Nereden nereye? 15-20 yıl önce "nataşa söylemi" çok tartışılırdı Türkiye'de. Bugün ise Rus kadınları artık eskisi kadar klişeleştirilmiyor, aşağılanmıyor. Türk erkeklerin onlarla evlenmesi artık doğal sayılıyor.
Dahası şimdi ortada yeni ve bambaşka bir olgu var: Ortak evlatlar. Yani Türklerden ve Ruslardan doğan melez çocuklar.
Yazı dizimizin bir önceki bölümü, bir Rus psikoloğun ilginç öngörüsüyle tamamlanmıştı:
"Melezler, 'Türk-Rus' çocuklar, sadece Rus veya sadece Türk olanlara göre daha yeteneklidir. 10 yıl sonra Antalya, bu melez çocuklarla muhtemelen çok daha farklı bir kent olacak!"
Evet, Antalya ve belki başka şehirler... Hatta genel olarak Türkiye... Melez kuşaklar sayesinde de değişiyor, değişecek...
Türkiye'de, Rusya'da ve başka ülkelerde binlerce, belki on binlerce ortak çocuk doğdu.
Bu, henüz yeterince araştırılmamış, bazı bilim insanlarının "yepyeni bir sosyolojik vaka" dedikleri bir konu.
Kimdir bu çocuklar? Kendilerini daha çok Türk olarak mı hissederler, yoksa Rus olarak mı?
"Ana tarafı" ve "baba tarafı", bu çocukların fiziksel ve duygusal özelliklerinde, yetenek ve tavırlarında nasıl ortaya çıkar?
Yazı dizisi kapsamında yaptığım görüşmelerde bu çocuklarla da söyleşmeye çalıştım. Onların gerçekten çok sağlıklı, akıllı, yetenekli göründükleri izlenimini edindim. Ve tanıdığım birçok başka yaşıtlarına kıyasla daha sakin, daha mantıklı olduklarını gördüm. Söz gelimi, görüştüklerimin hiçbiri, annesini "nataşa" olarak gören "eski kafa Türkler"e sert tepki göstermekten yana değildi. "O da onun görüşü" demekle yetinen bir sükûnet ve kendine güven vardı.
Görüştüklerim Türkiye'de yaşamalarından dolayı, çoğu fiilen Türkiye'yi "birinci vatanı" sayıyor, ama genellikle hemen arkasından Rusya'yı (Ukrayna'yı vb.) belirtiyordu.
Birçoğu iki dili ve kültürü de daha iyi öğrenmekten ve eğitim şartlarının gelişmesi gerektiğinden söz etti.
Örneğin, Antalya'da okuyan bir "melez çocuk", eğitimine Rusya'da devam etmek isterse ne yapacak? Eğitim ve çalışma imkânları bakımından işleri çok kolay değil. (Üstelik Antalya bu konuda nispeten avantajlı bir yer; çünkü Konyaaltı ve Lara'da iki Rus okulu var).
Ya delikanlıların askerlik konusu? İki ülkenin de vatandaşıysan muhtemelen iki ülkede de askerlik yapman gerekecek. Çifte vatandaşlık, yasalarca düzenlenmediğinden bu kaçınılmaz.
Kısaca yeni kuşaklar geliyor, ama biz onlara yeterince hazır değil gibiyiz.
Araştırmamız boyunca onlarca insana yüzlerce soru yönelttim. Hepsine olmasa da birçoğuna net cevaplar aldım. Buna, 1981'den beri iç içe olduğum bu coğrafya ve insanlarla ilgili kendi izlenimlerimi ve deneyimimi de eklemeye çalıştım.
Kendi kendime yıllardır sorduğum soruları ve verdiğim cevapları bir kez daha hatırladım ve bu araştırmanın yardımıyla berraklaştırmaya çalıştım.
Ne oluyor? Neden? Nereye gidiyoruz?
Yazı dizisini tamamlarken izninizle birkaç konuda çıkardığım sonuçları aktarmak istiyorum.
