"Hababam Sınıfı"nın unutulmaz yazarı Rıfat Ilgaz 19. ölüm yıldönümünde, doğum yeri Kastamonu'nun Cide ilçesinde "Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali" ile anılacak.
Rıfat Ilgaz ölümünün 19. yılında anılıyor.
Yüzyıllık çınar Rıfat Ilgaz
Büyük ustanın oğlu Aydın Ilgaz babasının son günlerini şöyle anlattı:
Hayatı sorgu, tutuklama, işkence döngüsünde geçen şairin ‘Dört Mevsim’ şiirindeki 'Yemyeşil bir bahar kaldı' dizelerine gönderme yapan oğlu, bu zor dönemleri unutmak istercesine babasını bir festivalle anmak istediklerini dile getirdi.
“Onun ölümünü karamsar bir havada yas tutarak anmak istemiyoruz” diyen Aydın Ilgaz, babasının doğum yeri olan Kastamonu'nun Cide ilçesinde “Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali” ile babasını anacaklarını söyledi.
Festivalde, yönetmenliğini Önder Uygun'un üstlendiği “Yüz Yıllık Çınar Rıfat Ilgaz” belgeseli de gösterilecek.
Son günleri
İşte oğul Ilgaz'ın anlatımıyla Rızat Ilgaz'ın son günleri:
Edebiyatçılar Derneği’nin davetiyle 24 Haziran 1993'te Ankara’da bir törene katılan Rıfat Ilgaz, orada Behçet Aysan, Metin Altıok, Asım Bedirci’nin de aralarında bulunduğu Madımak’a gidecek ekiple birlikte sohbetin bol olduğu keyifli bir gün geçirdi.
Ilgaz, bu buluşmanın ardından İstanbul’a dönerken ekibin geri kalanı 2 Temmuz’da ‘Madımak Katliamı’nın yaşandığı Sivas’a doğru hareket etti.
Ailesinin çabalarıyla olayı duyması engellenen Ilgaz'a, Madımak Katliamı oğlu Aydın ve aile dostları alıştıra alıştıra söyledi.
Bu olayı kabullenemeyen Ilgaz yakın çevresine “İnsanlık tarihinde böyle bir şey olmadı, Firavunlar Piramitlere saldırdı ve bunun gibi birçok olay oldu ama bu başka aydın insanları bir kütüphane dolusu kitap gibi yaktılar” dedi.
Arkadaşlarının acısına dayanamayan Ilgaz, içini Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan demeciyle döktü ve Pazartesi günü yayınlanan bu yazının ardından 7 Temmuz 1993'te Ataköy'deki evinde hayatını kaybetti.
'Yaşamla ölümün bir anlamı kalmadı, her şey yalama oldu'
Ölümünden önce son röportajını Cumhuriyet gazetesine veren Rıfat Ilgaz şöyle konuşmuştu:
Yaşamla ölümün bir anlamı kalmadı. Her şey yalama oldu! Artık hiçbir şeye inanmıyoruz. Yaşama da inanmıyoruz. Artık yaşam yalama oldu. Evden dışarı çıkmamak mı lazım? Bizim aklımız ermez oldu. Asım benim çok eski dostum. Benim için yıllarca çalışıp değerli kitaplar yazan bir yazar.
Yazar, kitapları yalnız kendisi için yazmaz. Kitaplar birer sevgi derlemeleridir. Asım aylarca yıllarca benimle yattı, kalktı. İyi günlerimde gülmüş; hapishanelerde, kelepçelerde ağlamış. Gözlerinin önünde 81’de kelepçeliyim. Asım yanımda. Türkiye’de, yaşama da ölüme de inanılmıyor. Asım Bezirci yaza yaza kayboldu gitti işte. İnsanca yapabileceğimiz tek şey, şimdi Asım’ı saygıyla anmak.
(Hürriyet)