T24 - Osman Baydemir'in "silahlı mücadele miadını doldurmuştur" sözüne Abdullah Öcalan'ın aldığı tavır için Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, "Kürt siyasi hareketinin kendisiyle başlayıp kendisiyle sona ermesini istiyor" diyerek, "Öcalan’ın kendisine rakip, alternatif ve tehdit olmaya soyunan veya onun böyle sandığı kişilerin, genellikle şiddet yoluyla tasfiye edilmelerini hep yaptı" dedi.
Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır'ın "Öcalan bunu hep yapıyor" başlığıyla yayımlanan (24 Kasım 2010) yazısı şöyle:
Öcalan bunu hep yapıyor
Osman Baydemir’in “silahlı mücadele miadını doldurmuştur” sözüne Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatları aracılığıyla verdiği ayar, bayram sonrası rehavetiyle siyasi gündemin fazla yoğun olmaması nedeniyle, gecikmeli de olsa geniş bir şekilde tartışılıyor. “Tartışılıyor” dediğime bakmayın, aslında tam da Baydemir-Öcalan polemiğinden hareketle Türkiye’nin özellikle şu günlerde yapması gereken hayati bir tartışma, yapılıyormuş gibi yapılıp ıskalanıyor. Bu ıskalamada, medyanın çoğunluğuna hakim olan “yesinler birbirini” anlayışının belirleyici olduğunu düşünüyorum.
Ne var ki “yesinler birbirlerini” formülünün burada pek geçerli olabileceğini sanmıyorum. Çünkü burada birbirini yiyen iki kişi (Baydemir ile Öcalan) yok; Öcalan’ın, yemeğine göz koyduğunu düşündüğü Baydemir’den önündeki tabağı kaçırması var. Aslında Öcalan bunu hep hep yaptı, bu gidişle bundan sonra da yapacağa benziyor.
Nedir Öcalan’ın yaptığı? Kısaca söylersek o Kürt siyasi hareketinin kendisiyle başlayıp kendisiyle sona ermesini istiyor. PKK’nın tarihi bir yanıyla, Öcalan’ın kendisine rakip, alternatif ve tehdit olmaya soyunan veya onun böyle sandığı kişilerin, genellikle şiddet yoluyla tasfiye edilmelerinin toplamıdır. İlginçtir, Öcalan’a meydan okumadan PKK’dan kopmak isteyenlere pek engel çıkarılmazken, şu ya da bu şekilde onun mutlak otoritesini sorgulayan veya sorguladığından (hatta ilerde sorgulayabileceğinden) şüphenilen çok kişinin başına gelmedik kalmamıştır.
Leyla Zana gibi
Peki Baydemir’in çıkışında böyle bir boyut var mıydı? Hiç sanmıyorum. Tıpkı cezaevinden çıktıktan sonraki Leyla Zana’nın “Öcalan’a rağmen” hareket etme amacı olmadığı gibi. Fakat hatırlanacaktır, Öcalan, Zana’nın özellikle Avrupa’dan gördüğü yoğun ilgiden hayli rahatsız olmuş, hadi daha açık konuşalım, kıskanmış ve avukatları aracılığıyla Zana’ya ayar üzerine ayar vermişti. Zana da o tarihten itibaren, Kürt hareketinden hiç kopmamakla birlikte (öyle ki hayatını büyükşehirler veya Avrupa’da değil Diyarbakır’da sürdürüyor) öne çıkmamaya aşırı özen gösterir olmuştu.
Tekrar Baydemir’e dönecek olursak: O da, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinin kişisel yeteneklerinden kaynaklanmadığını herhalde bizlerden daha iyi biliyor olmalı. Onun 2004’de aday gösterilme sürecini bir gazeteci olarak yakından izlemiştim. Onun diğer aday adaylarını sollamasında Kürt hareketini çekip çeviren İmralı-Kandil-Avrupa üçgeni belirleyici olmuştu. İkinci kez aday gösterilmesinde de aynı odakların en azından olur’una sahipti. Ama daha önemlisi Diyarbakır halkı, Baydemir değil de başka birisi aday gösterilmiş olsa yine seçerdi.
O sadık olduğunu düşünüyordu
Baydemir’in Öcalan’dan rol çalmak, İmralı-Kandil hattının dışına çıkmak istediğini hiç mi hiç sanmıyorum. Tam tersine “silahlı mücadele miadını doldurdu” derken tam da bu hatta sadık olduğunu göstermek istiyordu. Çünkü bu söz Öcalan ve diğer PKK yöneticileri tarafından defalarca sarf edilmişti. Fakat kamuoyunun Baydemir’in sözlerine atfettiği önem, Öcalan ve PKK’yı endişelendirmiş ve buna bağlı olarak öfkelendirmişe benziyor. Bu öfkenin esas nedeni “kıskançlık”sa, ikinci nedeni de bu tür çıkışların “pişmekte olan aşa gereksiz su katma” anlamına gelebileceği kaygısıdır. Malum devlet Öcalan’la sistemli bir şekilde görüşüyor ve PKK Lideri sürecin gidişatından çok memnun. Dolayısıyla Kürt hareketinde kendisi dışında birilerinin süregiden görüşmeleri sekteye uğratacak çıkışlar yapmalarını engellemek istiyorlar.
Tabii bir de şu var: Tam da görüşmeler sürerken, Öcalan elindeki en büyük kozdan, yani silahtan vazgeçmek kesinlikle istemeyecektir.
Bütün bu polemik ve tartışmalar neye varır diye sorulacak olursa, pek bir şey çıkmaz derim. Baydemir istifa etmez, görevden de alınmaz; ama bundan sonraki sözlerine daha fazla özen gösterir; muhtemelen çok az konuşur. Öcalan da ayarının etkili olduğunu görürse, ki muhtemelen görecektir, olup bitenleri unutur ve Baydemir’in gönlünü alır.