Rümeysa Doktor'u andıkları için yargılanıyorlar

Rümeysa Doktor'u andıkları için yargılanıyorlar

Eylem ve etkinliklerin beş buçuk yıldır valilik kararlarıyla yasaklandığı Van’da İki insan hakları savunucusu, uzun nöbet sonrası geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren asistan hekim Rümeysa Berin Şen’i anmak istedikleri için 26 Mayıs Perşembe günü hakim karşısına çıkıyorlar.

Ankara Şehir Hastanesi’nde asistan hekim olarak çalışan Doktor Rümeysa Şen, 23 Ekim 2022 tarihinde nöbet çıkışı evine giderken trafik kazası geçirerek hayatını kaybetmişti. Asistanlar başta olmak üzere, sağlık çalışanlarının ağır çalışma koşullarını gündeme taşıyan bu olayın ardından Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrısıyla 25 Ekim günü tüm yurtta basın açıklamaları gerçekleştirildi. Sağlık çalışanları sorunlarını ve taleplerini barışçıl bir şekilde dile getirdiler.

Ancak aynı gün Van’da Yüzüncü Yıl Tıp Üniversitesi Fakültesi önünde Van-Hakkari Tabip Odası’nın çağrısıyla gerçekleştirilmek istenen basın açıklaması polislerce engellendi. Gerekçesi ise Valiliğin 21 Kasım 2016’dan bu yana kesintisiz olarak sürdürdüğü eylem ve etkinlik yasağıydı. 

Yasağın 2013. gününde hakim karşısına çıkıyorlar

O dönem Van-Hakkari Tabip Odası Başkanı olan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Van Temsilciliği başvuru hekimi Doktor Hüseyin Yaviç, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi önünde basın açıklamasını gerçekleştirmek isterken gözaltına alındı. Polisler, gözlemci olarak orada bulunan TİHV Van Temsilcisi Sevim Çiçek’i de gözaltına aldılar.

Yaviç ve Çiçek aynı gün serbest bırakıldılar ama haklarında 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet gerekçesiyle dava açıldı.

Sevim Çiçek ve Hüseyin Yaviç’in yargılandığı davanın ilk duruşması, Van’daki yasağın 2013. günü olan 26 Mayıs 2022 tarihinde Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Yasak başladığı dönem doğan çocuklar okul çağına geldi 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) konuyla ilgili hazırladığı videoda, Van’da Valiliğin verdiği yasak kararının başladığı gün doğan bir çocuğun şu an 5 buçuk yaşında olduğuna dikkat çekildi.

Videoda, haklarında dava açılan Çiçek ve Yaviç’in yanısıra, Van Barosu Başkan Yardımcısı Av. Hamza Çiftçi ve TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nilgün Toker’in de görüşlerine de yer verildi.

"Suç işleyen valilik, yargılanan ise biziz"

2911 Sayılı Kanuna muhalefet ettiği gerekçesiyle yargılanan Dr. Hüseyin Yaviç, Van’da 2 bin günü aşkın süredir devam eden eylem ve etkinlik yasağına dikkat çekerek, “Bu davada yargılanan bizler değiliz. Bu davada yargılanan düşünce ve ifade özgürlüğüdür. 26 Mayıs’taki duruşmada da Van’daki bu yasaklara karşı aslında düşünce ve ifade özgürlüğünü savunacağız, insan hakları savunucularını savunacağız” dedi.

Sevim Çiçek de “Van Valiliği, Anayasa’yı, uluslararası sözleşmeleri yok sayan bu uygulamayla suç işliyor. En temel haklarını kullanan biz insan hakları savunucuları ise yargılanıyoruz” diye konuştu.

"Anayasal bir hak askıya alındı"

Van Barosu Başkan Yardımcısı Hamza Çiftçi ise, Van’da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlayan OHAL sürecinin fiili olarak devam ettirildiğini vurguladı.

Anayasa’ya göre herkesin önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı olduğunu belirten Çiftçi, şunları ifade etti: “Valinin yasak kararlarının gerekçesi olarak göstermiş olduğu 2911 sayılı yasanın 17. maddesiyle, 5442 sayılı Yasa’nın 11. maddesi somut duruma göre sadece belirli bir toplantının yasaklanabileceğini ifade etmektedir. Yasalar Valiliğe, kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından yalnızca belirli bir toplantıyı yasaklama yetkisi verirken, Van Valiliği henüz planlanmamış, henüz tasarlanmamış, henüz var olmamış, henüz tahayyül edilmemiş bir toplantıyı, bir yürüyüşü, bir gösteriyi, bir basın açıklamasını dahi yasaklama kararı alabilmektedir. Halkın anayasal haklarının fiili ve kanuni olmayan kararlarla askıya alınması asla kabul edilemez.”

"Hakkın sınırlandırılması değil, inkarı söz konusu"

TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Doktor Nilgün Toker de, herhangi bir hakkın sürekli ve kesintisiz bir şekilde kullanılmasını engellemenin, “hakkın sınırlandırılması” olarak değil “hakkın inkarı” olarak tanımlanması gerektiğini söyledi. Van’da yaşananın da tam da böyle bir inkar durumu olduğunu vurgulayan Toker, “Hukuken hakkın özüne dokunulması, hakkın tanınmaması anlamına gelen bir durum söz konusudur. Van’da beş buçuk yıldan fazla süredir toplanma, gösteri ve yürüyüş yapma hakkının engellenmesi, aslında bu hakkın Van’daki yurttaşlar tarafından sahip olunmayan bir hak olduğunun ilan edilmesinden başka bir şey değildir.” diye konuştu.