AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin tepkisine karşın Rusya'dan yeni S-400 füzeleri satın alabileceklerini söyledi. Peki Türkiye füze savunma sistemi için neden S-400'leri seçti? ABD'nin Türkiye'yi F-35 programından çıkarmasına yol açan füze savunma sistemi nasıl çalışıyor? Teknik özellikleri neler? Nerelerde kullanılıyor?
Türkiye'nin 1990'lı yıllardan bu yana devam eden uzun menzilli füze savunma sistemi macerası, 2010'lu yılların ikinci yarısında bir diplomasi mücadelesinin merkezine oturdu.
Soğuk Savaş'ın sonlarına doğru bölge ülkeleri füze sistemlerini geliştirdi. Ankara da, Suriye, Irak ve İran'dan kaynaklanabilecek füze tehdidine karşı bir füze savunma sistemi edinme çalışmalarına hız verdi. Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın 2000'li yılların başlarından itibaren açtığı ihalelerde sonuç alınamadı.
2011'de ise yanı başında, Suriye'de iç savaş başladı. Türkiye, Şam yönetimine karşı muhalifleri destekledi. 2012 sonunda, Suriye'deki savaş ilk kez Türkiye'de sivil ölüme yol açtığında, Türkiye NATO'dan hava savunma takviyesi talep etti. Ocak 2013'ten bu yana 5 farklı ülke geçici olarak Patriot ve SAMP-T füzesi gönderdi ve talebi karşıladı.
Ancak Türkiye'nin 2018'de Afrin bölgesine ve 2019'da da doğu sınırlarının ötesinde PYD'yi hedef alan iki Suriye operasyonu sonrası, İspanya dışında tüm ülkeler bu sistemleri geri çekti. Böylece geriye sadece Adana'daki İspanya'ya ait Patriot füzeleri kaldı.
Türkiye, NATO'dan füze savunma sistemi talep ettiği sıralarda bir yandan da kendi kalıcı sistemlerini edinmek hedefiyle ihaleye gitti. İhale şartları, ortak üretim ve teknoloji transferiydi, bu da uzun vadede Türkiye'nin kendi sistemlerini kendisinin üretmesini sağlayacak formüldü.
2013 sonunda ilk ihale sonuçlandı ve 3,4 milyar dolar ile Çinli bir firma kazandı.
Çin'in CPMIEC şirketinin geliştirdiği FD-2000 savunma sistemlerinde, Türkiye'nin beklentilerini karşıladığı için karar kılındığı açıklandı. Ancak şirketin ABD yaptırım listesinde olması ve NATO'dan gelen itirazlar sonucunda geri adım atıldı. 15 Kasım 2015'te Türkiye, ihale sonucunun iptal edildiğini duyurdu.
Aynı ihalede yer alan ABD yapımı Patriot sistemleri ise hem fiyatının pahalı olması, hem de üretici Raytheon şirketinin teknoloji transferine yanaşmaması nedeniyle elenmişti.
Bu sırada ihalede ikinci sıradaki İtalyan-Fransız ortak yapımı SAMP-T için görüşmelere başlayan Türkiye, bir yandan da Suriye'de muhalifleri desteklemeye devam ediyor; bu süreçte sıklıkla Şam yönetiminin en büyük destekçisi olan Rusya ile karşı karşıya geliyordu.
24 Kasım 2015'te ise Türk jetleri, hava sahasını birden çok kez ihlâl ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağını düşürdü. Bunun üzerine Rusya ile Türkiye arasındaki gerilim, hem Suriye sahasına hem ikili ticari ve diplomatik ilişkilere büyük etkisi olacak şekilde tırmandı.
Nihayet iki ülke arasında sorunlar çözülüp Ağustos 2016'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin St. Petersburg'da bir araya geldiğinde, iki ülke arasında Suriye konusunda yakın bir işbirliğine gidileceği mesajı verildi.
Bir süre sonra, Aralık 2017'de de Ankara, Rusya ile biri opsiyonlu iki adet S-400 sisteminin satın alınması konusunda S-400 hava savunma sistemleri konusunda bir sözleşme imzalandığını açıkladı.
Türk yetkililer, toplam maliyeti 2,5 milyar dolar olan S-400 için peşinatın Rus yönetimine transfer edildiğini; bu işbirliğinin daha da gelişerek S-500'lerin ortak üretilebileceğini duyurmuşlardı.
Rus uzmanlar, bu açıklamayı "Türkiye'yi S-500 programına dahil ederseniz Türk pazarının Rus savunma sanayisine açık olmasını ve yeni S-400 sözleşmelerinin de yapılmasını bekleyebilirsiniz" diye yorumladı.
