Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu da sordu: Deprem vergilerine ne oldu?

Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu da sordu: Deprem vergilerine ne oldu?

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da, 41 vatandaşın yaşamını yitirdiği, binden fazla kişinin de yaralandığı 6.8 büyüklüğündeki Elazığ depremi sonrasında başlayan 'deprem vergisi' tartışmasına katıldı. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından Meclis'te kabul edilerek toplanmaya başlayan deprem vergisinin akıbetini soran Karamollaoğlu, "Deprem vergileri için son 20 yılda toplanan para 72 milyar 82 milyon 572 bin lirayı bulmuş. Peki nerede bu paralar? Depremin yaralarını sarmak ve deprem güvenliğini sağlamak için alınan bu vergiler hangi amaç için kullandı? Hiç kimse kusura bakmasın! Bunları soracağız" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da dün Meclis'te gerçekleştirdikleri grup toplantısında iktdara, "Deprem vergilerine ne oldu?" diye sormuştu.

Saadet Partisi lideri şunları kaydetti:

"Saadet Partisi olarak deprem alanındaydık"

"Muhterem basın mensupları, değerli arkadaşlar; Bugün 22 Ocak 2020; haftalık basın toplantımız münasebetiyle yine bir çarşamba günü bir araya geldik. Hepinize katılımınız için çok teşekkür ediyorum. Bildiğiniz üzere son 5 gündür millet olarak hepimizin kalbi Elazığ'da atmaktadır. Yaşanan bu deprem hepimizi derinden sarstı. Ben bir kez daha bu depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu depremde yitirdiğimiz canlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Allah, milletimize bir daha böyle acı hadiseler yaşatmasın, beterinden korusun.

Saadet Partisi olarak bizler de, ilk andan itibaren, teşkilat mensuplarımızla birlikte, vatandaşlarımıza el uzatabilmenin gayreti içerisinde olduk. STK ve Halkla İlişkiler Başkanımız Atik Ağdağ Bey ve Konya Milletvekilimiz, Gençlik Kolları Başkanımız Abdulkadir Karaduman Bey, beraberindeki heyetlerle birlikte Malatya ve Erzincan'da depremden etkilenen vatandaşlarımızı ziyaret etti. Dün de biz bir heyetle birlikte deprem bölgesindeydik, vatandaşlarımızla görüştük, dertlerini, taleplerini dinledik.

"Tüm Türkiye tek yürek olarak birlikte üzüldük"

Değerli arkadaşlar; yaşanılan deprem sonrası milletimizin sergilediği tutum gerçekten takdire şayandır. İlk andan itibaren tüm kurum ve kuruluşlarımız, belediyelerimiz, STK'lar ve aziz milletimiz deprem bölgesindeki vatandaşlarımız için seferber oldu, insanlarımızın acılarını sarmak için büyük gayret gösterildi. Milletimiz bir kez daha tek yürek oldu. Deprem olduğu andan itibaren, hiçbir ayrım gözetmeden herkes birbirinin yardımına koşarak, bir kez daha tüm dünyaya örnek olacak birlik ve beraberlik örneği sergilendi. Tüm Türkiye tek yürek olarak birlikte üzüldük, birlikte endişe ettik, göçükten sağ çıkanlara birlikte sevindik, hepimizin kalbi günlerdir. Elazığ ve Malatya başta olmak üzere o bölgede atıyor.

Elazığ'a gittiğimde beni sevindiren, Türkiyemizin dört bir yanından, ilçelerden gelen yarım konvoylarını görmekti. Türkiye'nin dört bir yanından gelen bu yardımları görmek hepimizi sevindirdi. Bu bizim sadece deprem anında değil, her zaman dikkate almamız icap eden bir husus. Özellikle yöneticiler de böyle anlarda, kısa vadeli politik bir menfaati dikkate alarak hareket etmemelidir.

"Deprem ülkemizin bir gerçeği"

Değerli arkadaşlar; bir kez daha görüldü ki, deprem ülkemizin bir gerçeğidir. Artık bunun farkında olup, gerekli adımları bir an evvel atmamız gerekmektedir. Bizim alacağımız tedbirler artık gecikmeye tahammülü olmayan tedbirlerdir. Binlerce insanımızı kaybettiğimiz, on binlerce insanımızın evsiz kaldığı 1999 depreminden bugüne 21 yıl geçti. Ne yazık ki; bugün Türkiye yine depremi, yine 21 yıldır alınması gereken ve bugüne kadar alınmayan tedbirleri konuşuyor.

