'Robotların yükselişi' ne tür değişimlere neden olabilir?

"Kemiklerin una dönüşecek ve onların üstünde yeni bir Tanrı yürüyecek". Yeni popüler televizyon dizisi Westworld'un karakterlerinden Dolores böyle diyor.

Robotlarla yaşam düşünüldüğü kadar kötü olmayabilir. Ama onlardan kurtulmak isteyenler için çalışma yasalarını değiştirmek ya da ülkenin etrafına duvar örmek yeterli olmayacak.

Robotların yükselişi önümüzdeki yılın hikayesi olmaya aday. Sanayi devrimi döneminde fabrikalardaki makine kırıcılar hareketinin isyanından beri mekanizasyon insanların işlerini elinden almaya devam ediyor. Ama dönüşüm hiç bu kadar hızlı olmamıştı.

Birçok insan yakın gelecekte yapay zekanın insan zekasına üstün gelmesinin mümkün olmadığını düşünüyor. Dolayısıyla bu konuda etik tartışmalara başlamak için henüz erken. Ancak her gün makineler eskiden sadece insanların yapabildiği başka bir işi öğreniyor.

3 boyutlu yazıcılar ulaşım ve üretim alanındaki istihdam ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Sürücüsüz araçlarsa yakın gelecekte bizi bekliyor. Kamyon şoförlüğünün ABD sınırları içindeki en yaygın meslek olduğunu düşünürseniz bu oldukça korkutucu bir gelişme.

Araştırmacılar ABD'deki işkollarının yarısının 2033 yılı itibariyle makineleşme tarafından yok edileceğini söylüyor. Sırada ise tıp, hukuk ve habercilik - evet, habercilik- gibi yükseköğrenim derecesi gerektiren işler olabilir.

Bankacıları da unutmayın. Otuz bin kişiye istihdam sağlayan Boston'daki State Street bankasının başkanı Michael Rogers, 2020 yılına kadar 5 çalışanından birinin yerinin bir algoritma tarafından doldurulacağını düşünüyor.

Donald Trump'ın kabinesinde çalışma bakanı olarak görev yapacak olan ve aynı zamanda bir çok fast food şirketinin sahibi olan Andrew Puzder, daha az işçi çalıştırmaktan hiç de şikayetçi değil.

"Makineler her zaman kibarlar, her zaman çapraz satış fırsatlarını değerlendiriyorlar. Hiç bir zaman tatile çıkmıyorlar. İşe geç kalmadıkları gibi onlardan kaynaklanan bir iş kazası ya da yaş, cinsiyet, ırk ayrımcılığı davası da yok."

Bu kehanetleri daha önce okumuş olabilirsiniz. Muhtemelen de haklısınız. Uzmanlar uzun yıllardır dördüncü (ya da beşinci) sanayi devriminden, küreselleşmenin üçüncü dalgasından ve onun yaratıcı yıkıma sebep olan teknolojilerinden bahsediyorlar.

Ancak konunun bu sefer gündeme gelmesinin ardında politik şartlar yatıyor. Ortada yeni bir soru var.

Bu yeni ekonomik darbe, ekonomisi küçülen şehirlerin isyanı ve geride kalan düşük gelirlilerin feryatları için anlama gelecek?

2016 yılının İngiltere ve ABD için kendine has bir yıl olduğunu muhtemelen fark etmişsinizdir.

Almanya, Fransa ve Hollanda'da önümüzdeki yıl yapılacak seçimler 2017'nin Avrupa için de böyle bir yıl olacağını gösteriyor.

Çoğu kişi için tüm bu olanlar fakirleşen kesimlerin başkaldırısından başka bir şey değil.

Milliyetçilik ve kimlik konuları bu başkaldırının temalarından sadece ikisi.

Artan işsizlik ve gittikçe artan eşitsizlik hissi de bu temalardan.

Saygı duyulan bir ekonomist olan Profesör Richard Baldwin, koşulların daha da kötüye gideceğini iddia ediyor.

Baldwin, "Londra'daki otel odalarını, Kenya ya da Buenos Aires'te yaşayan insanların internetten kontrol ettikleri robotlarıyla onda bir fiyatına temizlendiğini düşünsenize" diyor.

İnsanların buna verecekleri tepkiyi tahmin etmek Baldwin'e göre basit: "Buna oldukça sinirlenecekler!"

Bu yıl politikacılar bu öfkenin ilk dalgasını keşfettiler. Ancak ülkelerinin sınırlarına örmeyi planladıkları duvarların ve korumacı ticaret politikalarının ardında, gitgide artan eşitsizliğe karşı çok fazla çözüm önerileri yok.

İşin kötü tarafı ise uzmanların ve kamu yetkililerinin de durumu politikacılardan farklı değil.

Belki de şimdi, sınırlara bağlı kalmadan yaratıcı düşünme vakti. Bazı çözümler epey egzotik.

Bu konuda öne sürülen nadir çözüm önerilerinden biri "Tamamen Makineleşmiş Lüks (veya boş vakit) Komünizmi' yani kısaca TMLK.

Bu görüş, tüm ihtiyaçlarımızın maliyetinin düşmesinden sonra insanların gelir seviyelerinden bağımsız olarak istediği çoğu şeye sahip olabileceklerini iddia ediyor.

Tabi şirketlerin sahipleri tüm kazançlarını kendilerine saklamazsa…

Bazı solcu düşünürler ise bu konuda oldukça karamsar. Onlar, sürecin fakirlere karşı bir savaşa yol açacağını ve işçilerin ortadan kalkacağını iddia ediyorlar.

İlk defa bir bilimkurgu yazarı tarafından kullanılan robot kelimesi Çekçe "serf" anlamına geliyor. TMLK'nın gerçekleşmesi durumunda hepimiz kölelerimiz olan robotların sahibi olarak onların ürettiği ürünlerin de sahibi oluyoruz.

Kıtlığın olmadığı bir toplumda paranın varlığı da anlamsızlaşıyor.

Tabi tüm bunlar robotların kimin mülkiyetinde olduğuna bağlı.

Ayrıca bu bildiğimiz anlamıyla emeğin tanımının da değişmesi anlamına geliyor.

TMLK'dan daha ılımlı bir yaklaşım ise vatandaş aylığı ya da evrensel asgari ücret olabilir, yani işsizler de dahil olmak üzere herkese bir maaş bağlanması.

Çağımızın bakış açısı böyle bir uygulamaya sıcak bakmayacaktır. Çünkü seçmenler hâlihazırda elit kesimin yerli parazitlere ya da göçmen nüfusa hak etmedikleri bir koruma sağladığını düşünüyor.

Dolayısıyla, toplumun zenginden fakire tüm tabakalarını kapsayacak bir sosyal yardım paketi politik olarak çok başarılı bir hamle olmayabilir.

Elimizde "aylık" gelire göre düzenlenmiş bir yaşamın da devlet yardımı ile geçinmekten daha tatmin edici, yüceltici olacağına dair somut bir delil de bulunmuyor.

Ama ben bir yeni yıl kararı öneriyorum. Bu blog da dahil olmak üzere katkıda bulunduğum her programda ne kadar hayalperest ya da karamsar olduğuna bakmaksızın bu sorun için önerilen çözümlerden bahsedeceğim.

Çalışma hayatımın büyük bir kısmını, politikacılara bildiğimiz anlamıyla sanayi döneminin sonunun toplumun tüm kesimleri için çok ciddi sonuçları olacağını göstermeye çalıştım.

Biz de çok yakın gelecekte başımıza gelecekler için düşünmeyi ertelemeyelim.