Varılan anlaşma uyarınca, sistemin kontrolü tamamen Türk Silahlı Kuvvetleri'nde olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere Türk yetkililer sıklıkla Patriot füzelerinin şartlarını karşılamadığını; bu sebeple S-400'lerin tercih edildiğini açıklasa da; Rusya ile imzalanan anlaşmada da teknoloji transferi ve ortak üretim şartları kesin olarak sağlanmıyor.
Milli Savunma Bakanlığı 12 Temmuz 2019'da, ilk parçaların Türkiye'ye ulaştığını açıkladı.
İnternet sitesinden bir duyuru yayımlayan bakanlık, "Sözleşme kapsamında S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sisteminin birinci grup malzemelerinin Mürted Hava Meydanı / Ankara'ya intikali 12 Temmuz 2019 tarihinden itibaren başlamıştır" ifadelerini kullandı.
Şu anda dünyada kullanımda olan en iyi hava savunma sistemlerinden biri olarak gösterilen S-400, Rusya'nın Soğuk Savaş döneminde geliştirmeye başladığı füze savunma sisteminin dördüncü neslini temsil ediyor.
S-400'ün geliştirilmesine 1993 yılında başlandı. Ancak, özellikle Soğuk Savaş sonrası savunma sanayine uygulanan bütçe kesintileri nedeniyle tamamlanması oldukça uzun zaman aldı ve ancak yeni bir teknoloji olarak değil, eski sistemin devamı olarak geliştirilebildi.
Bu nedenle mevcut sistemde kullanılan teknolojinin yüzde 70 ile 80'i bir önceki model olan S-300'den alındı. Bunlar arasında füze depolama sandıkları, fırlatma rampaları ve radarlar bulunuyor.
Testlerine 1999 sonunda başlanan sistem 2007 yılında faaliyete alındı.
Bu sistem, insanlı ya da insansız her türlü hava aracının yanı sıra hem seyir (cruise) hem de balistik füzeleri imha etme kapasitesine sahip. Azami menzili 400 kilometre, ulaşabildiği en yüksek irtifa da 30 kilometre.
Ayrıca, her hedefe iki füze kilitleyerek, eş zamanlı olarak 80 hedefi vurabiliyor.
En fazla 3 bin 500 kilometre uzaklıktan fırlatılan orta menzilli balistik füzeleri imha etme kapasitesine sahip.
Sistemin içinde yer alan bir füzenin ağırlığı 1,8 ton, uzunluğu sekiz metre ve çapı da yaklaşık 50 santimetre. Ayrıca 145 kilograma kadar savaş başlığı taşıyabiliyor.
S-400 sistemi ilk olarak 2007 yılında başkent Moskova'nın savunulmasında kullanılmak üzere devreye alındı.
Ancak daha sonra, özellikle Rusya'nın uyguladığı dış politikaya paralel olarak, bazı kritik noktalarda da konuşlandırıldı.
Bunların başında Suriye'nin Tartus kentinde bulunan Rus hava üssü geliyor. Rusya, 2015 yılında hem kendi hem de Suriye hükümetine ait donanma ve hava unsurlarını korumak amacıyla S-400 füze savunma sistemi yerleştirdi.
Moskova yönetimi, Kasım 2016'da Baltık Denizi kıyısında Rusya'ya ait olan ancak anakarayla bağlantısı bulunmayan Kaliningrad'a füze savunma sistemi ve İskender füzeleri konuşlandırdı. ABD o dönem bu kararı, "Avrupa'yı istikrarsızlaştırmaya dönük bir adım" olarak eleştirdi.
Rusya'nın ayrıca Ukrayna'dan ilhak ettiği Kırım'da da S-400 füze savunma sistemi bulunuyor.
Son dönemde Rusya, çeşitli ülkelerle bu füze savunma sistemini satmak üzere anlaşmalar da yapmaya başladı. Rusya, 2015 yılında Çin'e altı tabur, 2016'da da Hindistan'a 6 milyar dolar karşılığında beş tabur satılması konusunda anlaşma imzalandı. Bir tabur, sekiz fırlatıcıdan oluşuyor.
ABD, 17 Temmuz 2019'da Türkiye'yi, proje ortağı olduğu F-35 yeni nesil savaş uçaklarının üretim sürecinden çıkardığını duyurdu.
Projeyi yürüten ABD'li savunma şirketi Lockheed Martin, Türkiye'de üretilen parçaların Mart 2020'den itibaren ABD'de üretileceğini açıkladı.
Türkiye uçakların kokpit göstergelerinden iniş takımlarına kadar yüzlerce parçayı üretiyordu. Aynı zamanda filosuna katmak üzere yaklaşık 100 kadar uçak sipariş etmişti.
Türkiye'ye teslim edilen iki F-35 uçağı ABD'de tutuldu. Türk pilotlar ABD'ye giderek F-35'leri kullanmak için eğitim alıyordu ancak bu eğitimler de aynı yıl Temmuz sonunda bitirildi.
