HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, IŞİD’i ve rehinelerle ilgili yürütülen süreci değerlendirdi. Demirtaş, “Kobani IŞİD'in eline geçerse 15 gün sonra IŞİD Hatay'dadır, 1 ay sonra IŞİD Adana'dadır. Bu işin şakası yok” ifadelerini kullandı.
Demirtaş, IŞİD’in elindeki rehinelerin serbest bırakılması için Başbakan ve AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan’ın dünkü çağrısını da değerlendirerek “Deniyor ya, 'IŞİD'e karşı aman sert dil kullanmayalım, ellerinde rehineler var.' Peki rehineler kurtarılınca IŞİD'e ne diyecek Başbakan? Ondan sonra 'Aslında siz teröristsiniz, barbarsınız' mı diyecek. IŞİD ondan sonra Başbakan tutum değiştirdiği için yeni saldırılar yapmayacak mı? Yoksa hep IŞİD bize saldırmasın diye kendisine şirin mi görüneceğiz?” dedi.
Radikal'de yer alan habere göre, Demirtaş konuşmasında Roboski olayını da hatırlatarak, "Hükümetten bu konuda tek bir özür, Başbakan'dan üzüntü sözcüğünü bile duymadık. Roboski müze girişimi, bu hazin durumu sonsuza kadar var edecek" dedi.
Demirtaş, "Roboski Müze Girişimi"nce düzenlenen "Roboski Müzesi ve Anma Yeri Mimari Proje Yarışması"na katılan eserlerin değerlendirildiği toplantıya katıldı. Burada yaptığı konuşmada, Uludere olayını unutturmamak için atılan her adımın son derece önemli olduğunu belirten Demirtaş, proje yarışmasının ise bugüne kadar yapılanların en ciddisi olduğunu söyledi.
Türkiye haklarının Roboski olayını içine sindiremediğini ifade eden Demirtaş, "O müzeyi ziyaret eden herkes, yüzyıllar boyunca bu Başbakan'ın ismini de unutmayacaktır. Bu müze aynı zamanda bu Başbakan'ı da tarihin sayfasına not olarak düşecek" dedi.
Roboskili ailelerin geçen yıl, Başbakan Erdoğan ile bir araya geldiğini, kendilerinin de bu girişimde kendilerine yardımcı olduğunu anlatan Demirtaş, "Acının bire bir kendi yüreğinde, kendi gözünde, kendi sesinde Başbakan'a hissettirilmesi, anlatılması önemlidir' dedik. Bire bir anlattılar. Acılarını, yaşadıkları travmayı, beklentilerini, bu işin birinci derecede sorumlusuna anlattılar. Bu olgunluğu, erdemi gösterdiler. Başbakan ile bu konuda yüzleştiler. Yaşadıkları bu büyük acıyı, kine, öfkeye dönüştürmediler" diye konuştu.
Erdoğan'ın ailelere "Kim çıkarsa altından, ne olursa olsun, meselenin kapanmadığını yakın zamanda göreceksiniz" dediğini ancak bir süre sonra askeri savcılığın olayla ilgili takipsizlik kararı verdiğini aktaran Demirtaş, "Yani, 'Bu olay hiç olmamış, bu olayı unutalım, yaşanmamış gibi davranalım' demeye getiriyorlar fakat bu olay, bu katliam yaşandı. Bu müze girişimi, bu olayı kapatmaya çalışan zihniyete vurulmuş en büyük tokattır. Unutturamayacaksınız" değerlendirmesini yaptı.
Demirtaş, Gazze'ye yönelik saldırıları nedeniyle İsrail'in kınanmasının son derece doğal olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Ama bunu yapan kişiye işte bunu sorarlar, Roboski'yi hatırlatırlar. O nedenle İsrail Başbakanı, Recep Tayyip Erdoğan'a bakıp, 'Sen misin, beni kınayan' diyordur. Bunu söylemekte haklıdır. Daha dün Gezi'de katlettiğiniz çocukları sokakta yuhalatırken, onların annesinin acısını meydanlarda yuhalatırken, İsrail Başbakanı'nın tutumundan farklı bir tutum mu sergilediniz sanki? Niye ciddiye alsın İsrail Başbakanı seni, niye senin kınamandan korksun, kınıyor olmandan utansın?"