Öncelikle yaygın algıya göre "Rus kadınının artıları" konusunda:
Başta erkekler olmak üzere Türkiye vatandaşları “neden Rus kadınlarının tercih edildiği?” sorusunun cevabını verirken genellikle birkaç noktada buluşuyor:
- Fiziksel güzellikleri çok önemli (genellikle beyaz ten, sarı saç, açık renk göz, uzun boy ve biçimli vücut ölçüleri),
- Bakımlılar ve kadın(sı) olmaya her koşulda önem veriyorlar,
- Cinsel cazibeye önem veriyorlar, cinsellikleriyle barışıklar, yatakta komplekssiz ve özgürler,
- Erkekleri huzursuz etmiyorlar, dırdır yapmıyorlar, kaprisleriyle bunaltmıyorlar,
- Ev işlerinde, aile hayatını düzenlemede, çocuk bakmada usta ve fedakârlar,
- Eğitimli, kültürlü, okuyan kişiler,
- Türkiye'yle kolay uyum kurabiliyorlar, dil ve gelenekleri öğrenme bakımından kısa sürede adapte olup kendilerini geliştirebiliyorlar.
Elbette, bir de “madalyonun öteki yüzü” var; yani Rus kadınının beğenilmeyen ve “sorun” gibi algılanan yanları. Bunlar şöyle dile getiriliyor:
- Yeterince itaatkâr değiller, bazen fazla bağımsız davranıyorlar,
- Eşlerinin aile büyükleriyle ilişkilerde sorunlar yaşayabiliyorlar, gereksiz yere tartışmalar çıkarabiliyorlar,
- Bazen Müslüman olmamaları ve İslam dinine geçmekte istekli davranmamaları sıkıntı yaratabiliyor,
- Yabancı erkeklerle mesafeyi koruyamıyorlar, fazla doğal davranıyorlar, sık sık şakalaşmaktan ve gülmekten kaçınamıyorlar, sonuçta eşlerini ve sevgililerini kıskandırıyorlar,
- Sevgilerini kaybetmeleri halinde bile “sadık olma zorunluluğunu” yeterince bilmiyor, buna uymuyorlar, Türk kadınına göre daha kolay “aldatabiliyorlar”,
- Genelde fazla gösteriş meraklısı oluyorlar (süs, makyaj, aşırı derecede dikkat çeken giysiler vs.),
- Bazen birlikte oldukları erkekleri küçümseme, kültürsüzlük ve akılsızlıkla suçlama, aşağılama eğilimi gösteriyorlar.
Peki, Rus kadını açısından Türk erkeği ile ilişkinin olumlu yanları ne?
- Kadına önem veriyorlar, Rus ("Sovyet") erkeği gibi ilgisiz, pasif ve kaygısız değiller,
- Kibarlık yapmasını ve hediye vermesini beceriyorlar,
- Aile ve çocuk kavramına saygılılar (Rus erkeği gibi değiller), sorumluluk duyguları gelişmiş,
- Kötü alışkanlıkları yok ya da az (içki, uyuşturucu, kumar vs.),
- Genellikle cinsel açıdan cazibeli ve ateşliler,
- Türkiye, iklimi ve doğasıyla güzel ülke, burada yaşamak bir şans,
- Türkiye toplumu yardımsever ve cana yakın, onunla kaynaşmak kolay.
Türk erkeklerinin Rus kadınları gözündeki “olumsuz” yanlarına gelince:
- Çok kıskançlar, kadını mülkiyetleri gibi görüyorlar, sınırlama ve yasaklamalar getiriyorlar,
- Akrabaları, özellikle de anneleri “ailenin fazlaca içinde” ve karışmacı,
- Bazen din değiştirme ve gelenek baskısı yoğun,
- Türk erkekleri yeterince eğitimli ve kültürlü değiller, okumayı pek sevmiyorlar,
- Doyumsuzluk, seks düşkünlüğü, kuma getirme ve aldatma isteği sürekli bir sorun,
- Türkiye’de boşanmaya karşı tutum aşırı sert, ayrılmak ölüm kalım meselesi gibi görülüyor ve sonuna kadar engelleme, boşanma sonrası çocuklara el koyup annesiyle görüştürmeme eğilimi yaygın,
- Eski Sovyet ülkelerine kıyasla kültür ve eğitim imkânları bakımından Türkiye epeyce geride,
- Türkiye toplumunun önemli kesiminde hâlâ "nataşa" anlayışı şu ya da bu ölçüde etkili. Bazen milliyetçiliğin de "katkısı" ile yabancı, özellikle de Rus geline soğuk bakılabiliyor.