Yaklaşık bir yıl sonra da ABD Senatosu'nun Silahlı Hizmetler Komitesi, daha önce Türkiye'ye satılan ancak teslim edilmeyen altı adet F-35'in ABD Hava Kuvvetleri tarafından kendi kullanımı için modifiye edilmesine de onay verdi.
S-400 savunma sisteminin ikinci batarya malzemeleri de Türkiye'ye Eylül ayında ulaştı. Milli Savunma Bakanlığı, S-400 sisteminin Nisan 2020'de faal hale gelmesinin planladığını bildirdi.
Ancak 30 Nisan 2020'de, S-400'lerin Türkiye'de etkinleştirilmesi ertelendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözcüsü ve dış politika başdanışmanı İbrahim Kalın, Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sisteminin COVID-19 salgını nedeniyle etkinleştirilmesinin ötelendiğini ancak ileride planlandığı gibi aktive edileceğini açıkladı.
16 Ekim 2020'de ise S-400 hava savunma sistemlerinin Sinop'ta test edildiğine dair haberler uluslararası basına yansıdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu haberleri doğruladı.
Hem erteleme kararı hem sistemin test edilmesi önemliydi; zira Rus yapımı S-400 füze savunma sistemlerini satın alan ilk NATO ülkesi olan Türkiye'ye yönelik tepkiler büyüyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=-sPM3gvt6i4&feature=emb_logo
NATO'nun halen en büyük hasmının Rusya olması, caydırıcılık açısından hem Doğu Avrupa hem de Karadeniz bölgesinde yeni askeri yapılanmalar sürecinde olması Türkiye'nin S-400 savunma sistemlerini alma kararını daha da karmaşık hale getiriyor.
Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemlerinin hiçbir şekilde NATO'nun mevcut savunma ve radar sistemlerine entegre edilemeyecek olması en önemli sorun.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, konunun Türkiye-NATO arası bir soruna dönüşmemesi için dikkatli bir dil kullanırken, tüm müttefik ülkelerden NATO sistemlerine uygun askeri donanım edinmeleri tavsiyesinde bulundu.
NATO yetkilileri, bu sürecin ittifak içinde bir çatlak yaratmasından ve ortak savunma yapısına zarar gelmesinden kaygı duyduklarını saklamıyor.
ABD ise, Türkiye'nin S-400 sistemlerine birçok nedenden dolayı karşı çıkıyor:
S-400'lerin ilk kez test edildiği haberleri üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Morgan Ortagus, Bakanlığın, Türk hükümetinin üst düzey yetkililerine, S-400 gibi Rus askeri sistemlerini satın almasının kabul edilmez olduğunu, S-400 sisteminin aktif hale gelmesinin, Türkiye ile güvenlik ilişkileri bakımından "potansiyel ciddi sonuçları" olacağı uyarısında bulunduğunu belirtti ve denemeyi kınadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise test haberlerini doğrularken "Amerika'nın bu yaklaşımı kesinlikle bizi bağlamaz. Çünkü biz elimizdeki bu tür imkanların testini yapmayacağız da neyi yapacağız? Herhalde bunu kalkıp Amerika'ya soracak değiliz" açıklaması yaptı.
Bunun üzerine ABD'nin Türkiye'ye uygulamayı planladığı yaptırımları da içeren tasarı, önce Temsilciler Meclisi; ardından da Senato'da Aralık 2020'deki oylamalarda kabul edildi.
Bir süre sonra ABD Hazine Bakanlığı, CAATSA yaptırımları kapsamında Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir'in yanı sıra, Savunma Sanayii Başkanlığı Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı Grup Müdürü Mustafa Alper Deniz, Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı Serhat Gençoğlu ile Savunma Sanayii Başkanlığı Başkan Yardımcısı Faruk Yiğit'e yönelik yaptırım kararı aldı.
CAATSA yaptırımları Nisan 2021'de devreye girdi. Savunma Sanayi Başkanlığı yaptırımlarla ABD'den ihracat lisansı alamayacak, ABD'nin ve bağlantılı olduğu uluslararası finans kuruluşlarının kredilerinden faydalanamayacak. Yaptırım listesindeki kişilerin varsa ABD'deki mal varlıkları dondurulacak ve bu kişilere vize kısıtlaması getirilecek.
2021 yılı başında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD ile masaya oturarak F35 programına geri dönüş için çözüm aranması çağrısını yinelemişti.
Türkiye'nin ABD'nin Patriot sistemini de almak istediğini, kesilen görüşmelerin yeniden başlamasını istediklerini belirten Akar, "Bu toplantının yeniden başlatılmasını bekliyoruz. Ama konuşma, cevap olmadan yaptırımlarla, tehdit diliyle bir yere varmak mümkün değil. Diyalogla ancak çözüm bulabiliriz" demişti.
