T24 - Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, tutuklanan emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile görevdeki Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'i karşılaştırdı. Çakır, Başbuğ için, "Başbuğ’un en büyük hatası, epey hakim olduğu PKK ve Kürt sorunları konusunda statükocu davranması ve hükümetin açılım stratejisine destek vermediği gibi engelleyici pozisyonlar almış olmasıydı. Sonunda hem kendi kaybetti, hem de Türkiye’ye kaybettirdi" dedi.
Ruşen Çakır'ın Vatan'da "Başbuğ’a bakıp Org. Özel’i anlamaya çalışmak" başlığıyla yayımlanan (8 Ocak 2012) yazısı şöyle:
Başbuğ’a bakıp Org. Özel’i anlamaya çalışmak
Ne zamandır Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel hakkında bir yazı yazmayı tasarlıyordum. İlker Başbuğ’un tutuklanmasından sonra kafamdaki bu yazıyı daha fazla geciktirmek istemedim. Ancak Org. Özel hakkındaki görüşlerimi dile getirmeden önce, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın onun hakkında söylediklerine kısaca değinmek istiyorum. Demirtaş, Org. Özel’in Kürt sorunu hakkındaki bazı görüşlerine çok hiddetlenmiş olmalı ki kendisine “Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın. Senin kıymetin o kadardır” diye çıkışmış. Nedense “onbaşı” bizim siyasilerin dilinde bir küçümseme, aşağılama sözcüğü oluyor. Unutanlar için hatırlatalım: Bundan yaklaşık 15 yıl önce DYP Lideri Tansu Çiller, ANAP Lideri Mesut Yılmaz’ı, başına “şerefsiz” sıfatı da ekleyerek onbaşıya benzetmişti.
Demirtaş’ın bir süredir dilini kontrollü bir şekilde sivrilttiğini gözlüyoruz. Bu tutum hem onun BDP içinde “en makul” isimlerden biri olduğu yolundaki algıyı zedeliyor, hem haklı olduğu konularda haksız bir pozisyona düşmesine yol açıyor, hem de Türk ve Kürt kamuoyları arasındaki mesafenin daha da açılmasına neden olunuyor.
Kürtçe eğitime itirazı
Demirtaş, Org. Özel’e Kürtçe eğitime karşı çıktığı için tepki gösteriyor. Gerçekten Org. Özel’in, Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın sorusuna verdiği cevap son derece yadırgatıcı. Mevcut anayasanın 3. ve 42. maddelerini anımsatan Org. Özel, Bila’ya “Türkçe, bu topraklarda yaşayan herkes için ortak bir paydadır. Eğitimde ve kamusal alanda farklı dillerin kullanılmasının toplumda ayrışma yaratacağını ve bu nedenle başka bir dilin eğitimde ve kamuda kullanılmasını uygun bulmuyorum” demişti.
Halbuki anadilde eğitim konusunun mevcut anayasayla mümkün olmadığı zaten biliniyor ve yeni anayasada bu yönde düzenlemeler yapılması talep ediliyor. Org. Özel dahil olmak üzere, mevcut anayasayı korumaya çalışanların başarılı olma şansı da pek bulunmuyor.
İkinci olarak, farklı dillerin kullanımına ayrışma yaratacağı gerekçesiyle karşı çıkan birisinin, bugün Kürt sorunu nedeniyle toplumda zaten yaşanmakta olan ayrışmayı nasıl çözeceğini de söylemesi gerekir.
Her vatandaş gibi Org. Özel de Kürtçenin kullanımı konusunda belli görüşlere tabii ki sahip olabilir ama bunu kamuoyuna bu şekilde sunmasının doğru olmadığı kanısındayım. “Sormuşlar, o da cevaplamış” diyenler olabilir, ama unutmayın, gazeteci her soruyu sorar ama muhatapları bunların tümünü cevaplamak zorunda değildir. Nitekim Org. Özel’in aynı mülakatta askeri konulardaki bazı soruları “gizlilik” gerekçesiyle cevaplamadığını görüyoruz.
Mülakatın bir yerinde Org. Özel’in “Terörle mücadelenin güvenlik boyutu dışındaki faaliyetleri hükümetimizin yetkisinde olan konulardır” dediğini görüyoruz ama hemen ardından “atılacak her adımda, toplumsal hassasiyet ve değerlerimizin gözetilmesi; şehit ve gazilerimizin anılarına saygı duyulması yaşamsal önem taşımaktadır” diye ekliyor.
Başbuğ’la kıyaslama
Bu noktada Org. Özel’i İlker Başbuğ ile kıyaslayabiliriz. Başbuğ göreve geldiğinde kamuoyunun karşısına çıkmak istemediğini söylemiş ama değişik vesilelerle sık sık bu sözüne aykırı hareket etmişti. Org. Özel’in bu noktada Başbuğ ile asla kıyaslanamayacağı ortadadır. Birçoklarımızın daha adını bile ezberleyemediği Org. Özel’in alışılmadık ölçüde sessiz ve ortalıkta görünmemeye özen gösteren bir genelkurmay başkanı olduğu açıktır. Ne var ki, medyanın yazılı sorularına birkaç kez yazılı cevap vermiş olması onun da mutlak anlamda sessizliği tercih etmediğini bize gösteriyor. Tabii ki en çok PKK ve Kürt sorunu üzerine konuşuyor. Ve söylediklerinin hiçbiri bizi şaşırtmıyor, heyecanlandırmıyor.
Dün de yazmış olduğum gibi Başbuğ’un en büyük hatası, epey hakim olduğu PKK ve Kürt sorunları konusunda statükocu davranması ve hükümetin açılım stratejisine destek vermediği gibi engelleyici pozisyonlar almış olmasıydı. Sonunda hem kendi kaybetti, hem de Türkiye’ye kaybettirdi.
Buna karşılık şu aşamada Org. Özel’in durumunun hiç de sıkıntılı olduğu söylenemez. Uyum içinde çalıştığı hükümetin bir süredir Kürt sorununda baskı politikalarını tercih etmesinin Org. Özel’in işini iyice kolaylaştırdığı bellidir. Fakat hükümetin yeniden açılımcı bir çizgiye dönmesi halinde durumun karışacağını kestirmek zor olmasa gerek.