Rüyaları çözmek için neler yapılıyor?

Rüyaları çözmek için neler yapılıyor?

İnsanlar yıllardır rüya kayıtlarını arşiv halinde saklıyor. Bu arşivler insan beynine dair ne anlatıyor? Modern teknoloji rüyaları anlamayı nasıl kolaylaştırabilir?

Dünyanın birçok ülkesinde yüzlerce rüyanın kaydı tutuluyor. Bugün akıllı telefonlarda bu işi yapan birçok uygulama var. Peki bu rüya arşivleri fikri nasıl gündeme geldi ve rüyaların anlamını çözmede bize yardımcı olabilir mi?

İlk rüya arşivi Amerikalı psikolog Bert Kaplan'ın fikriydi ve İkinci Dünya Savaşı sırasında başlatıldı. Uzun süre unutulan bu kayıtlar bir süre önce Rebecca Lemov tarafından Rüya Veritabanı adıyla kitap haline getirildi.

Antropologlar yıllar boyunca dünyanın farklı bölgelerindeki kabilelerle görüşüp bu arşive katkıda bulunmuştu. Bu mülakatlar mikro kartlara yazılarak çeşitli bölgelerdeki arşivlerde saklanmıştı. İşlte Lemov tek tek kütüphaneleri dolaşarak yıllar boyunca dokunulmadan bırakılan bu kayıtları incelemiş, her türlü insanın rüyalarından haberdar olmuştu.

Bugün dijital olanaklar çok daha fazla verinin daha küçük depolarda saklanmasını olanaklı kılıyor.

Hepimizin bildiği gibi bazen bize anlamlı gelen rüyalar görür, onları görme nedenimizi açıklayabiliriz. Ama çoğu zaman tuhaf ve açıklama götüremeyecek ayrıntılar vardır bu rüyalarda.

"Rüyalar mükemmel bir şekilde bize ulaşmaz, tarifleri zordur" diyor Lemov, "ve teknolojinin bunları kolaylıkla çözebileceğini sanmıyorum."

Bazıları ise teknoloji sayesinde rüyaların anlamını bulmanın kolay olacağı kanısında. ve gibi uygulama programları kullanıcıya rüyalarının tarifini kaydetme olanağı veriyor. Programı hazırlayanlar bu şekilde rüyaları anlamaya yarayacak belli verileri ve örnekleri tespit etmeye çalışıyor.

Ancak Shadow'un kurucusu Hunter Lee Soik'in dediği gibi bu kolay bir iş değil. Henüz kamuya açık olmayan Shadow'un 10 bin beta üyesi bulunuyor ve bunların rüyalarından yola çıkarak bazı örnekler geliştirilse de Soik bu verilerin kesin olmadığını vurguluyor.

"Az sayıda örneklerimizden yola çıkarak dolunay dönemlerinde cinsellik ve şiddet içeren rüyalarda bir artış gördüğümüzü ve programı çıkardığımız günden bu yana her dolunayda bunun olduğunu söyleyebiliriz" diyor Soik.

Fakat Soik, veri tabanı küçük olduğu için bunu ciddi bir iddia olarak ortaya atamadığını da ekliyor.

Shadow programı, kullanıcının kendi ifadelerinden yola çıkarak bazı anahtar kelimeler belirleyerek her ülke için geçerli olabilecek örneklemeler çıkarmaya çalışıyor. Örneğin dün gece Japonya'da kaç kişi rüyasında dev canavar Godzilla'yı gördü sorusuna bu programın kaba bir cevap verebileceğini söylüyor Soik.

"Çoğu insan korkunç rüyalar görür ve bu tür rüyalar akılda kalır… Kadınların rüyasında daha fazla karakter vardır ve rüyaları daha canlıdır" diyor.

Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Nöropsikolog Patrick McNamara ise Dreamboard'a danışmanlık yapıyor. Hangi görüntü ve nesnelerin neyle bağlantılı olduğunu bulup bir "rüya şifresi" oluşturmaya çalışıyor.

"Bu şifrelerden yeterince oluşturduğumuzda rüyaların bir anlama gelip gelmediğini anlayabiliriz" diyor.

Fakat bugün böyle bir şifrenin olmadığını, rüyaları yorumladığını iddia edenlere inanmamak gerektiğini vurguluyor.

"Rüyalar bir anlam taşımıyor demiyorum, henüz bilmediğimizi, bilimin herhangi bir yorumlama yöntemini desteklemediğini söylüyorum" diyor.

Rüyaları analiz etmenin sorunlarından biri, bugün için araştırmacıların kendilerine anlatılan tariflere dayanmak zorunda olmasıdır. Bu anlatımlar her zaman doğru ya da tam olmayabilir. Bazı insanların özel ve anlatması zor rüyalar hakkında açık konuşamaması anlaşılır bir şeydir.

Bu tür sorunları ortadan kaldırmak için Tokyo Üniversitesi'nden araştırmacılar beyindeki belli aktiviteleri belli görüntülerle eşleştirmeyi sağlayan bir algoritma içeren bir makine geliştirmeye çalışıyor.

Science dergisinde yayımlanan bir makalede, bu makinenin gece beyni izleyerek insanların ne hakkında rüya gördüğünü doğru tahmin ettiği anlatılıyor.

Rüyalar insanın en derin duygularına ve arzularına açılan pencereler olarak görüldüğü için bir gün onları anlayacak bir sistem geliştirme düşüncesi heyecan vermeye devam ediyor.