Agos Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ve gazeteci Ümit Kıvanç’a ‘Hrant Dink’ maddesi diye bilinen TCK’nın 301. maddesine göre "devlet ve yargı güçlerine hakaret" iddiasıyla soruşturma yürütüldüğü ortaya çıktı.
Üstelik, TCK’nın 301. maddesinin genelgesinde belirtilen “Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmaksızın şüphelilerin ifadesi alınamaz” şeklindeki yasağa rağmen iki gazeteci bakanlıktan izin alınmadan ifadeye çağrıldı.
Gazetecilerin gelecek hafta salı veya perşembe günü ifade vermesi bekleniyor.
İsmail Saymaz’ın Radikal’deki haberine göre, Dink davasının geçen yıl 17 Ocak’ta sonuçlanması üzerine aynı gün Agos’un Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ve gazeteci Ümit Kıvanç Habertürk TV’deki yayına katıldı. Koptaş ve Kıvanç’ın görüşlerinden ‘rahatsız’ olan Antalyalı Aydın Taşçı, bir gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda suç duyurusunda bulundu.
Taşçı, dilekçesinde, Rober Koptaş için “Belli ki Ermeni” ifadesini kullanarak, “Rober Koptaş ve Ümit Kıvanç adlı TC vatandaşları (Belli ki Ermeni) Dink davası ile ilgili olarak TC devletinin katil olduğunu, katilliklerine devam ettiğini, ayrıca yargılama süreci hakkında nahoş kelimeler kullanmalarını bir Türk vatandaşı olarak kabul etmediğim için size bildirmek istedim” dedi.
İstanbul’da, dönemin özel yetkili savcılıklarından sorumlu Başsavcı Vekili Fikret Seçen, şikâyeti 24 Şubat 2012’de işleme koydu. Dilekçeyi, Dink Davası’nın duruşmalarına giren Hikmet Usta’ya yolladı. Usta da 6 Mart’ta, ‘görev alanı dışında kaldığı için’ evrakı iade etti.
Evrak, Savcı Mehmet Ocak’a düştü. Evrakın üzerine, ‘301 özel soruşturma bürosu’ diye not düşüldü. Savcı Ocak da ‘Bakanlık İşi / Acele’ kaydıyla Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazıp muhbir Taşçı’nın ifadesinin alınmasını istedi. Taşçı, 22 Mayıs 2012’de alınan ifadesinde, “Devleti alenen suçlayıcı ve küçük düşürücü sözlerde bulunarak tahkir ve tezyif eden, yine yargıyı hedef alıp küçük düşüren her iki şahıstan da şikâyetçiyim” dedi. Taşçı’nın bu ifadesinin “Türk milletini, devleti, TBMM’yi, hükümeti ve devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindeki 301. maddeyle bire bir aynı olması dikkat çekti.
Bu ifade sonrasında 6 ay boyunca Koptaş ve Kıvanç’ın adresini tespitle ve TV’deki görüntülerin bilirkişiye gönderilmesiyle geçti. Ardından geçen hafta savcılık, Adalet Bakanlığı’ndan izin almaksızın, Koptaş ve Kıvanç’ı cep telefonu mesajıyla ifadeye çağırdı. O mesajda şöyle yazıyor: “Başsavcılığımızca yapılmakta olan bir soruşturma nedeniyle şüpheli sıfatıyla ifadeniz alınacağından (2012/46980) salı ve perşembe günleri 10.00-11.30 ve 14.00-16.00 arasında İstanbul Adliyesi Özel Soruşturma Bürosu.... odaya müracaatınız tebliğ olunur.”
Oysa 2008’de 301. maddeye eklenen 4’üncü maddeyle, “Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır” denilerek, soruşturma için bakanlık izni şart koşulmuştu. Ancak uygulamada savcılar teamül olarak soruşturmadan sonra dava aşamasında kullanmaya başlayınca Adalet Bakanlığı bir de genelge çıkardı. Genelgede “Soruşturma izni verilmeden önce suç isnadında bulunulan kişilerin savunmalarının alınmaması” vurgulandı.
Buna karşına savcılık, iki gazeteciyi cep mesajıyla davet etti. Koptaş, gelecek hafta savcılığa gidip ifade vereceklerini belirtiyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kaynakları ise ‘‘Adalet Bakanlığı’ndan henüz izin alınmadığını, delil aşamasında olunduğunu ve ifadelerden sonra belki de soruşturmaya gerek yok denilerek dosyanın kapatılabileceğini’’ savundular.
Koptaş ve Kıvanç’ın avukatı Hakan Bakırcıoğlu, hatırlattı:
“Kamu görevlilerinin Dink cinayetinde sorumluluklarının bulunduğu incelemeler ve soruşturmalarla tartışmasız bir biçimde açığa çıktı. DDK, Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da tespit edildiği gibi bu durum, AİHM tarafından da karara bağlandı. Buna rağmen kamu görevlileri hakkında dava açılmadı, açılan davalar ise görevi kötüye kullanma suçlaması ile sınırlandırıldı. Savcılık dahi soruşturmanın yeterli etkinlikte yapılamadığını söyledi. Koptaş ile Kıvanç tarafından dile getirilen görüşler bunlardır ve bir suç unsuru bulunmuyor. İhbarda bulunan şahsın rahatsız olduğu olgunun, devletin kendi makamlarınca dile getirildiği göz önüne alındığında bu ihbarın ciddiye alınmaması gerekiyordu.”
TCK’nın ünlü 301. maddesi AKP tarafından verilen bir teklifin yasalaşması ile 2008’de değiştirildi. Teklif, kovuşturma yapılmasını Cumhurbaşkanı’nın iznine bağlıyordu. Adalet Komisyonu’nda bu hüküm “Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır” diye değiştirildi, teklif de bu şekilde yasalaşarak yürürlüğe girdi. Yasa hükmü böyle olmasına rağmen uygulamalar savcılıklara göre değişebiliyor. Adalet Bakanlığı Rober Koptaş ve Ümit Kıvanç ile ilgili soruşturmada izin için başvuru olmadığını bildirdi.