"Rus uçağını düşüren pilotlar cuntacıysa, 'Vurun emrini ben verdim' diyen Davutoğlu da kripto mu?"

"Rus uçağını düşüren pilotlar cuntacıysa, 'Vurun emrini ben verdim' diyen Davutoğlu da kripto mu?"

Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Suriye sınırında 24 Kasım 2015'te Rus Su-24 uçağını düşüren Türk jetinin pilotlarının tutuklandığına yönelik iddialarla ilgili olarak, "Rus uçağını düşüren pilotların, darbe girişiminde yer aldıkları iddia ediliyor" dedi. Yılmaz, köşesinden yaptığı ihbarda "Rus uçağı 24 Kasım 2015 tarihinde düşürüldü. Ertesi gün, 25 Kasım’da zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu, AKP grubunda bir konuşma yaptı ve 'Uçağın vurulması emrini bizzat ben verdim' dedi. Acaba Davutoğlu da 'kripto' mu?" ifadesini kullandı.

Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Davutoğlu bıçağın sırtında" başlığıyla yayımlanan (20 Temmuz 2016) yazısı şöyle:

Düşürülen Rus uçağından atlayan pilotu öldürdüğü iddia edilen Alpaslan Çelik hakkındaki soruşturmayı yürüten savcı, ilginç bir adım attı.

Savcı, Rus uçağının Türkiye’yi zor duruma sokmak için Fethullahçı subaylar tarafından düşürüldüğü iddiaları üzerine soruşturmasını genişletmiş.

Rus uçağının düşürüldüğü gün görev yapanların isim listesini Genelkurmay’dan talep edecek ve bu kişileri soruşturacakmış.

Öte yandan Rus uçağını düşüren pilotların, darbe girişiminde yer aldıkları iddia ediliyor.

Savcının soruşturmayı bu yönde derinleştireceğini öğrenince, benim de bir faydam dokunsun diye düşündüm.

Buyurun bu bir ihbardır: Rus uçağı 24 Kasım 2015 tarihinde düşürüldü. Ertesi gün, 25 Kasım’da zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu, AKP grubunda bir konuşma yaptı ve “Uçağın vurulması emrini bizzat ben verdim” dedi.

Acaba Davutoğlu da “kripto” mu?

Aklım ermedi doğrusu.

Bedelini hasta memur ödeyecek

Başbakan Binali Yıldırım’ın kararıyla kamu personelinin izinleri kaldırıldı. Yurtdışına çıkış yasağı getirildi.

Darbe girişimin ertesinde anlaşılabilir bir durum bu.

Ama anlayamadığım şu konu var: Başbakanlık hastanelere talimat vermiş, “Memurlara rapor verilmesi yasak”!

Yani hastalıktan ölse bile rapor verilmeyecek, Başbakanlık talimatı böyle!

İyi de bu emre uyacak hekimin, ettiği Hipokrat yemini ne olacak? Hekim mi bilecek kime rapor verileceğini, Başbakanlık mı?

Tabii bunun nedeni belli: Rapor düzeni, memurların “artı izin hakkı” olarak kullanılıyor. Hatta tayin olduğu yeri beğenmeyip, aylarca rapor alan memur bile var.

O uyduruk raporları imzalayan hekimlerin yaptığının bedelini, şimdi gerçekten hastalansalar bile rapor alamayacak memurlar ödeyecek.

 

Milleti kandırmayın

 

Cumhurbaşkanı darbecilerin “en ağır şekilde cezalandırılacağını” söyledi.

Başbakan da aynı görüşte: “Bu canice girişime, mevcut olan en ağır ceza verilecektir. Mevcut yetmiyorsa, milletim rahat olsun, gerekli düzenlemeyi yapmaktan da imtina etmeyeceğiz. Milletin mesajı başımızın üstündedir.”

Genelkurmay Başkanı zaten ilk günden söylemişti: “Darbeye kalkışanlara en ağır ceza verilecek.”

Sadece onlar değil, muhalefet de “en ağır cezanın” verileceğini söylüyor.

Görüyorum ki herkes kendisini mahkeme zannediyor!

Normal bir hukuk devletinde böyle olmazdı: Yetkililer, böyle bir soruyla karşılaştıklarında konunun artık mahkemelerin işi olduğunu, yargıçların en doğru kararı vereceğini söylerlerdi.

Bizde böyle olmuyor çünkü “hukuk” kimsenin umurunda değil.

Darbecilere ne cezalar verileceği kanunlarda yazılı.

Savcıların soruşturmasını takiben yazacakları iddianamede bu suçun kanıtları, suçun birinci derecede sanıkları, onların yardımcıları vs için isteyeceği cezalar da aşağı yukarı belli.

Mahkeme de yargılamayı yapacak, savunmayı dinleyecek, iddianın kanıtlarını değerlendirecek ve kararını verecek.

Bunun ötesinde “geriye yürüyecek” cezalar ihdas etmek, milleti kandırarak oyalamak değilse, hukuksuzluğun bizzat Meclis eliyle hayata geçirilmesi demek.

Ceza hukukunun temel ilkelerinden biri, sanığın aleyhine olan kanunun geriye doğru yürümeyeceğidir.

Onun için idam cezasını getirseniz bile bu darbecilere uygulanamaz. Uygularsanız yanlış hesap AYM’den, AİHM’den döner. AB kapısından kovulmak da işin cabası olur.

 

Emanete sahip çıkamadınız

 

İçişleri Bakanlığı ve yargıdaki işten el çektirmeleri Maliye Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki operasyon takip etti.

Maliye’den 1500 kişiye işten el çektirildiği bildiriliyor. Maliye Bakanlığı’ndaki “temizliğin” devam edeceği de haberler arasında.

Diyanet’te de 500’e yakın işten el çektirme var. Başbakanlık’ta da bunun yarısı kadar.

Havuz gazetesinin bildirdiğine göre Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda da benzeri bir temizlik yapılacak. Sayının ne olacağını henüz bilmiyoruz.

Darbe girişiminin üzerinden şunun şurasında kaç gün geçti?

Ama görüyorsunuz ki Fethullahçı olduğu gerekçesiyle devlet kadrolarında işten el çektirilenlerin sayısı belli ki 20 binin altında olmayacak.

“Bu kadar kısa zamanda ne kadar kolay buldular Fethullahçıları” diye merak ediyorsanız söyleyeyim:

Kolay oldu, çünkü onları o makamlara getirenler bu iktidardır!

Artık şunu rahatça söyleyebiliriz ki, bu iktidar partisi, kendisine verilen emaneti iyi idare edemedi.

Devleti bir cemaatin adamlarıyla doldurdu, devlet içinde devlet olmalarına göz yumdu.

Araları bir nedenle bozulmasaydı başımıza kim bilir ne çoraplar öreceklerdi?

“Bilmiyorduk” diyemezsiniz!

Ben bu köşede bu cemaatin bir gizli örgüt gibi çalıştığını yazarken, siz o çetenin Maliye’deki uzantılarıyla Doğan Grubu’nu cezalarla boğmaya çalışıyordunuz.

Kusura bakmayın ama bu milletin size verdiği emaneti iyi koruyamadınız!

Milli iradeyi götürüp bir cemaatin emrine verdiniz.