Türkiye'nin F-35 programına dönüş için lobicilik faaliyeti yürüten hukuk firmasıyla sözleşmesi de, 2022 yılının Eylül ayına kadar geçerliliğini koruyacak.
2021 yılının ortalarında Türkiye-ABD arasındaki ilişki olumlu yönde seyretmeye başladı.
Afganistan'dan 11 Eylül'e kadar çekilme kararı alan ABD'nin yeni Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haziran ayında NATO zirvesi sırasında yaptıkları ikili görüşmede, Kabil Havalimanı'nın güvenliğinin sağlanması konusunda işbirliği yapma kararı aldı.
Bu konuda Ankara'nın hem Taliban'la hem ABD'yle görüşmeleri sürerken Taliban, beklenenden çok hızlı şekilde, 15 Ağustos'ta Kabil'e girdi.
ABD başta olmak üzere birçok Batılı ülke de, Afganistan'daki vatandaşlarını ve uygun vizeye sahip kişileri Kabil Havalimanı'ndan tahliye etmeye başladı.
Bu tahliye operasyonlarına destek veren Türkiye, sonrasında havalimanı işletmesini almaya talip oldu. Ancak bu plan da gerekli şartlar sağlanamadığı için askıya alındı.
Bu sırada, 23 Ağustos günü Rusya silah ihracatı şirketi Rosoboronexport'un başkanı Aleksander Mikheyev, Rus haber ajansı Interfax'a yaptığı açıklamada, Rusya ve Türkiye'nin yakında hava savunma sistemi S-400'lerin ikinci parti sevkiyatına ilişkin yeni bir anlaşma imzalayacağını; "Görüşmelerin son aşamasında olduklarını" söyledi.
BBC Türkçe'ye konuşan Türk güvenlik yetkilileri ise bu açıklamaya "Yeni bir anlaşma için herhangi bir güncel görüşme yapılmadığını, yeni bir S-400 sevkiyatının gündemde olmadığını" söyleyerek tepki gösterdi.
"Bu her zaman konuşulup yapılabilir ama şu an için böyle bir girişimimiz, talebimiz olmadı" diyen yetkili, şu an asıl gündemin Afganistan olduğunu ve Kabil Havalimanı için ABD ile Ankara'nın yakın işbirliği halinde çalıştığını hatırlattı. "Ruslar ya niyet beyanında bulunuyor ya da ABD ile yaptığımız işbirliğini manipüle etmeye yönelik bir açıklama" yorumunda bulundu.
İsmini vermek istemeyen yetkililerin benzer tondaki sözleri, aynı günlerde Türk basınında geniş şekilde yer aldı.
Eylül ayında ise Erdoğan, Mikheyev'in sözlerini doğrular nitelikte bir açıklama yaptı.
Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları için New York'ta bulunan Erdoğan ile ABD Başkanı Biden, beklenenin aksine Amerikan tarafının olumlu yanıt vermemesi üzerine ikili görüşme yapmadı.
Bir yandan da İdlib'de Rusya ile Türkiye arasında 5 Mart 2020'de imzalanan ateşkes anlaşması çeşitli ihlâllerle karşılaşıyor. Rusya, Türkiye'yi söz verdiği şekilde bölgedeki radikal silahlı gruplardan temizleyememekle suçluyor ve hava operasyonlarına ağırlık veriyor.
Türk askeri ise İdlib'deki varlığını koruyor ve anlaşmanın şartlarına uyduğunu; Rusya ile Suriye'nin ateşkesi ihlâl ettiğini söylüyor.
Tam da böyle bir ortamda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, iç savaşın başından bu yana ikinci kez Moskova'ya giderek Vladimir Putin'le bir araya geldi. 13 Eylül günü yapılan bu kritik görüşmede iki lider, Türkiye'ye mesaj verir nitelikte konuşarak "Şu an Suriye'deki en büyük sorun, yabancı güçlerin varlığı" açıklaması yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan da 29 Eylül'de Soçi'de Putin'le yapacağı ve İdlib'in ana gündem maddesi olduğu görüşme öncesi, S-400 açıklaması geldi.
Erdoğan, Pazar günü CBS kanalının "Face the Nation" adlı programında sunucu Margaret Brennan'ın "Hâlâ bir set daha S-400 almaya niyetlisiniz gibi görünüyor?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bundan sonraki dönemde de kimse bizim, savunma sistemleri noktasında hangi ülkeden, ne kadar, ne alacağımıza müdahale edemez. Bunun kararını verecek olan biziz."
Brennan'ın "Evet der gibisiniz" sözleri üzerine Erdoğan da "Ne demek. Tabii ki evet" dedi.