Şu anda bile Sakarya'ya gittiğiniz zaman , aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, depremin izleri hâlâ var. Bu durum bizi endişeye sevk ediyor, adımların yine atılmayacağı konusunda tereddütlerimiz var. Deprem olduktan sonra hayıflanmak, dizlerimizi dövmek, bundan sonra gerekli adımları atacağız diye üst perdeden konuşmak kimseye fayda sağlamaz. Ümit ediyorum ki; bu yaşadığımız son acı olaydan sonra artık, bir kaç gün daha konuşup, sonra tekrar unutulmadan, kalıcı ve etkili çözümler üretip, gerekli tüm adımları atmaya başlarız.

"Şehir planları depreme göre yapılmalı, İstanbul bunların başında geliyor"

Şehir planları depreme göre yapılmalı, İstanbul bunların başında geliyor. Şehir merkezlerinde yoğunluk azaltılmalı, yüksek binalardan mutlaka kaçınılmalı. Elazığ büyük bir ilimiz değil, buna rağmen deprem sonrası hemen trafik kilitlenmiş. Trafikle depremin çok ciddi bir ilişkisi var. İstanbul bir depremle karşılaşsa en büyük sıkıntı trafikte yaşanır. Kimse İstanbul'dan çıkamaz, kimse İstanbul'a giremez. Otoparklar bunun için büyük şehirlerin en büyük meselesidir. Şimdiden tedbir alıp çözmezsek yarın çok geç kalırız.

"İmar Barışı felakete davet çıkarmaktır"

İkinci husus; hasarlı binalarla ilgili tespitler hemen yapılmalı. İmar Barışı diye bir barış aslında felakete davet çıkarmaktır. Ne demek İmar Barışı? Siz kaçak bir bina yapmışsanız, o da şehrin planını bozmuyorsa, onlara geçici olarak ruhsat vermek mümkün olabilir. Ama depremden etkilenmiş bir binayı hasarsız gibi kabul etmek, aslında doğrudan doğruya cinayete davetiye çıkarmaktır. Kimsenin böyle bir adım atmaya hakkı yoktur.

Üçüncü husus; evlerini kaybedeni her şeyini kaybeden, geçim sıkıntısı yaşayan ailelere destek vermek, yardım etmektir. Bütün varlığı evinden ve evindeki eşyalardan ibaret olan bir insan mutlaka yardıma ihtiyaçtır. Partizanlık yapmadan, mutlaka bu yardımlar yapılmalıdır.

"Deprem vergilerine ne oldu?"

Değerli arkadaşlar; bir konu var ki, haklı olarak insanımızın aklında soru işaretlerine sebep oluyor. Nedir o? Deprem vergilerine ne oldu? Bildiğiniz üzere; 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından Meclis'e sunulan yasa tasarısıyla deprem için yeni vergiler getirilmesi kararlaştırılmıştı. 2003 yılında kalıcı hale getirilen bu vergiler, 20 yıldır milletimizden alınmaktadır. Deprem vergileri için son 20 yılda toplanan para 72 milyar 82 milyon 572 bin lirayı bulmuş. Peki nerede bu paralar? Depremin yaralarını sarmak ve deprem güvenliğini sağlamak için alınan bu vergiler hangi amaç için kullandı? Hiç kimse kusura bakmasın! Bunları soracağız.

Millet bu soruyu gündeme getirdiğinde de; 'Bugün sırası değil, bu günde siyaset yapılmaz'' diyorlar. Peki ne zaman soracağız? Şimdi değil de ne zaman? Bir evi, bir de içindeki malzemeleri olan, hatta belki buzdolabı almış, çamaşır makinesi almış ve taksidini bile hâlâ ödeyememiş insanların mutlaka yanında olmalı bugünkü iktidar.

