize eden bir mermer sütun ve Theodesius'un formundan geldiği düşünülen bir sütundur. Sarnıç içerisinde sarnıç için üretilen yapı elemanlarının yanı sıra Medusalar gibi, Gözyaşı sütunu gibi önceki yapılardan getirilen ripa elemanları var biz bunlara devşirme malzemeler diyoruz. Medusalar, Gözyaşı sütunu, onun önündeki üzerinde yazılar olan yapı malzemesi sarnıca özel yapılmamış başka yerlerden getirilen yapı malzemeleridir.

Restore edilmeden önce suda balıklar vardı. Restore edildikten sonra balıkların olmadığını görüyoruz, balıkların kaldırılmasındaki amaç nedir?

 Restore çalışmasını biz devraldığımızda restore çalışmaları için suyun boşaltılacağı için balıklar bir yere toplanmış ve sarnıçtan uzaklaştırılmıştı. Tekrar balıkların getirilmesiyle alakalı süreç tartışılmaya başlandığında su seviyesinin mevcut hali, aydınlatma tasarımı için çekilen alt yapılarda balıkların burada yaşamasıyla alakalı fiziksel koşulların uygun olmadığı uzmanlarla birlikte tartıştığımız konulardı. Sarnıcın belirli bir alanında Medusa’nın çevresinde yılan balıklarını koymayı düşünmüştük ama sarnıcın su seviyesinde balıkların sağlıklı yaşamayacağından ötürü balıkları koymamaya karar verdik.

Sarnıçta eser sergileme fikri nasıl gelişti?

Sonuç itibarıyla Yerebatan Sarnıcı bir müze, yapının kendisinin sergilenecek bir kültür olmasının yanı sıra müze fonksiyonunu taşıyacak ve gezen ziyaretçileri de başka deneyimler yaşama fırsatı sunacak bir müze düzenlemesi diyebiliriz. İç mekân tefsir tanzim projesi hazırlandı İBB Miras tarafından, Yerebatan sarnıcı yüzyıllar boyunca toplumun bilinç altında ölüm sonrası, yeraltı, canavarlar gibi çeşitli mitlerle ilişki kuran imgelere sahip dolayısıyla burada yapılacak bir serginin ya da buraya konulacak birtakım sanatsal çalışmalar güncel sanat üretiminin bu temalarla da ilişkili olmasına karar verildi.

  • Sayılarla Yerebatan Sarnıcı 
  •  
  • Sarnıç, uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçiminde bir alanı kaplayan, dev bir yapıdır. Toplam 9 bin 800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirirler. Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. Bu sütunların başlıkları, yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corint üslûbu yansıtırken bir bölümü de Dor üslûbunu yansıtmaktadır.
  •  
  • Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük bir çoğunluğu silindir biçimindedir. Sarnıcın ortasına doğru kuzeydoğu duvarı önünde yer alan 8 sütun, 1955-1960 yıllarında yapılan bir inşaat sırasında kırılma tehlikesine maruz kaldıklarından, bunların her biri, kalın bir beton tabaka içine alınarak dondurulmuş ve bu yüzden eski özelliklerini kaybetmişlerdir. Sarnıcın tavan aralığı kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir.

TIKLAYIN | Yenilenen Yerebatan Sarnıcı'nda ne var, ne yok; heykel sergisi yanlış mı anlaşıldı?

 

Yerebatan Sarnıcı Nerede?

Yerebatan Sarnıcı Eski İstanbul’un kalbi olarak adlandırılan Sultanahmet semtinde, Ayasofya’nın güneybatısında yer alıyor. Yerebatan Sarnıcı’na gitmek için Kabataş-Bağcılar tramvay hattı kullanılarak Sultanahmet durağında inilebilir. Sarnıç, Sultanahmet durağına birkaç dakikalık yürüme mesafesindedir.

Anadolu yakasından gelenler Kadıköy’den vapur ile Kabataş, Karaköy ya da Eminönü’ne geçerek Kabataş – Zeytinburnu tramvayına binebilir. Marmaray hattını kullanmak isteyenler ise; Marmaray Sirkeci durağında Cağaloğlu – Vilayet çıkışını takip ederek İstanbul Valiliği önüne geldikten sonra buradan Yerebatan Sarnıcı 7 dakika yürüyüş mesafesinde kalacaktır.