Dünyaca ünlü Oscar ödüllü oyuncu Robert De Niro aile ilişkilerinden damak zevkine, New York'taki ünlü restoranından ve restoranlar zincirinden tanışmak istediği kişilere kadar hayatındaki birçok ayrıntıyı Hürriyet'ten Daphne Barak'a anlattı. De Niro, Nelson Mandela ile tanıştığı için çok gururlu olduğunu ifade ederek "Nelson Mandela ile görüşebildiğim için gururluyum. Neler yaşadığını düşündükçe..." dedi. De Niro Başbakanlık döneminde Tayyip Erdoğan'la New York'a yaptığı bir gezi sırasında tanıştığını da söyledi.
Hürriyet'ten Daphne Barak'ın haberi şöyle:
“Nelson Mandela ile görüşebildiğim için gururluyum” diyor ünlü oyuncu... 27 yıl hapis yattıktan sonra Güney Afrika’nın ilk siyahi devlet başkanı olan Mandela için “Neler yaşadığını düşündükçe... Benim için tamamdır” diyor.
Shimon Peres ise onda sağlam bir izlenim bırakmış: “Onunla konuştuğum kadarıyla iyi biri. İyi niyetleri var...”
Yine de Nobel Barış Ödüllü Peres’in nükleer bomba hazırlıklarını da unutmuyor:“Tamam bu durum biraz karışık. İsrail’in güvenliğini de gözetmesi gerekiyor. Ama tabii cin şişeden çıktıktan sonra!”
Daha önce çok fazla röportaj yaptım Robert De Niro’yla. Her zaman ayakları yere basan, alçak gönüllü, komik ve iyi bir insandır ama iş kamera önünde konuşmaya gelince donup kalıyor. Kamera önüne geçince dilinin tutulmasından bahsediyorum, senaryolu bir işte kamera karşısına geçmesinden değil tabii.
“72 yaşında sizi daha fazla çalışmaya iten şey nedir?” diye soruyorum. “Basitçe sadece sevdiğimi söyleyebilirim. Senaryoyu, projeyi ve çıkmak istediğim yolculuğu buluyorum. Ve o işi yapıyorum” diyor.
Sohbetin devamında bize yakınları dışında kimsenin bilmediği bir yönünü gösteriyor: Ailesine düşkün bir baba...
“Bence baba olmak bir adanmışlık gerektiriyor. Bunu savsaklamayı doğru bulmuyorum. Gezilerimde ya da liderlerle görüşmelerimde çocuklarımı da beraberimde götürüyorum. Tabii kendileri de isterse. Bu geziler, onlar için yeni yerleri ve kültürleri ilk elden tanıma fırsatı yani. Benim içinse onlarla zaman geçirme fırsatı.”
3 ayrı anneden toplam 6 çocuğu var. Bu geniş aileyi nasıl idare edebildiğini merak ediyorum.
Yanıt çok net: “Öğrendim ki onları dinlemem ve iletişim kanallarımı her an açık tutmam şart. Onlara ders vermem gerekmiyor. Ama onların babasıyım ve düşündüklerimi bilmeleri gerekiyor. Beni istedikleri zaman arayabileceklerini de bilmeliler tabii...”
Sinema filmleri ve geniş aile onu oyalamaya yetmiyor. Dünyaca ünlü Nobu restoran zincirinin yüzde 30’u da ona ait. “Japon mutfağını çok seviyorum. New York’tayken her gün Nobu’da yemek yemeye çalışıyorum” diyor.
“Peki bu zincirin başarısının arkasında ne var?” diye soruyorum: “Bilmem ki... Farklı birçok alanda yer alıyorum. Belki de anahtar budur...”
Bir bankacı Nobu’ya ortak olmak istemiş, sonrasında restoranın diğer ortakları ona şunu söylemiş: “Robert ile tanışmalısın ve kesinlikle seni seveceğinden emin ol. O sadece yüzde 30’una sahip olsa da biz satma yetkisine sahip değiliz. Onun özel anlaşması buydu.”
Bu görüşme sonrası Robert De Niro ile buluşma gerçekleşmiş ama bankacı ortak olamamış. Anlaşılan o ki ünlü oyuncu ondan pek de hoşlanmamış!
Ünlü oyuncunun dümeninde bulunduğu Tribeca Film Festivali ise başka bir başarı hikayesi...
11 Eylül’den sonra, dünyanın gördüğü en büyük terör saldırısının travmasının ardından başlattığı festival, şu an dünyanın en prestijli organizasyonlarından biri.
Robert De Niro adı elbette ekibe kolaylık sağlamış. Ama kendisi bu konuda son derece mütevazı konuşuyor: “Tekrarlıyorum, bu iş büyük bir çalışma gerektiriyor. Bu festival için çalışan çok iyi insanlar var etrafımızda ve ben de bu işin içindeyim.”
Robert De Niro, 1997’den beri Grace Hightower ile evli. İlk başlarda çalkantılı giden bu evlilik sonunda rayına oturdu ve çift 2004 yılında evlilik yeminlerini yeniledi.
Kırmızı halıda çok nadir bir araya gelseler de evlilikte artık her şey süt liman. De Niro genelde filmlerine odaklandığını söylüyor ve ekliyor: “Aslına bakarsan gelenekselci bir adamım. Anlamak güç belki ama basit bir adamım. Aile babasıyım...