"Rusya Türkiye'nin NATO'yla arasının açılmasını ister, ama ittifaktan ayrılmasını tercih etmez"

"Rusya Türkiye'nin NATO'yla arasının açılmasını ister, ama ittifaktan ayrılmasını tercih etmez"

Gazeteci Cenk Başlamış, Suriye'deki iç savaş sona ererken Rusya'nın durumunu değerlendirdi. Başlamış, Cumhuriyet'te kaleme aldığı yazıda Rusya'nın Türkiye politkasını değerlendirerek, "Rusya, Türkiye’nin NATO’yla arasının açılması ister ama ittifaktan ayrılmasını istemez. ABD-Türkiye arasında gerginlik ister ama kopmalarını istemez. “Yabancı” ve “rakip” gördüğü ve hırslarından kuşku duyduğu Türkiye’yi yakınında tutarak kontrol etmek ister ama “ev”inin kapılarını açmaz" dedi. 

Başlamış'ın "Afrin ve ‘zoraki nikâh" başlığıyla yayımlanan (30 Ocak 2018) yazısı şöyle:  

Suriye’deki iç savaşta artık finale ilerlerken Rusya’nın tek istediği, öncülük ettiği Astana ve Soçi’nin zarar görmemesi. O yüzden de masa devrilmediği ve kendi belirlediği kırmızı çizgiler aşılmadığı sürece Türkiye’nin taleplerini sineye çekiyor.

Afrin’de “Zeytin Dalı” operasyonunun başlamasından birkaç saat sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan “Kaygılıyız” açıklaması diplomatik dile aşina olanların yüzünde alaycı bir gülümseme yarattı.  Pratikte “savaş” anlamına gelen kapsamlı bir askeri müdahaleye gösterilen bu son derece “yumuşak” tepkinin gündelik dildeki karşılığı sadece ve sadece “onay”dı. Üstelik, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ertesi gün “onay”ı daha da ileri götürerek, “ABD’nin Suriye’deki tek taraflı eylemlerinin Türkiye’yi çıldırttığını” söyledi.  Böyle bir harekatın, 30 Aralık 2015’te başlattığı operasyonla Suriye’deki en önemli oyun kurucu olan Rusya “yeşil ışık” yakmadan düzenlenemeyeceğini herkes çok iyi biliyor. “Zeytin Dalı” operasyonunun başlamasından hemen önce Türk uçaklarını vurma tehdidinde bulunan Suriye yönetimi, Moskova’nın telkiniyle öfkeli ve zoraki bir sessizliğe büründü ve o uçakları vuracak S-400 füzelerinin radarları kapandı.  Bütün bu gelişmelere bakarak Moskova’nın Afrin operasyonuna destek verdiği sonucunu çıkarabilir miyiz? Hayır, çıkaramayız!

Neden izin verildi? 

Doğru, Rusya harekâta “yeşil ışık” yaktı ama bu Türkiye’nin yaptıklarını koşulsuz desteklediği, dahası son günlerde Suriye’nin kuzeyinde yaşananlardan hoşnut olduğu anlamına gelmiyor. Hatta tersine, “Zeytin Dalı” operasyonu, Ruslar için uygunsuz bir zamana denk geldi. O zaman neden “izin” verildi? Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaşta artık yavaş yavaş finale ilerlerken Rusya’nın tek istediği, öncülük ettiği Astana ve Soçi süreçlerinin zarar görmemesi ve sorunun siyasi çözüm süreci önünde engel çıkmaması.  Suriye’de -tıpkı İran’la olduğu gibi- Türkiye ile geçici bir ittifak kuran Moskova, masa devrilmediği ve kendi belirlediği kırmızı çizgiler aşılmadığı sürece müttefiklerinden gelen talepleri en azından şimdilik sineye çeker görünüyor. Rusya aslında önceden belirlediği hedeflerine tek tek ulaştı, şimdi tek istediği Suriye gemisini fırtınalı denizden sakin bir limana yanaştırmak.

İşine gelen yanları var 

Ama “Zeytin Dalı”nın Rusya’nın işine gelen yanları da yok değil... Örneğin, son zamanlarda ABD ile “fazla” yakınlaşan PYD’nin operasyon yardımıyla bedel ödemesini istiyor. Rusya, Suriye’nin geleceğinde Kürtlere bir rol vermeyi düşündüğü için cezayı kesen taraf olmaktan kaçınıyor.  Diğer yandan, ABD’nin 30 bin kişilik YPG ordusunu silahlandırma kararıyla fitili ateşlenen operasyonun Ankara ile Washington arasındaki soğukluğu daha da derinleştirme olasılığına kuşkusuz için için seviniyor.

