Suriye’de Beşşar Esed rejiminin baş düşmanı, 30 yıldır siyasi yasaklı Müslüman Kardeşler (MK) örgütünün Türkiye’de yaşayan lideri Riyad el Şukfa, Esed’i devirmeye kararlı olduklarını, bölgede oluşan “Şii hilali”nin belini kıracaklarını söyledi.“Hiçbir ülkede görmediğimiz rahatı Türkiye sağladı” diyen Şukfa, Esed ile iyiyken de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendilerini hep kolladığını anlattı.
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer'in, "Şii hilali çökecek" başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2012) 30 yıllık sürgünün son bir buçuk yılını İstanbul’da geçiren Şukfa ile Fatih’te yaptığı söyleşi şöyle:
- Suriye’deki son durum nedir?
- Esad’ın karada hiçbir gücü kalmadı. Toprakların yüzde 75’i muhaliflerin elinde. Esad sadece hava gücüne sahip ve bununla şehirleri bombalıyor. Humus’un yüzde 50’si yıkılmış durumda. Ama Suriye halkının direnişi yüksek. Esad’ı devirmeye kararlıyız. Gıda ve silah yardımına çok ihtiyacımız var. Hava bombardımanından korunmak için uçaksavara ihtiyacımız var. Biz direniyoruz, ama dünyanın sessizliği üzüntü verici.
- Esad’a ne kadar ömür biçiyorsunuz?
- Şu an ömür biçmek kolay değil. Fakat muhaliflere uçaksavar verilirse rejim ancak bir ay dayanabilir.
- Esad muhalifi Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK), Müslüman Kardeşler (MK) ağırlıklı olduğu, İslamcıların eline geçtiği iddialarına ne diyorsunuz?
- Kesinlikle İslamcılar ağırlıkta değil. Tüm kesimler temsil ediliyor SUK’ta. Sünni, Nusayri, Kürt, Türkmen, Süryani, Hıristiyan hepsi orada var. Tabandaki desteğimize oranla MK eksik bile temsil ediliyor orada. Halk içinde desteğimiz en az yüzde 50. Ama 49 kişilik SUK Yürütme Kurulu’nda sadece 12 üyemiz var; Yönetim Kurulu’nda da 12 kişinin sadece 2’si MK üyesi. Bize göre şimdi sandalye yarışı yapılacak zaman değil. Aksine tüm muhaliflerin bir arada çalışmasını gerektiren bir süreç. Esad çökene kadar birçok hakkımızdan fedakârlık edeceğiz. Bu mücadele sürerken SUK’a yönelik eleştiriler sadece Esad’a hizmet eder. Şu ana kadarki SUK başkanları Burhan Galyun ve Abdülbasit Seyda, ikisi de liberal isimler, İslamcı değiller.
- Türkiye’de örgütlü SUK’a yönelik en büyük eleştiri Suriye içinde desteğinin olmadığı yönünde...
- Doğrudur, Suriye içinde şu andaki etkisi zayıf. Bunun daha sağlıklı olması için çaba içindeyiz.
- Esad rejimi kadar muhaliflerin de sivillere şiddet uyguladığı yönünde raporlar var.
- Doğru, birkaç kontrol dışı olay bizi de rahatsız etti. Ama bu Esad’ın uyguladığı şiddetle kıyaslanamaz bile. BM raporları olayları abartmış görünüyor. Muhalefetin içinde her çeşit insan var. Özellikle de intikam peşinde koşan Suriyeli gençler yapıyor. Bu görüntüler üzerine artık ele geçirdiğimiz semtlerde muhalefet içinde mahkemeler oluşturuyoruz. Esirlere ne yapılacak buna mahkemeler karar veriyor.
- Esad giderse Suriye bölünür mü?
- Böyle bir şey olmaz. Suriye’nin içindeki değişik etnik yapılardaki muhalifler ile SUK arasında bağlantıyı kurarak geçiş hükümetini oluşturuyoruz. Esad gidince bir yıl geçiş hükümeti yönetecek. Sonra seçimler yapılacak.
- Kuzeyde otonom bir Kürt bölgesi oluştuğu yönünde haberler var...
- Bu da yanlış. Bizim orada sıkı bağlantımız var. O bölgede hem Arap hem de Kürt köyleri var. Oradaki Kürtlerin sayısı da toplam nüfusun yüzde 5’ini geçmez. Diğerleri hep Suriye’ye entegre olmuş Kürtler.
- Esad rejimi devrilirse bölgede nasıl bir değişim yaşanacak?
- Eskiden Suriye’de mezhep sorunu bilmezdik. Ama Esad ailesi başa geçince azınlık politikalarına yöneldi. Halkı birbiri aleyhine korkuttu. İran ve Lübnan’daki Hizbullah ile ittifak kurdu. Saddam gidince Irak’taki Şiiler de bu ittifaka katıldı. Bölgede bir ‘Şii hilali’ oluşturdular. Esad rejimi çöktüğünde bu plan da çökecek. Şii hilalinin belini kıracağız. Şiilere değil, Esad’ın İran ve Irak rejimi ile birlikte uyguladığı azınlıkları korkutma politikasına karşıyız.
- Türkiye’de artan terörün arkasında Esad’ın rolü var mı?
- Kesinlikle var. Esad rejimi Türkiye’ye karşı özel kamplar kurdu ve PKK’lılar oralarda eğitim görüyor. Elimizde çok sağlam bilgiler var.