Kısa ve tesadüfi bazı konuşmaları saymazsak, bu yazı dizisini hazırlamak için 12 mülakat yaptım.
Söyleşilerin içinde veya genellikle sonunda "bir mini anket" de diyebileceğimiz bazı sorular yönelterek mülakat yaptığım kişilerin çeşitli konulardaki tavırlarını, algılarını anlamaya çalıştım. Özellikle de Rusların Türkiye ile ilgili önde gelen olumlu ve olumsuz duygularını ve kendi memleketlerinde (eski Sovyet coğrafyasında) en çok neleri özlediklerini sordum.
Sonuçları özetleyeyim:
Rusların Türkiye'de en çok hoşlarına giden şeylerin başında iklim ve doğa geliyor. Daha sonra sıralananlar arasında Türk mutfağı, hizmet sektörünün ileri düzeyi, Türklerin samimi bir halk olması gibi tercihler var.
En çok rahatsız oldukları şeyler ise Türklerin aşırı derecede meraklı olması, dedikoduculuk ve akrabaların ailelerin iç işlerine müdahale etme alışkanlığı. Türkiye'de sanat ve kültür faaliyetlerinin geldikleri ülkeye kıyasla yetersiz olduğu kanısı da yaygın.
Rusya'da en çok özledikleri şeyler arasında ise kar, doğa, açık sözlülük ve sanat-kültür imkânları (en başta tiyatro, bale, opera vb.) ilk sıralarda geliyor.
Türkiye kitlesel olarak Rus kadınıyla iki kez tanıştı. 1920 civarındaki ilk tanışmadan geriye az şey kaldı. Ama 1990 civarında başlayan ikinci tanışma süreci, aşağı yukarı 15-20, hatta - en erken örneklerini de hesaba alırsak - 25 yıldır güçlenerek devam ediyor. Yüz binlerce insanın duygularını, hayatını etkileyen, on binlerce Rus-Türk ailenin ve ortak çocuğun doğmasına yol açan bir süreç bu. Ve son yıllarda daha da hızlandı.
Görünüşe bakılırsa yakın yıllarda Türk-Rus aşkları ve evlilikleri daha da artacak. Vize ve oturma şartlarındaki elverişli değişiklikler, karşılıklı turistik bağların giderek güçlenmesi ve Türkiye'nin başta Rusya olmak üzere eski Sovyet coğrafyasıyla gelişen çok yönlü ilişkileri muhtemelen buna yardımcı olacak.
Bir sürpriz olabilir mi? Mesela, Türkiye ile Rusya arasında çıkabilecek önemli bir anlaşmazlık her şeyi alt üst edebilir mi? Bu tür sorunlar büyüyerek insanlar arasındaki bağları olumsuz etkileyebilir mi? Ya da, söz gelimi, Türkiye'de bir çatışma ortamı çıkıp ürkütücü düzeye yükselirse Ruslar korkup kaçar mı? Veya başka nedenlerle Türk-Rus aşklarının önüne engeller çıkabilir mi? Belki. Ama genel olarak bu tür beklentilerin egemen olmadığını, bazı önemli sorunlar çıksa bile bunun aşkları ve evlilikleri önleyemeyeceği tahminimizi dile getirelim.
Öngörümüz, tam tersine, ortak ailelerin ve çocukların sayısının yüz binlere doğru yelken açacağı yolunda.
Peki, buna hazır mıyız? Devlet ve toplum olarak?
Evet, artık yabancılara ve bu arada Ruslara eskisine kıyasla çok daha normal, çok daha dostça bakabiliyoruz. Ortak ailelere ve çocuklara da.
Ama Ruslar da dahil yabancıların sorunları, hukuksal statüleri, vize, oturma ve yurttaşlık hakları, iş bulma özgürlükleri, eğitim, kültür ve ibadet ihtiyaçları bakımından hazır mıyız?
Başta Antalya ve İstanbul olmak üzere çoğu Türkiye'nin güneyinde ve batısında yaşayan bu yeni, farklı ve ülke ortalamasına göre daha eğitimli "azınlık"ın yerel yönetimlerden medyaya kadar her aşamada temsil edilmesine, ülke hayatına daha aktif ve demokratik katılımına hazır mıyız?
Bugün için bu sorulara olumlu cevap vermek güç maalesef.
B İ T T İ