Tarihsel rekabet 

Bunlar bir tarafa, gerçek şu ki, zaman zaman işbirliği yapsalar da tarih boyunca rakip olan Türkiye ile Rusya arasında son dönemde yine bir “zoraki nikâh” var. İki ülkenin Suriye’deki çıkarları örtüştüğü için, özellikle “uçak krizi”nin geride kalmasından sonra aynı cephede görünüyorlar. Rusya’nın göz yumması olmasaydı Türkiye ne “Fırat Kalkanı”nı ne “Zeytin Dalı”nı yapabilirdi ne de Astana ve Soçi’de fotoğraf verebilirdi. İran’la birlikte Türkiye’nin yardımı olmasa, Rusya Suriye planını uygularken zorlanır, ABD’nin karşısında şimdi olduğu kadar özgüvenli duramazdı.  Ama bugünü anlayabilmek için 24 Kasım 2015’te Türk-Rus ilişkilerinde nasıl bir kırılma yaşandığını ve sonuçlarını iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Kamuoyunda bilinenin tersine, Türkiye Rus uçağını düşürdüğü için Moskova’dan özür dilemedi. Uçak için özür dilenmesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in en önemli koşulu olmasına karşın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yazdığı mektupta -Rusçasında ve Türkçesinde- sadece uçağın düşmesi sonucu Rus pilotun ölmesi nedeniyle özür dilendi. “Özür dilendi, dilenmedi” konusu ayrıntı gibi görünüyor ama değil...

Rus pragmatizmi 

Zaman zaman duygularının ve diplomasiden uzak geçmişinin esiri olsa da Putin, kamuoyu önünde defalarca açıkladığı koşulu yerine gelmediği halde pragmatik davranarak aniden “U dönüşü” yaptı ve barışmayı kabul etti. Bunun nedeni, Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerin gerginleşmeye başladığını daha 15 Temmuz darbe girişiminden önce görmesi ve bu durumu ülkesinin çıkarları için kullanabileceğini hesaplamasıydı. Barışma oldu ama gerçekten de artık ipleri Rusların eline geçirdiği, işbirliğinin çerçevesini onların belirlediği bir ilişki süreci başladı. Böylece Türk-Rus ilişkisinde 24 Kasım 2015 öncesi var olan kısmi denge bozulmakla kalmadı, 2000’li yıllar boyunca iki tarafın yoğun çabasıyla sağlanan karşılıklı güven duygusu uçak olayının ardından büyük zarar gördü.  Ama sonuçta Putin’in evdeki hesabı çarşıya uydu ve Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana Rusya’ya çelme takan Türkiye politika değiştirdi, bunun karşılığı da yeniden “saha”ya dönebilmesi oldu. Türkiye’yi yanına çekerek hem ABD’ye karşı daha güçlü bir duruş sergilemeye başlayan hem de onun cihatçı gruplar üzerindeki etkisini kullanmak isteyen Rusya bu süreçte sadece uçak olayında pragmatik davranmadı. Ankara’daki Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un öldürülmesi, Moskova’nın öfkesini dizginlediği olaylardan biriydi, tıpkı ocak ayı başlarında Suriye’deki Rus üssüne saldırı düzenleyen İHA’ların önce Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgeden atıldığını duyurması ama sonradan Ankara’nın sorumlu olmadığını açıklaması gibi. Rusya, Suriye’deki barış süreci tamamlanıncaya kadar Türkiye’nin yine kendisine çelme takar pozisyona geçmesini istemiyor.

Sorular, yanıtlar 

Son dönemlerin popüler tartışma konusu “Türkiye ittifak mı değiştiriyor” sorusuna gelince... Türkiye’yi yönetenlerin gerçekten Rusya’ya mı yöneldiğini yoksa ABD ile ilişkileri düzeltmek için Rus kozunu mu oynadığını konunun uzmanları değerlendirsin. Bu noktada asıl sorulması gereken soru şu olmalı: Rusya, Türkiye ile böyle bir ilişki kurmak ister mi istemez mi?  Hayır, istemez. Peki, ne ister? Türkiye’nin NATO’yla arasının açılması ister ama ittifaktan ayrılmasını istemez. ABD-Türkiye arasında gerginlik ister ama kopmalarını istemez. “Yabancı” ve “rakip” gördüğü ve hırslarından kuşku duyduğu Türkiye’yi yakınında tutarak kontrol etmek ister ama “ev”inin kapılarını açmaz.  ABD’ye kafa tutuyor görünen ama uluslararası dengelerin altüst olması halinde ortaya çıkacak yeni durumu kontrol edebilecek ve yönetebilecek güce sahip olmadığını bilen Rusya kendi bölgesinde safların netleşmesini değil rakiplerinin itişip kakışmasını tercih eder.  “Nükleer yumruklu” ama “orta siklet” bir boksör olan Rusya’nın asıl istediği “ağır siklet”, ABD ile aynı ringe çıkarak tribünlerin saygısını kazanmak ve karşılaşmanın sonucunu umursamadan orada bulunmanın keyfini çıkarmak.  

CENK BAŞLAMIŞ Gazeteci