Rojin'in hayali!

Rojin'in hayali!
TRT Şeş’in en çok reyting alan programını yapan Rojin, Kürt kimliği yüzünden daha önce defalarca sorun yaşadı. Şimdi ona uzatılan elle tokalaşıyor ve devlet kanalına program yapıyor. Teklifi kabul etmesini paraya bağlayanlara kızgın: TRT büyük paralar vermiyor ki. Derdim para olsa yıllar boyunca Kürtçe şarkı okumazdım Tek derdi sesini müzik için kullanmak, sloganlar atmak değil. Çok teklif alsa da siyasete bulaşmak istemiyor. Rojin artık bir televizyon yıldızı. TRT Şeş’te haftanın beş günü “Rojinname” adıyla bir sabah programı yapıyor. Program adı da söylediği şarkılar gibi hem Kürtçe hem Türkçe. “Rojinname”, Kürtçe bizim Rojin, Türkçe Roji’nden nameler manasına geliyor. Programı kanalın en çok reyting alan yapımı, hem de en popüleri. “Program başladığından beri sokakta daha çok tanınıyorum. Telefonlar, e-posta’lar yağıyor. Kızlarının ismini Rojin koyduklarını söyleyen pek çok aile ile tanışıyorum” diyor. Birkaç yıl öncesine kadar gerçekleştirmeyi hayal bile edemeyeceği bir TV programı yapan Rojin’in yeni hayalleri ne? Filmlere taş çıkaracak hayat hikâyesinin kitabını yazmak ve Oprah Winfrey’i programına çıkarmak. İşte Rojin'in Milliyet Cafe'de yayımlanan röportajı:"Güldünya Şarkıları” konserinde Ajda Pekkan Kürtçe parçada düet yaptı. Türkiye’nin “süper starı” Pekkan Kürtçe söylerken ne hissettiniz? Balkonda onları seyrederken halay çektim. Kardeşlik ve barış adına çok güzel bir davranış sergiledi. Konser gecesi çok önemli bir şey yaptığını, çok mutlu olduğumu söyledim Pekkan’a. O da Türkiye’de artık bazı şeylerin değişmesi gerektiğini ifade etti. Şarkı söylemekle ilgili ilk anınız nedir? Neredesiniz? Kaç yaşındasınız? Adana’dayım, 7 yaşımdayım. Pamuk toplamaya gidiyoruz, traktörün arkasındaki römorktayız. Çiçekli, lastikli bir don üzerimde, siyah lastik ayakkabılar ayağımda. Tırnaklar yenmiş. Burundan akan yeşil bir sümük... Etraf sinek kaynıyor, sinekten yüzüm görünmüyor. 7 yaşında traktörün üzerinde Türkçe ve Kürtçe şarkılar söyledi Hangi şarkıyı söylüyorsunuz? Kötü Türkçemle “Adana köpri (köprü) başı” diye Türkçe türkü söylüyorum. O çocuk aklımla şimdi yaptığımı yapmışım, hem Türkçe hem Kürtçe şarkılar söylüyordum römorkta. Yıllar geçti, Rojin büyüdü. İlk albümünü çıkaran patronu Türkçe konuşamıyordu ama ona Kürtçeyi yasaklamıştı! Kürttü yani patronunuz. Başınıza bela açılır diye mi koydu yasağı? Evet, Türkçe konuşamayacak kadar Kürttü. Kürtçe okumayı çok istedim ama bana dedi ki: “Aklını başına topla, Kürtçe okursan bitersin bu ülkede.” Yine de konserlerimde Kürtçe parçalar okuyordum. Patron sözü dinlemediniz ama patronunuzun dediği oldu. Bir konserdeki Kürtçe sözünüz nedeniyle hakkınızda soruşturma açılmıştı. Merak ettim şimdi, bu soruşturma o patron döneminde miydi? (Kahkahalarla gülüyor) Evet, ne yazık ki. “Ulan Rojin bak dediğim oldu. Hapislere gireceksin, sürüm sürüm sürüneceksin” dedi. Halbuki şarkının içinde bir kızın ismi geçiyordu, adı Kürdistan’dı. Suriye Kürtlerinin çoğu kızına bu adı veriyordu. Kuzenimin adı da Kürdistan’dır hatta. Şarkının içinde bu isim geçiyor diye soruşturma açıldı. Benim derdim slogan atmak falan değildi ki, amacım sadece anadilimde şarkılar söylemekti. Ben annemden Kürtçe ninniler dinleyerek