Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD) ve Anadolu Kültür tarafından Adana, Bursa, Elazığ, İzmir, Kayseri, Artvin ve Niğde’de yürütülen ‘risk altındaki kültürel varlıkların inceleme, belgeleme, araştırma ve değerlendirme’ çalışmalarının ilk yedi kitabı çıktı. KMKD Yönetim Kurulu Üyesi Pandeli Laki Vingas, konuya ilişkin olarak "Taşlarıyla evler yapılan tarihi bir yapının kıymetli olduğuna o insanları ikna etmek kolay değil. Ama kafalardaki duvarlar bir kez yıkıldı mı gerisi kolay" dedi.
Hürriyet'ten Yücel Sönmez'in haberine göre, çalışmanın ana hedefi; bu mirasın kayıt altına alınması ve korunması için katkı sunmak. Bunun için inşaat mühendisinden tarihçiye, restoratörden fotoğrafçıya geniş bir ekip çalışıyor sahada. Önce yapı tespit edilip detaylı fotoğraflanıyor. Ardından her uzman kendi alanında inceleme yapıp değerlendirmede bulunuyor. Bu yapılar sahada sorarak, arayarak bulunduğu gibi geçmişteki gezgin notlarından ya da akademik çalışmalardan da tespit edilebiliyor.
Bu alanda 32 yıldır gönüllü çalışan, KMKD Yönetim Kurulu üyesi Laki Vingas, projenin fikir babalarından. “Kendi kültürümüzü abartmaktan, çoğu zaman başka kültürleri göremiyoruz. Oysa onların farkına varmak bizi zenginleştirir. Örneğin ben, Rum Levanten bir ailedenim. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde görevli olana kadar İslamiyet’i çok anlamamıştım. Ama İslam kültürünü tanımak her şeye farklı bakmamı sağladı, beni geliştirdi” diye başlıyor anlatmaya.
Kültürel miras konusunda son dönemdeki çalışmaları ‘samimi’ buluyor Vingas: “Bu samimiyeti kanunlarla ve halkta bu bilinci oluşturma çabalarıyla desteklemeliyiz. Bu, bir süreç. Taşlarıyla evler yapılan tarihi bir yapının kıymetli olduğuna o insanları ikna etmek kolay değil. Ama kafalardaki duvarlar bir kez yıkıldı mı gerisi kolay. O zamana kadar bir direnç olacak. Sabırlı ve güçlü durmak gerekiyor.”
Türkiye’de halen kültürel çeşitliliğe ilişkin suni korku ve endişelerin olduğunu, kendisinin de bunu bizzat görüp yaşadığını söyleyen Vingas, “Bunları aşmanın yolu eğitim” diyor: “Devlet ve belediyeler artık endişe etmiyor. Nasıl korurum, nasıl restore ederim diye düşünüyor. Bu, aynı zamanda kendimizle ve bu topraklarla barışık yaşamak.”
Kültürel Miras ve Kapasite Geliştirme Koordinatörü Dr. Banu Pekol, bugüne kadar yedi ilde çalışmaya uygun özellikleri taşıyan 130 yapı tespit ettiklerini belirtiyor. Karşılaştığı zenginliği ise “Biliyoruz ki bu rakam devede kulak. Bunun katbekat fazlası var Anadolu’ya yayılmış halde. Floransa, tarihi ve kültürel mirası iyi korunmuş kentlerden biri olarak bilinir. Bu projeyle fark ettim ki neredeyse Anadolu’nun tamamı aslında Floransa gibi” diye anlatıyor.
Proje Koordinatörü Çağla Parlak da “Bugün bulunduğumuz noktaya bir anda sıfırdan gelmedik, Göbeklitepe’den günümüze ışınlanmadık” diye başlıyor anlatmaya: “Yaşadığımız coğrafyanın tarihinde başka kültürler de var. Bugün onlardan oluşmuş bir bütünü yaşıyoruz. Farklı kültürlerden bugüne kalan yapılar toplumsal hafızayı oluşturuyor. Kültürel mirasımıza sahip çıkmak bize çok şey kazandırır. Bunları koruyamazsak geleceğimizi korumakta da zorlanırız.”
Sahada muhtarların kendileri için önemli bir kaynak olduğunun altını çizen Dr. Pekol, birçok yerde yerel halkın kendilerine destek verdiğini ve bu tür yapıların korunmasını istediklerini belirtiyor.
Aynı ilginin yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalarda da görüldüğüne dikkat çeken Parlak: “Bu işbirliğinde tarihi miras niteliğindeki yapılara işlevsellik kazandırılması ve turizm yoluyla gelir elde etme motivasyonu yüksek. Yerel yönetimler de artık bu yapıların kentin kültürel zenginliğine yaptığı katkının farkında. Örneğin Kayseri raporu çıktıktan sonra kentin tüm yöneticileriyle görüştük ve büyük ilgi gösterdiler. Yürüttüğümüz çalışmalar doğrultusunda gördük ki makul bütçelerle yapılabilecek çok ciddi projeler var. Yerel yönetimler de bunu bir fırsat olarak görüyor.”
Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD); Anadolu Kültür, Ermeni Mimar ve Mühendisler Dayanışma Derneği, Rum Vakıfları Derneği, 500. Yıl Vakfı ve Birzamanlar Yayıncılık’ın girişimiyle kültürel miras konusunda duyarlı kişiler tarafından 2014 yılında kuruldu. Dernek, Anadolu’da yaşamış olan uygarlıklara ait kültürel varlıkların ülkemizin zenginliği ve tüm insanlığa ait kültürel miras olduğu anlayışıyla faaliyetlerini sürdürüyor.