Uludere olayının üstü örtülecek bir mesele olmadığını öne süren Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
"Roboski katliamı gerçekleştiğinde Başbakan olarak Genelkurmay Başkanını kutlayan, kendisine teşekkür eden kişi, şu anda 'Ben 76 milyonun cumhurbaşkanı adayıyım' diye kampanya yürütüyor. Herkesin olabilirsin, istisnasız herkesin ama Roboski ailelerinin cumhurbaşkanı olabilir misin? 76 milyonun içinde Roboskili aileler var mı? 'Ben, herkesi kucaklayacağım' diyorsun ya, mümkündür. Roboski ailelerini kucaklayabilecek misin, merak ediyorum. Mesela Berkin Elvan'ın ailesinin cumhurbaşkanı olabilecek misin? Ali İsmail Korkmaz'ın, Ethem Sarısülük'ün annesinin, babasının cumhurbaşkanı olabilecek misin? Herkesin cumhurbaşkanı olmak kolay bir iş değil. Herkesin acısına ortak olmak kolay bir iş değil, insan olmayı gerektirir"
"Başbakan Erdoğan'ın IŞİD'e olan çağrısı rica olarak algılandı ve eleştirildi. Siz, nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusunu yanıtlayan Demirtaş, şunları söyledi:
"IŞİD ile ilgili çağrısı, işin trajik bir yönüdür. Deniyor ya, 'IŞİD'e karşı aman sert dil kullanmayalım, ellerinde rehineler var.' Peki rehineler kurtarılınca IŞİD'e ne diyecek Başbakan? Ondan sonra 'Aslında siz teröristsiniz, barbarsınız' mı diyecek. IŞİD ondan sonra Başbakan tutum değiştirdiği için yeni saldırılar yapmayacak mı? Yoksa hep IŞİD bize saldırmasın diye kendisine şirin mi görüneceğiz? Kelle kesen, insanların kafası ile top oynayan, insanlık haysiyetini ayaklar altına alan bu örgütü Allah'a inandıkları için Allah adına çağrı mı yapacağız. 'Allah'a inanmak bu mudur, Müslümanlık bu mudur' diyeceğiz. Kimi kandırıyor Başbakan? IŞİD'i İslami bir örgüt olarak sunması ve 'Allah'a inanıyorsanız, bu insanlarımızı serbest bırakın' demesi, İslamiyete aykırıdır, İslam inancına hakarettir, Türkiye'de İslam'a inanan bütün Müslümanların ayağa kalkması lazım"
"IŞİD'e rica ve minnetin bir kenara bırakılması" gerektiğini ileri süren Demirtaş, örgüte sunulan desteklerin kesilmesi gerektiğini savundu. "Elbette rehinelerin canı her şeyden kıymetlidir ama bu örgütün rica, minnetten anlamadığını Başbakan bilmiyor mu? Böyle diplomasi mi yürütülür?" diyen Demirtaş, Orta Doğu'daki halklarla işbirliği yapmak gerektiğini vurguladı ve ekledi: “IŞİD, uluslararası büyük bir organizasyon, büyük bir paravan terör örgütüdür. Bugün , Kürtlere saldırıyor. Bugün Kobani IŞİD'in eline geçerse 15 gün sonra IŞİD Hatay'dadır, 1 ay sonra IŞİD Adana'dadır. Bu işin şakası yok. Dolayısıyla Türkiye, Kobani'deki Rojava bölgesindeki IŞİD saldırısına sessiz kalıp, 'IŞİD hele bir PYD'nin işini bitirsin, sonra bakarız' diye düşünüyorsa 1 ay sonra o IŞİD tetöristlerinin Hatay'da bazı ilçeleri ele geçirdiğini rahatlıkla görebiliriz. Durum, bu kadar tehlikeli, vahim."