büyüdüm. Bülbülün ağzını bağlasan kahrından çatlar, ötemediği için. Ben de çatlayacaktım. Sony’den çıkan ikinci albümle muradınıza erdiniz, hem Türkçe hem Kürtçe şarkılar söylediniz. Söyledim de nasıl söyledim bir de bana sor. İkinci albümümün plak şirketi de bana Türkçeyi yasakladı. Epey tartıştık ama ikna ettim onları. “Türkçe yoksa albüm yapmam” dedim. Sizinki nasıl bir aileydi? Baba Mardin, Nusaybinli. Anne Suriye Kamışlılı. “Propaganda” filmindeki gibi sınırdaki dikenli tellerin iki ayrı tarafında yaşıyorlarmış birbirlerinden habersiz. Babam Suriye’ye geçip kaçakçılık yapıyormuş. Mayına bassa ölecek ya da kolu, bacağı kopacak! Oradaki pek çok aile gibi ölüm korkusunu bir kenara bırakıp ekmek parası için çay, kumaş getiriyormuş Türkiye’ye. Annemi de kumaş aldığı yerde görmüş. Annem çarşaflıymış, sadece gözleri görünüyormuş... Babam o gözlere vurulmuş. Annemle evlenmek istiyor ama çok zengin olan dedem “Çapulcuya verecek kızım yok” deyip babamı reddediyor. “Babam ve annem mayınların ortasında çadırda kalmışlar“ Siz gözlerinizi annenizden mi aldınız? Neredeee? Şimdi güzel gözüküyorsa makyajdandır. Yoksa benimkiler mercimek tanesi kadar miniktir. Anneminkiler büyük büyük... Babanız reddediliyor ama pes etmiyor, öyle mi? Yedi yıl sonra tak ediyor canına, annemi kaçırmaya karar veriyor. Annem o sırada bir Arap şeyhi ile nişanlıymış. Dirseğine kadar altınlar kolunda, öyle kaçıyorlar babamla Türkiye’ye. Önce mayınlar ortasında bir çadırda kalmışlar. Sonra Adana’ya yerleşmişler. Sonrası malum. Çatır çatır çocuk doğuruyorlar. Hep söylüyorum, zengin parasıyla, fakir karısıyla oynar. 10 çocuğun beşi yaşıyor. Siz kaç numarasınız? Ortancayım. İlkler ilk göz ağrım diye sevilir, küçükler aman en küçük diye. Ortancalara bir şey yok. Ortancalar, kardeşler arasında en depresif olanlardır. Tüm ortancalara buradan selam olsun. “Ayrımcılığa son vermek için duruma espriyle yaklaşıyorum” Size karşı pozitif ayrımcılık yapıldığını düşünüyor musunuz? Kürt olmasaydınız, Kürtçe şarkılar söylemeseydiniz Rojin şimdi olduğu yere gelebilir miydi yoksa buraların yakınından bile geçemez miydi? Kürt olmam bana artı puan getirmedi. Aksine hayata eksiden başladım. Ne dilin ne de sen kabul ediliyorsun. Bunun için yıllarca uğraşıyorsun. Kürtçe söylemeseydim, daha farklı bir yerde olurdum. Müzikal anlamda, oyunculuk anlamında daha çok yol kat ederdim. Kürt meselesi için çaba gösteren çoğu kimse agresif davranıyor. Siz daha sempatik, sıcak bir şekilde yorum yapıyor, esprilerinizle gergin ortamı sakinleştiriyorsunuz. Siz bize bunları yaptınız şeklinde yaklaşırsak sorunları çözemeyiz. Kan davalı iki halk gibi oluruz o zaman. Kan davasının ne kadar ilkel olduğu ortada. Sorunlarımızı çözmek için ivedilikle mantıklı davranmak zorundayız. Burada da sanatçılara, aydınlara çok iş düşüyor. “Deprem korkusunu yenmek için depremle ilgili espriler yapın” derler ya ben de ayrımcılığa son vermek için espriyle yaklaşıyorum duruma. “Erkekler sitem ediyor, ‘Abla karılarımıza neler öğretiyorsun!’ diyor” Sizinle aynı adı taşıyan biri aranıyormuş ama siz gözaltına alınmışsınız, dayak yemişsiniz. Bir konserinizde Kürtçe sözlü bir şarkıdan ötürü hakkınızda soruşturma açılmış. Bunlardan sonra devlet kanalında program yapmaya sizi ikna eden neydi? Uzun süre reddettim teklifi, sonra düşüncelerine değer verdiklerime danıştım. “Olaya siyasi bakmanın anlamı yok” dediler. Yerimde başkası olsaydı hayatta TRT Şeş’te çalışmazdı. O kadar çok kötü şey yaşadım ki... Biriyle kanlı bıçaklı da olsam bana elini uzattığı an o eli havada bırakmam, elini sıkarım. TRT, devlet bana elini uzattı; ben de ona uzattım. Bazı şeylerin değişebileceğine inandım. “Barışa hizmet edecekse yaparım” dedim. Başka bir kanaldan müzik programı yapmam istenmişti ama TRT Şeş’i seçtim. “Para tatlı geldi, evet dedi” diyenlere bir cevabınız var mı? TRT çok büyük paralar vermiyor ki. Son model arabaya TRT’den önce biniyordum. Yıllarca at arabasında gezdim, bıraksınlar şimdi en lüks arabaya bineyim. Para derdim olsa Kürtçe okumazdım ki yıllar boyunca. TV Şeş’in Seda Sayan’ı olarak lanse ediliyorsunuz. Programınızda müzik de var, kadınların problemlerine de değiniliyor. Kürt kadınlarına feodal anlayışa karşı koymalarını söylüyorum. Tabii aile düzenlerini bozmadan. Töre cinayetleri üzerinde duruyorum. Kürtler dinlerine çok bağlıdır. Onlara cinayetin ne kadar günah olduğunu anlatıyoruz. Bunların yanı sıra geleneklerimizi, halaylarımızı, şarkılarımızı, edebiyatçılarımızı ekrana getiriyorum. Güncel konularda bilgiler veriyorum. Hiçbir Kürt televizyonunda böyle bir program yok. Modern giyinen bir kadının sunduğu, kadınları yönlendiren, bir yandan da komik bir talk şov... “Karımın aklını çeliyorsunuz, evliliğimiz bitecek” tepkileri geliyor mu? Tabii. Geçenlerde avukat konuğumuz “Bir kadının izni olmadan kocasının başka bir kadınla birlikte olması yasal değildir, boşanma davası açma nedenidir” diye açıklama yaptı. Bir kebapçı aradı, sitem etti: “Abla karılarımıza neler öğretiyorsun?” “Pala ve bayırgülü Rojin, evden kaçınca kıllarını yoldu” Lisede tek kaştım, suratımdaki tüyleri alamazdım. Ayıptır, günahtır dendi bize hep. Bana pala Rojin derlerdi. Kaşlarımın ortası da birleşikti, tek kaştım yani. Bu yüzden diğer lakabım “bayırgülü”ydü. Kopenhag kriterlerini konservatuvar sınavlarına girmek için evden kaçınca yıktım. Bütün kıllarımı yoldum. Sonra da Hacettepe Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdim. Şarkı söylemeye hep merakım vardı. Üniversite üçüncü sınıfta düğünlerde şarkı söyleyerek başladım bu işe... “Evime morarmış çatı diyorlar,  dayak yiyen kadın bana geliyor” Nerede kocasıyla, sevgilisiyle kavga etmiş kadın var, onlara evimi açarım. Arkadaşlarım benim evime “Morarmış çatı” diyor. Ben kadınlara destek çıkıyorum, onları döven kocaları için “Elleri kırılsın” diyorum. Ertesi gün barışıyor, hemen kocasına anlatıyor lafımı. Suçlu ben oluyorum. Ama iflah olmuyorum. Bu konuda kendimi tutamıyorum. İyilik yapmayı seviyorum. “Adam gitti dövme kaldı” Web sitenizdeki fotoğraflarda dövmeniz dikkatimi çekti. Bir anlamı var mı? Bir gençlik hatası diyelim. Ateşin çocukları, ejderha muhabbeti üzerine yapılmıştı. Aşık olduğum adamla aynı dövmeyi yaptırdık kollarımıza. Adam gitti, dövme kaldı. Olsun, onunki de hâlâ yerinde duruyormuş. Şimdi bir erkek arkadaşınız var mı? Bir koca adayı falan? Yok. Aday çok ama bana göre biri çıkmıyor. Ya 17’likler, ya 60’lıklar. Ortası yok. Kendi yaşıtlarım evli, kaçırmışım treni. Yaşıtlarım benimle ilgilensin lütfen.