ABD’de tutuklu yargılanan Reza Zarrab davasına ek iddianameyle eski AKP’li bakanlardan Zafer Çağlayan da sanık olarak eklendi. Mahkemeye sunulan 53 sayfalık ek iddianamede Çağlayan’ın kod adı, Türkçe ‘Abi’ olarak yazıldı. İddianamede, Çağlayan’ın bakanlığı sırasında Sarraf’tan on milyonlarca dolarlık nakit ve mücevher rüşvet aldığı, İran devleti lehine hizmet sunduğu öne sürülüyor.
Cumhuriyet'ten Aykut Küçükkaya'nın haberine göre, ABD’de tutuklu yargılanan İran asıllı işadamı Rıza Sarraf davasına, ek iddianameyle dönemin bakanlarından Zafer Çağlayan’ın dahil edildiği dosyanın önemli ayrıntılarına Cumhuriyet ulaştı. Ek iddianame “53 sayfadan” oluşuyor. Eski bakan hakkında “55 yıla kadar mahkumiyet” isteniyor. Aynı dosyada savcılık Sarraf için 75 yıla kadar hapis talep ediyordu. Savcılık Çağlayan’ın kod adı olarak “Abi” kullanırken; bunu iddianamede özellikle Türkçe yazdığı görülüyor. Sarraf ve adamlarının “Abi”si olarak kayıtlara geçen Çağlayan’ın kodu Türkçe olarak 53 sayfalık iddianamede tam “24 kez” geçiyor. Dosyada 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması kayıtlarına ek olarak ABD savcılığının elinde “yüzbinlerce e-mail ve onbinlerce telefon tapesinin” bulunduğu ortaya çıkıyor. Sarraf’la ilgili tüm duruşmaları takip eden tek siyasi isim olan CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan, “ABD yasalarına göre suç işlerken kullanılan ya da suç işleyerek elde edilen malvarlıklarına devletin el koyma hakkı var. Çağlayan’ın milyonlarca dolar rüşvet ve mücevherat aldığı dosyada iddia ediliyor. Yani suçlu bulunursa Türkiye’de Sarraf’tan rüşvet olarak kabul ettiği öngörülen 700.000 liralık saat ve 40 bin Euro’luk pianoya da ABD devleti el koyar” dedi.
İddianamenin Zafer Çağlayan ile ilgili bölümlerinde Temmuz 2011-Aralık 2013 tarihleri arasında ekonomi bakanlığı yaparken on milyonlarca dolarlık nakit ve mücevher rüşvet aldığı iddia ediliyor. Ayrıca Çağlayan’ın “İran devleti lehine hizmet sunduğu, kara para aklama sistemini diğer üyelerini belli türde aldatıcı işlemlerde bulunmaya” yönelttiği, diğer üyeler tarafından sistemi uygulamak için atılan adımları onayladığı ve sistemi rakiplerden ve denetlemeden koruduğu ileri sürülüyor. Savcılığın bu yorumu suç ortaklığından öte, Çağlayan’ın “bizzat bu işe liderlik ettiği ve direktiflerle işlere yön verdiği” iddiası iddiamaneye yansıyor.
Ek dosyalarda yer alan iki tarih ise dikkat çekici. Bu tarihlerden biri 12 Şubat 2013, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından yaklaşık 10 ay öncesi. ABD Hazine Bakanlığı, bu tarihte Mehmet Hakan Atilla ve diğer Halkbank yöneticilerini uyarıyor. 10 Ekim 2014’te de ABD Hazine Bakanlığı, Mehmet Hakan Atilla ile Sarraf’ın İran yaptırımlarını delme konusunu tekrar gündeme getiriyor. Hakan Atilla, İran yaptırımlarını delmeye yardımcı olmadıklarını ve Sarraf’ın iş yaptığı kişi ve şirketler ile ilgili detaylı risk analizi yaptıklarını ifade ediyor.
CHP adına Sarraf’la ilgili tüm duruşmaları takip eden Özcan ek iddianameyi şöyle değerlendirdi: “Esastan yargılama 30 Ekim 2017’de başlayacak. Aslında Çağlayan’ın da sanık olarak bu davaya dahil edilmesi bizim için sürpriz olmadı. Geçtiğimiz Mart ayında Savcılık makamı, Sarraf’ın Türkiye ve İran’da üst düzey siyasiler ve bürokratlar tarafından korunup, kollandığını ve bununla ilgili ellerinde çok somut bilgiler olduğunu mahkemede tekrar ifade etmişti. Teknik takibe takılan konuşmalarda Sarraf ve diğerleri Çağlayan’dan ‘abi’ diye bahsediyor. Bir nevi kod ad haline gelmiş. ABD yasalarına göre suç işlerken kullanılan ya da elde edilen malvarlıklarına devletin el koyma hakkı var. Çağlayan’ın milyonlarca dolar rüşvet ve mücevherat aldığı dosyada iddia ediliyor. Suçlu bulunursa Türkiye’de Sarraf’tan rüşvet olarak kabul ettiği öngörülen 700 bin TL’lik saat ve 40 bin Euro’luk pianoya da ABD el koyar.”