Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Fatih Aydın, gündemdeki konulara dair yaptığı basın toplantısında, "Bir yanda sağlığı için mücadele eden bir halk, diğer yanda hızlı tanı kitleriyle oyun oynayan seçkin bir azınlık var" dedi.
Aydın, haftalık değerlendirmede "Bir yanda sağlığı için mücadele eden bir halk, diğer yanda sıradan vatandaşın ulaşamadığı hızlı tanı kitleriyle oyun oynayan seçkin bir azınlık var. Yandaş zenginlerin çocukları ve bu kitlerin satışını yapan vekil çocukları hiçbir sorguya maruz kalmazken, 'bu faturalar varken çalışmak zorundayım' diyen kamyon şoförleri gözaltına alınmaktadır" ifadelerini kullandı.
Aydın, Koronavirüs salgını ile ilgili sürecin şeffaf yürütülmediğini belirterek, "Şeffaflık demokratik yönetimler için vazgeçilmez bir unsur, adil bir devlet için olmazsa olmaz bir gerekliliktir" dedi.
Aydın'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Son yıllarda ülkemizdeki yönetim anlayışı bu ilkelerin tamamından uzaklaştığı gibi, şeffaflık ilkesini de rafa kaldırmış durumdadır. Türkiye küçük bir elit grubun kapalı kapılar ardında aldığı kararlara mahkûm hale getirilmiştir. Meclis’in yasama yetkisini de gasp eden bu dar grup kendi içerisinde kararlar almakta ve bu kararları da topluma dikte etmektedir. Kamuoyu neye, neden ve nasıl karar verildiğini bilmekten dahi yoksun bırakılmıştır."
"Millet Camii'nde bir nevi 'seçilmiş müminler' gibi tanımlanabilecek katılımcılarla cuma namazı kılınmış, katılımcıların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından seçildiği söylenmiştir. Salgın gerekçesinden dolayı doğal olarak ve olması gerektiği gibi her yerde yasak olan cuma namazı neden kılınma gereği görülmüştür? Ne fayda umulmuştur? Buradan Diyanet İşleri Başkanlığımıza sesleniyoruz! Aynı hatanın bu hafta yapılmaması gerekir. Kılınacaksa cuma namazını ya hep beraber kılalım, ya da konulan kurallara hep birlikte uyalım.
"Benzer şekilde bir gece yarısı Ulaştırma Bakanı görevden alınmıştır! Sebebi nedir? Hangi suçu işlemiştir? Nerede yanlış yapmıştır? Bu görevden almayı gerçekleştiren irade, sebebe dair neden ufak bir izaha dahi tenezzül etmemiştir?
"Belki bugün için öncelikli bir konu değildir ama bundan sonraki zor sürecin doğru yürütülebilmesi için bu konu izaha muhtaçtır. İktidarı uyarıyoruz! İnsanlarımızın dilinde, Aşık Mahzuni'nin “Parsel Parsel eylemişler dünyayı” türküsü günden güne yayılıyor, haberiniz olsun!"
"Tüm dünya ile birlikte ülkemizin de zor günler yaşadığı bu kritik günlerde şeffaflık her zamankinden daha fazla öneme sahiptir. İlk zamanlarda, vakaların belirli şehirlerde yoğunlaştığı dönemlerde şehirlerin vaka sayılarının açıklanmaması doğru bir stratejiydi. Çünkü bu, belirli şehirlerden hızla kaçışlara neden olabilir ve bu durum virüsün daha hızlı yayılmasına sebep olabilirdi.
"Fakat Sağlık Bakanının "vakaların hemen hemen tüm şehirlere dağıldığını" söylediği bu ortamda illerin ve ilçelerin vaka sayılarının açıklanması önemli hale gelmiştir. Bu açıklama, sürecin şeffaf ve hep birlikte yönetilmesi açısından önemli olduğu gibi, "herkes kendi OHAL'ini ilan etsin" denildiği bir dönemde vatandaşın kendi tedbirlerini alması açısından da ehemmiyet arz etmektedir.