- Hatay’da mezhep çatışması riski var mı?
- Doğrudur, orada tarih boyunca hiç olmayan sıkıntılar başladı. Bunun sebebi Esad rejiminin ajanlarının Nusayriler ve Sünniler içinde kışkırtma yapması. Hedef, dünyanın dikkatini Suriye’den Türkiye’ye kaydırmak. Lübnan’da ve Irak’ta da benzer kaos ortamı istiyorlar.
- Türk halkının yarıdan fazlasının hükümetin Suriye politikasına karşı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türk halkı, bizim çektiklerimizi çekse böyle düşünmezdi. Karşı çıkanlara sormak lazım: Katliam ve bombardımandan kaçan insanları Türkiye almasın, yardım yapmasın mı? Türk hükümeti bugüne kadar olaya çok da abartılı karışmadı. Sadece insanlığın gereğini yaptı. Bu yaptıkları unutulmayacak, rejim değişince ilişkiler düzelecek.
- İstanbul’da güvenlik riskiniz var mı?
- Burada hiç tehlike yaşamadım. Yine de hep tedbirliyim. Gideceğim yere koruma ile gidiyorum.
- Kısa süre öncesine kadar Erdoğan ve Esad’ın çok yakın ilişki içinde olması sizi rahatsız etti mi?
- Erdoğan ve Davutoğlu’nun rejim ile yakınlaşmasından rahatsız olmadık. Çünkü Erdoğan’ın iyi niyetli olduğunu, bizi kolladığını biliyorduk. Daha o günlerde Müslüman Kardeşler dosyasını Esad’ın önüne koyduğunu biliyorduk.
- Türkiye’yi bir model olarak görüyor musunuz?
- Biz Türkiye’nin deneyimini beğeniyoruz. Böyle bir model istiyoruz.
- Türkiye’den somut beklentiniz nedir?
- Daha önce bir tampon bölge kurulmasını, Türkiye’nin müdahale etmesini bekledik. Ama uluslararası toplum karşı çıkıyor. Böyle bir olasılık mümkün gözükmüyor. Tampon bölge de askeri müdahale de istemiyoruz. Ama istediğimiz tek bir şey var: Suriye üzerinde uçuş yasağı ilan edilmesi. Türkiye’den tek başına değil, ama uluslararası toplumu baskıyla ortak noktaya getirmesini ve bir uçuş yasağı sağlamasını istiyoruz. Karada savaş yok. Sadece hava bombardımanı var.
- Suriye’de Esad’la savaşanlar arasında başka ülkelerden gelen Selefiler, El Kaide benzeri aşırı örgütlerin de olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Şimdi orada herkes var. El Kaide de var, Selefiler de var. Ama sayıları elle sayılacak kadar az. Onlar Suriye’yi temsil etmiyor. Suriye halkı şiddete karşı bir halktır. Radikal şiddete başvuranların ülkemize girmesinden rahatsızız. Esad gittikten sonra da Suriye’de yerleri olmayacak.
- Libya’da ABD büyükelçisinin öldürülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Biz her durumda şiddete karşıyız. Konsolosluğun basılmasına da karşıyız. Ama her şeyden önce Amerikan yönetimi de dinimize, Peygamber Efendimize hakaret eden fitne yayınların yayımlanmasına izin vermemeliydi. Bu tür fitnelerin bölgemizi provoke edeceğini bilmeliydiler. Bu videonun engellenmesi gerekirdi. Ama bu yine de şiddet için, ABD büyükelçisinin öldürülmesi için bir mazeret olamaz. Libya, Mısır ve Yemen’de yapılanlar yanlıştır.
Libya’da konsolosluğu basan yüz kişi, Mısır ve diğer başkentlerde büyükelçiliklere saldıran 2-3 kişi Arap toplumunu temsil etmez. Tıpkı Batı’da İslama düşman bazı radikaller Batı’yı temsil etmediği gibi.
- ABD ile ilişkileriniz nasıl?
- ABD başta Arap Baharı’na karşıydı. Ne zaman ki başarıyla gerçekleşmeye başladı, iktidarlar devrildi; gelen yönetimleri desteklemeye başladılar. Yani Arap halkları ABD’yi desteğe zorladı. Suriye konusunda ise sözde Esad’a karşılar, ama iş yardıma gelince, ne maddi yardım ne de silah veriyorlar. Tampon bölge ve uçuşa yasak bölgeyi de desteklemiyorlar. ABD’nin uyguladığı fiili politikalar Esad’ın ömrünü uzatıyor.
- CIA Başkanı ve ABD’li senatörler İstanbul’da sizle görüştüler mi?
- Hayır görüşmediler.
- ABD’nin, İslamcılardan korktuğu için görüşmediği söyleniyor?
- Müslüman Kardeşler’den korkulacak bir şey yok. Esad sonrasında yapılacak seçimlerde iktidar olursak tüm etnik yapılara eşit davranacağız. Çoğulculuğu ilke edineceğiz. Ama sanırım Amerika gibi ülkeler Müslüman Kardeşler’den değil Müslümanlardan korkuyor. Kendi çıkarlarına hizmet edecek bir yönetimi destekler, ama İslama hizmet edecek bir yönetimden korkarlar. Suriye’de demokrasi olacaksa halka güvenmek zorundalar. Eğer liberaller yeterli oyu toplarsa biz onların iktidarına saygılı olacağız.