T24
- Kıbrıs Rum yönetimi adına Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz sondajı yapacak, Amerikan Noble Energy şirketinin, Güney Kıbrıs açıklarında ''Afrodit'' ismiyle anılan 12. parselde sondaj sürecine dün akşam başladığı bildirildi. Öte yandan 12. bölgedeki platforma götürülen işçiler helikopterlerle taşındı. Rum radyosu, ''ABD ve İsrail basın yayın organlarının 12. parselde sondaj çalışmalarının başladığını duyurduklarını, bu haberlerin eski Rum Ticaret Bakanı Andonis Pashalidis tarafından Rum radyosuna yapılan açıklamada da doğrulandığını''duyurdu. 80 metre derinliğe ulaştılarÇalışmaların şu an için iyi gittiğini ifade eden Kassinis, Associated Press'e bugün yaptığı açıklamada, hali hazırda 80 metre derine inildiğini belirtti. Platform üzerinde heronlar uçuyor Rum radyosu ayrıca, Noble Energy şirketinin platformunun üzerinde İsrail insansız casus uçaklarının uçuş yaptıklarını ve İsrail donanmasına ait gemilerin de platformun doğusunda görüldüklerini duyurdu. Rum hükümetinden, sondaj çalışmalarının başlamasına ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadığı, söz konusu bilgilerin ne doğrulandığı ne de yalanlandığı ifade edildi. Rum radyosunun haberinde, Rum yönetimi Sözcü Vekili Hristos Hristofidis'in, çalışmaların başlaması konusunda resmi açıklamanın ''gerekli görüldüğü anda'' yapılacağını söylediği de aktarıldı.
Akdeniz'de başlayacak ve tartışmalara neden olan sondaj çalışmalarının, daha önce platformdaki teknik arıza nedeniyle bir süre ertelendiği bildirilmişti. Yetkililer, arızanın giderildiğini, platformun sondaja hazır hale getirildiğini ve çalışmalara başlandığını açıkladı. 'Türkiye'nin herhangi bir girişimi olmadı' Rum Savunma Bakanlığı, Türk savaş gemilerinin sondaj platformundaki çalışmaları uluslararası sularda takip ettiğini, bunun dışında herhangi bir girişim olmadığını bildirdi. 'Türkiye'nin tehdit etmeye hakkı yok' Hristofyas, Türkiye'nin Kıbrıs Rum Kesimi'ni, hidrokarbon yatakları saptama araştırmaları dolayısıyla protesto ve gerginlik yaratma hakkı olmadığını iddia etti. Rum basınına göre, Hristofyas, BM Genel Kurul toplantısına katılmak üzere New York'a giderken uğradığı İngiltere'de yaşayan Rumların dün düzenlediği etkinlikte konuştu. 'Federal Kıbrıs Cumhuriyeti'nde iki taraf da kazanç sağlar' Hristofyas, ''Ankara nihayet neyin çıkarına olduğunu anlasın ve gerginlik yaratmak ve bölgede karıştırıcı gibi davranmak yerine, Kıbrıs sorununun çözümünde işbirliği yapsın'' diyen Hristofyas, ''Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin birlikte yöneteceği 'Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, doğal zenginliklerinden istifade edeceğini ve ortaya çıkacak menfaatlerden iki toplumun da faydalanacağını'' savundu. Hristofyas, ''Müzakerelerde uzlaştığımız konu budur. Yani, doğal kaynaklar ve bunlardan istifade etme yetkisi federal hükümetin yetkisinde olacak. Federal hükümet gelirlerini, bütçesi aracılığıyla her iki federal birime dağıtacak'' iddiasında bulundu. Türkiye'nin tepkilerini karşılamak için ''soğukkanlılıkla ve sessiz bir şekilde'' uluslararası alanda gerekli bütün girişimlerde bulunduğunu ve girişimlerinin karşılık gördüğünü söyleyen Hristofyas, ''Kararımız, doğal kaynaklarımızdan istifadeye ilişkin kendiliğinden anlaşılan egemenlik hakkımızı, kullanma yönünde çalışmaya devam etmektir'' dedi. 'Doğal kaynakları kullanmak egemenlik hakkımız' ''Doğal kaynaklarını kullanmak devletlerin egemenlik hakkıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti, bu hakkını kullanarak son zamanlarda Mısır, İsrail ve Lübnan ile sınırlarını belirlediği münhasır ekonomik bölgesinde araştırmalar ileri götürdü" diyen Hristofyas, 12. Parsel''deki araştırma sondajlarının önümüzdeki birkaç gün içerisinde başlamasının beklendiğini kaydetti. Hristofyas, Türkiye ile KKTC arasında kıta sahanlığının sınırlandırılması anlaşması imzalanacak olmasının ''yasadışı'' olacağını iddia etti. Hristofyas, BM Genel Kurulu toplantısı çerçevesinde yapacağı temaslarda, ''Türkiye'nin tehditleri ve müzakere masasında karşılaştığımız zorlukları ortaya koyacak, destek, dayanışma ve çözümde işbirliği yapması için Türkiye'ye nüfuz kullanılmasını talep edeceğiz'' dedi. Müzakereler Devam eden Kıbrıs müzakerelerine de değinen Hristofyas, Kıbrıs sorununun bütün özlü konularının şu veya bu derecede ele alındığını ve bunlardan bazılarında görüş birliğine ulaşıldığını ve ilerleme sağlandığını söyledi. Müzakerelerde yeterli ilerleme sağlanamamasından Kıbrıs Tük tarafını sorumlu tutan Hristofyas, müzakerelerdeki ilerlemenin büyük kısmının KKTC'nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde sağlandığını ifade ederek, şu iddialarda bulundu: ''Sayın Eroğlu'nun seçilmesi ile çözüm çabalarındaki sorunlar arttı ve engeller yükseldi çünkü Kıbrıslı Türk lider önceki liderin başardığı görüş birliklerinden caydı. Türkiye'nin Kıbrıs sorununa ilişkin tezleri de çözüm çabalarına engel teşkil ediyor. Türkiye, birkaç yıldan beridir geliştirdiği, Kıbrıs sorununun çözümünden yana olduğu söylemine rağmen AB'ye karşı üstlendiği Kıbrıs kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddediyor. Uzun zamandan beridir Kıbrıs sorunundaki retçiliğini artırdı.'' ''Türk tarafının tavrının ezelden beridir olumsuz olduğunu, Kıbrıs sorununa bugüne kadar çözüm bulunamamasının ana nedeninin de bu olduğunu'' savunan Hristofyas, ''Kıbrıs Türk tarafının görüş birliğine varılanlardan ve uzlaşılanlardan cayması ve federal çözüme uymayan öneriler sunması müzakerelerden çekilmemiz için bir sıçrama tahtası olamaz'' diye konuştu. Kıbrıs'ta iki tarafın, Kıbrıs sorununun iç yönlerinde anlaşma yörüngesine girmesi halinde, dış yönleri için BM himayesinde bir uluslararası konferans düzenlenebileceğini ifade eden Hristofyas, ''Böyle bir konferansa iki toplumun, Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin, garantör güçlerin, Avrupa Birliği'nin ve 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin katılması gerekir'' iddiasında bulundu.