'Ruhsatsız tabanca taşıdım'

'Ruhsatsız tabanca taşıdım'
"Ergenekon" davasında savunma veren İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, şahsi güvenliği için ruhsatsız tabanca taşıdığını söyledi."Ergenekon" davasının öğleden sonraki bölümünde, tutuksuz sanıklar Yusuf Tunçer, Aydın Gergin ve Yusuf Beşirik'in ifadeleri alındı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Yusuf Tunçer, 1990'dan beri İşçi Partisi (İP) üyesi olduğunu belirterek, "Örgütün silahlı milis üyesi olmakla suçlanıyorum. Ne iddianamede ne klasörlerde bu suçtan cezalandırmamı gerektirecek tek bir delil var" dedi. Köy bekçisi olan dedesinin silahını kendisine bıraktığını ifade eden Tunçer, partide resmi yazışmaların elden teslimini yaptığını söyledi. Aydın Gergin de eski ifadelerini kabul ettiğini belirterek, İP Genel Başkanı Perinçek'in şoförü olduğunu kaydetti. Can güvenliği için silah taşıdığını belirten Gergin, silahın genellikle arabada bulunduğunu, parti binasına girerken de herkesin kendisini tanıdığı için üst araması yapmadıklarını anlattı. Doğu Perinçek de şoförünün doğru yaptığını ifade ederek, "Silah taşıdığını bilmiyordum. Bilseydim, 'aferin' derdim. Kendisini koruması kadar doğal bir şey var mı?" dedi. Perinçek, şöyle devam etti: "Devlet, Uğur Mumcu'yu, Ahmet Taner Kışlalı'yı, Doğan Öz'ü, Eşref Bitlis'i, Danıştay hakimlerini kurtarabildi mi? Devlet, Doğu Perinçek'i kurtarabilir mi? Beni emniyete çağırarak, hakkımdaki suikast istihbaratları konusunda tebligat yaptılar. Üyeleri, liderleri PKK, gladyo tarafından öldürülmüş bir partide insanların can güvenliği için önlemler alması doğal. Benim ruhsatlı tabancam var. Almak için uğraştım. İçişleri Bakanı'nın emriyle aldım. Devlet arabayla üçlü koruma tahsis ettiği halde şahsi güvenliğim için ruhsatsız tabanca da taşıdım. Keşke ruhsatsız tabancası da olsaydı da Uğur Mumcu yaşasaydı." ‘Güvenliğin özelleştirmesi olur mu?’ Bu sözleri üzerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Perinçek'e, "Legal faaliyetlerde bulunan bir insan ruhsatlı silahla kendini koruyabileceği halde ruhsatsız silahla korunmak istemesini açıklar mısınız?" diye sordu. Perinçek'in, "devletin kendisini koruyamadığını" söylemesi üzerine savcı Pekgüzel, özel güvenlik şirketleri olduğunu belirtti. Perinçek ise "Güvenliğin özelleştirmesi olur mu? Güvenlik hayatı ortaya koyar. Bu çocukları burada ayıplayıp üzerlerine hücum etmek yerine güvenliği özelleştirmeyip, devleti vatandaşının güvenliğini sağlar hale getirseniz olmaz mı?" diye konuştu. Duruşmada ifadesi alınan Yusuf Beşirik de talimatlar doğrultusunda hiçbir zaman toplantı organize etmediğini belirterek, Perinçek'in, teknik takibi atlatmak için kendi telefonunu kullanmadığını söyledi. Beşirik, Perinçek'in illegal bir faaliyeti olmadığını da ifade etti. Evinde bulunan, üzerinde birçok isim yer alan ve "halkın silahlı örgütü" ibareleri olan belgenin ise yazmayı planladığı kitapla ilgili karakter bilgileri olduğunu savunan Beşirik, 2003 yılının Temmuz ayında böyle bir çalışma yaptığını, hayali karakterler oluşturduğunu, ancak daha sonra vazgeçtiğini anlattı. Talepler Duruşmada, sanıkların ifadelerinin ardından taleplerin alınmasına geçildi. 5 gün önce açlık grevine başlayan tutuklu sanık Ümit Sayın söz alarak, "suçlu olduğunu" söyledi. İddianamede kitaplarından yapılan alıntıların yer aldığını ifade eden Sayın, "Suçluyum, ama düşünce suçlusuyum. Kimlere göre suçlu olduğumu da tahmin etmek zor değil. Ulusalcı, Atatürkçü insanları bu davaya dahil ediyorlar. Ben artık karar verdim, tahliye oluncaya kadar açlık grevine başladım. Çünkü burada yaşamak ölümden daha beter" diye konuştu. Bunun üzerine mahkeme heyetine başkanlık eden Hasan Hüseyin Özese de Sayın'a, "Hiç kimsenin buradan ölüsünün çıkmasını istemeyiz. Dolayısıyla bu kararınızdan vazgeçin" dedi. Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz'in avukatı Tolga Akalın da üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu ile bazı sanıkların anlaştığını öne sürerek, Haşıloğlu'nun davadan çekilmesini istedi. Akalın, 1-8 Mayıs 2009 tarihli duruşmalarda tutuksuz sanık Abdullah Arapoğulları'nın mahkemeye sunduğu ve Vatan Bölükbaşoğlu tarafından yazıldığını beyan ettiği mektubun içeriğine dikkati çekerek, "savcı Zekeriya Öz'ün Vatan Bölükbaşoğlu ile diğer sanıkların aleyhine ifade vermesi için anlaştığının ve aynı anlaşmayı Arapoğulları'nın da yapması için telkinde bulunduğunun anlaşıldığını" iddia etti. Tolga Akalın, üye hakim Haşıloğlu ile Bölükbaşoğlu'nun duruşma arasında görüştüklerini öne sürerek, bunun ardından Bölükbaşoğlu'nun tahliye edildiğini savundu. Taleplerin ardından dosyaya gelen evrakları okuyan Başkan Özese, MASAK'tan, Danıştay'a saldırı davasının sanığı Alparslan Arslan'ın anne ve babasının banka hesaplarına ilişkin 7 Nisan 2009 tarihli raporun gönderildiğini belirtti. Gelecek duruşmada Sedat Peker savunma verecekİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, mahkeme heyetine başkanlık eden üye hakim Hasan Hüseyin Özese, verilen aranın ardından aldıkları kararları açıkladı. Buna göre mahkeme heyeti, tutuklu sanık Hayati Özcan'ın talebi doğrultusunda, NATO İzmir Şirinyer Karargahı'na müzekkere yazılarak, MİT Müsteşarlığının Haziran 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına bildirdiği NATO bilgilerini içeren CD hakkında soruşturma açılıp açılmadığının sorulmasını kararlaştırdı. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, davanın tutuksuz sanıkları Sedat Peker, Mahir Çayan Güngör, Fuat Turgut, Murat Özkan, Satılmış Balkaş, Asım Demir, Atilla Aksu ve Raif Görüm'ün, savunmalarının alınması için bir sonraki duruşmada hazır edilmelerini hükme bağladı. Duruşma, 21 Mayıs Perşembe günü saat 09.30'a ertelendi. Bu arada, tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz'in talebi doğrultusunda, MİT Müsteşarlığından dava dosyasına gönderilen yazıda, Necip Hablemitoğlu suikastı ve Danıştay saldırısı eylemlerinin "Ergenekon" adlı örgütle ilişkili olduğuna dair 2005 ve 2006 yıllarında teşkilat tarafından Başbakanlığa sunulan herhangi bir çalışmanın bulunmadığı bildirildi.