"Süreç şeffaf bir şekilde yürütülmezse spekülasyonlara, provokasyonlara ve yanlış bilgilerin yayılmasına kapı aralanır. Bu duruma fırsat vermemek gerekir. Bu nedenlerle hükûmet, her zamankinden daha şeffaf olmalıdır. Sadece seçilmiş ve makyaj yapılmış gerçekleri değil, tüm gerçekleri vatandaşlarımızla paylaşmalıdır."
"Topyekün bir mücadele içinde olduğumuzu, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bir dönemde bulunduğumuzu söyleyenler; toplumun farklı kesimlerini karar alma mekanizmalarına dâhil etmeyi bir kenara bırakın en temel hak olan doğru ve açık bilgiyi bile topluma çok görmektedirler. Ağızları “Birlik olalım” demekte ama fiilleri kendilerini toplumun tüm kesimlerinden ayrıştırmaktadır.
"Bir yanda sağlığı için mücadele eden bir halk diğer yanda sıradan vatandaşın ulaşamadığı hızlı tanı kitleriyle oyun oynayan seçkin bir azınlık var. Toplumun tanı kitlerine ulaşamadığı dönemde bu kitlerle oyun oynayan yandaş zenginlerin çocukları ve bu kitlerin satışını yapan vekil çocukları hiçbir sorguya maruz kalmazken; "’Evde kal! diyorsunuz ama bu faturalar varken çalışmak zorundayım" diyen kamyon şoförleri gözaltına alınmaktadır.
"Tıpkı deprem paralarını amacı dışında harcayanlar "Hesap mı vereceğim?" derken, "Deprem paraları nerede?" diye soranlar gözaltına alındığı gibi. Şimdi soruyoruz; “Beni bu virüs öldürmez, beni senin bu düzenin öldürür.” diyen kamyon şoförü vatandaşımız haksız mıdır? Allah'tan korkun. Hiç mi vicdanınız yok? İnsanımızın haklı isyan etme hakkı da mı yok? TIR şoförünün söylediklerinde ne yanlışlık var? TIR şoförüne yapılan muamele tüm halkımıza yapılmış muamele gibidir."
"Vatandaşa evde kalması tavsiye edilirken, ekonomik durumu yerinde olmayan insanlarımızın faturalarını nasıl ödeyeceği bile gösterilmezken, yandaş müteahhitlerin ihaleleri son hızla devam etmektedir. Tüm hayata ara verilirken yandaşlara kaynaklar kesintisiz akmaya devam etmektedir. “Her bir vatandaşa nakit desteği sağlansın, 1000 TL verilsin.” dendiği zaman bunun imkânsız olduğunu söyleyenler, uçuk projelerle, garanti geçiş ücretleriyle, faiz ödemeleriyle büyük sermaye sahiplerine oluk oluk para akıtmaya devam etmektedir.
"Bu harcamaların hesabı verilmemekte, şeffaf denetimi yapılmamaktadır. Hesabını sormaya kalkanlar da baskıyla susturulmaya çalışılmaktadır. Oysa toplumsal ve ekonomik hayatın yavaşlatıldığı bu dönemde esnafa, çiftçiye, işçiye, işverene ayakta kalmasını sağlayacak destek bir zorunluluktur.
"Bunlar yetmezmiş gibi Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyunun karşısına çıkıp milletten para istemektedir. Biz doğrudan halkımıza verilmek üzere 600-700 milyar liralık kaynak oluşturulmasından bahsederken, Cumhurbaşkanımızın IBAN numarası vererek halktan para istemesi insanlarımızda büyük bir hayal kırıklığı oluşturmuştur. Bunun ne siyasette ne yönetimde ne tarihte ne de bir başka ülkede örneği yoktur. Bu “biz yönetemiyoruz”un, “biz krizle başa edemiyoruz”un, “biz iflah olmayız”ın haykırışından başka bir şey değildir."