Eski milli takım kalecisi, kaptanı ve Hürriyet yazarı Rüştü Reçber, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in Alaçatı’da karıştığı kavgayı yazdı. Terim’in 'haklı olsa bile yaptığının yanlış olduğunu' savunan Rüştü, Terim’e “Birileri sizi görevden almadan kendi gururunuzla bırakmanız lazım değil mi?” sözleriyle seslendi.
Eski milli kaleci, Terim’in basın toplantısındaki demeci için “Özrünüz kabahatinizden büyük” yorumunu yaparken, Alaçatı kavgasının haberini yapan ve yayınlanmaması üzerine istifa eden AA muhabiri İbrahim Evrim Ayral’ın da 'gururlu ve onurlu bir duruş’ sergiliediğini savunarak “Bu ülkenin senin gibi insanlara ihtiyacı var” yorumunda bulundu.
Rüştü Reçber’in 24 Temmuz 2017’de Hürriyet’te “Fatih Terim’in Alaçatı baskını” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Öncelikle hocam, olay nerede, nasıl, ne şekilde olursa olsun, yüzde 100 haklı bile olsanız, yaptığınız çok ama çok yanlış. Aslında bunun siz de farkındasınız..
Bir anlık sinirle de, aşırı tahrikle de olsa, bu yanlış ortadan kalkmaz.
Hepimiz bir şeyleri değiştirmek, geliştirmek ve güzel bir noktaya ulaşmak için çaba sarfederken, sporun başındaki insanların bu yaptıklarını kabul etmek bana ters düşüyor.
En basitinden,
- Bu ülkede çocuklar var.
- Bu ülkede gençler var.
- Bu ülkede sporu gerçek anlamıyla seven insanlar var.
İşte bu sebeplerledir ki, belli konumlara ulaşmış insanların sadece kendilerine ve ailelerine değil, topluma da sorumlulukları vardır.
Eğer o insanlar, bu sorumlulukların altında eziliyor ya da güç zehirlenmesi yaşıyorsa, bu kez gerekli merciler görevlerini yapmak zorundadır.
İyi şeylerin ödüllendirilmesi gibi, yapılan yanlışların da bir karşılığı olmalı.
Sonuç olarak...
- Şahıs kim olursa olsun, bulunduğu makamı suistimal ediyorsa özür dileyip görevini bırakmalıdır.
- O bırakmaya yanaşmıyorsa, ilgili merciler tarafından görevinden alınmalıdır.
- Hiçbiri olmadı mı? O zaman sözü yeni Spor Bakanı söyleyecek.
- O da mı olmadı. Artık talimat verecek makam belli!..
Denebilir ki, “Efendim insanlar hata yapabilir, hoşgörmek de lazım...” O zaman size Arda Turan örneğini gösteririm. Bir hata yaptı, özür diledi ve daha çok zaman taşıyacağı milli formayı bırakıp gitti.
Şimdi hocam... Birileri sizi görevden almadan kendi gururunuzla bırakmanız lazım değil mi?
Ve kimse “Dünya Kupası’na katılma mücadelesi içindeyiz. Bu işi büyütmeyelim” demesin.
Bazı durumlar vardır ki, bir karar uygulandığında zarar görürken, aslında doğruluğun temelini atmışsınızdır. Karşılığını da zamanla alırsınız.
Hocam... Basın toplantısındaki söylemleriniz hangi noktada olduğunuzu bir kez daha gözler önüne serdi. Mazeretinizin özrü bile kabahatınizden büyük... Çünkü hocam, bu ülkenin polisi var, savcısı var, mahkemesi var!
Hiç kolay değildir, sevdiğin bir işten, çalışmak zorunda olduğun bir kurumdan istemeden ayrılmak..
Gurur herkeste yoktur sevgili İbrahim, hele omurgalı olabilmek şu dönemde çok çok zor.
Sen sevdiğin mesleğin temel kurallarının ve etik anlayışın dışında hareket edilmesine tepki verdin ve doğru yaptın.
Belki bundan sonra zorlanacaksın ama unutma ki yaptığın doğru senin kapını mutlaka çalacaktır.
Bu ülkenin senin gibi düşünen ve mesleğine saygı duyanlara ihtiyacı var.
- Galatasaray adı sanı bilinmeyen bir takıma elendi. Rakibin avantajları nelerdi?
- Ligleri devam ediyor. Yani fizik ve oyun düzeni olarak hazır durumdalar.
- Geçmişinde UEFA Kupası şampiyonluğu olan bir takıma karşı oynuyorlar. Bu yüzden daha motiveler.
Galatasaray’ın da mazeretleri vardı...
- Daha sezon başlamadığı için fizik, teknik, taktik yönden hazır değiller.
- Futbolcuların bir çoğu lig bitip milli maçlara gittiğinden zihinsel dinlenmeyi yapamadılar.
- Hocanın kurmaya çalıştığı yeni sistem henüz oturmamıştı.
Evet, gerekçe çok...
Ama iki takım arasında asıl önemli olan fark şuydu:
Östersunds, “tarihi bir maça” çıktığını biliyorken, Galatasaray sadece “hangi tarihte” oynayacağını biliyordu.
UEFA’ya karşı mali sorumluluklar altında olan Fenerbahçe, kaynak yaratamazsa bonservisi ile aldığı oyuncuları oynatamayacak.
Yani oyuncu satarak ya da başka kaynak yaratarak işi çözmeye çalışacaklar.
Hoca ve yönetim bunları düşünürken ve hala transfer peşinde koşulurken, insan şunları düşünmeden edemiyor:
“Keşke daha önce har vurup harman savurulmasaydı, doğru planlama yapılıp, kaynak yaratabilinseydi de işler bu noktaya gelmeseydi.”
Ümit Özat bu ülkede teknik adamlıkta son dönemin düşünce devrimini gerçekleştiren insanların içerisindedir.
Bizlere anlayışını aktarmaya çalışırken, “Limon satarım Galatasaray’da çalışmam” sözüyle bir çuval inciri berbat etti.
Bu meslekte karşına öyle şeyler çıkar ki, ettiğin lafın altında ezilirsin.
Ümit’in o sözü, Fenerbahçe’ye sempatik görünmek ve bir gün orada çalışabilmek için söylemediğini biliyorum.
Sevgili Ümit’in profesyonelliği daha iyi anlayacağını düşünüyorum.