"Deprem olgusu algılar değil gerçeklerle yönetilir"

Değerli arkadaşlar; deprem sonrası afet yönetiminde kurumlarımız elinden gelen gayreti göstermiştir. Hepimiz böyle bir deprem sonrası, eksikleri, hataları abartarak iktidarın üzerine gitmenin doğru olmadığını biliyoruz. Ancak, kamuoyuna yansıyan bazı yetkililerin sözleri çok vahim!

Elazığ Valisinin açık kalan mikrofondan duyulan ifadelerine: Ayıptır ya!

Elazığ Valisi'nin deprem sonrası yapılan basın toplantısının akabinde açık kalan mikrofonlara yansıyan sözleri! Böylesine büyük bir deprem sonrası, bunca acı yaşanmış ve Vali'nin sarf ettiği söz; 'kamuoyunda da algı çok iyi' İyi, aferin, becermişsiniz! İşinizi yapacağınıza algı oluşturmuşsunuz. Yazık, çok yazık, ayıptır ya! Bu sözü kullanmak bile ayıptır. Demek ki siz sadece algı oluşturmak için çaba sarf ediyorsunuz, vatandaşın derdiyle dertlenmek, onun derdine çare üretmek için değil! Ve yine Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın, İçişleri Bakanı'na söylediği; 'doğru dürüst bir toplantı yapalım Allah aşkına'' sözü.

Allah razı olsun, bir gerçeği görüyor! Ama herkes başka bir niyet peşinde olduğu için, bunun kimseye faydası olmaz! Herkes biliyor ki; deprem algılarla değil, ciddi tedbirlerle üzerine gidilmesi gereken bir olgudur.

"Kanal İstanbul ant odaklı bir projedir"

Bugün için bir numaralı şehir İstanbul'dur.İstanbul 16 milyon nüfusu geçti. Kanal İstanbul'la İstanbul'un yanına, bir İstanbul daha oluşturulmaya çalışılıyor. Bu rant odaklı bir projedir. Ben Sayın Cumhurbaşkanı ve tüm yöneticilerden bir kez daha istirham ediyorum; bu projeyi tekrar gözden geçirin! Kime ne faydası var İstanbul'un nüfusunun 30 milyona çıkmasının?

Biz şehirlerimizin büyüklüğüyle değil, yaşanabilir olmasıyla övünebilmeliyiz. Siz her şeyi rant odaklı yaparsınız, faydalı bir proje üretemezsiniz. Çünkü gözünüzü rant bürümüş. Böyle bir proje, ülkemizin faydasına sonuçlar doğurmaz. İstanbul depremi diye bir deprem kaçınılmaz gibi görünüyor. Bugünden itibaren tedbirleri ona göre almalıyız. İstanbul'un nüfusunu artıracak yatırımlardan kesinlikle kaçınılmalı, insanların doğduğu yerde karnının doyması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

"Trump, , her şeyi kendi menfaati istikametinde planlayan bir insan"

Değerli arkadaşlar, kıymetli basın mensupları; bugünkü basın toplantımızda hepimizi derinden sarsan deprem konusunda düşüncelerimizi ifade ettik. Son olarak bir konu var ki; değinmeden geçmek mümkün değil. Trump, ABD'nin başına gelmiş, düşünmeden hareket eden, kendi menfaati dışında da bir şey düşünmeyen bir ABD Başkanı! Tam materyalist bir zihniyete sahip, her şeyi kendi menfaati istikametinde planlayan, dünyanın umurunda olmadığı bir insan.

"Trump, Filistinlileri hiçe sayan bir yaklaşım sergiledi"

Trump'ın, 'Yüzyılın Anlaşması' diye deklare ettiği proje de, İsrail'in zulmünü zirveye çıkaracak olan bir proje. Bizim böyle bir projeyi kabul etmemiz mümkün olmaz! Bütün İslam alemi rencide edildi. Zaten İsrail devletinin kurulması bir facia idi. 'Efendim 2000 yıl önce bunlar burada yaşamışlar.' Ya böyle bir mantık dünyanın hiçbir yerinde geçerli değil! Maalesef Trump İsrail'in zulmünü artırması için, bölgeye tamamen hakim olabilmesi için, Filistinlileri hiçe sayan bir yaklaşım sergiledi. O kadar çelişkilerle dolu ki! Bu kadar aptalca ifadeler olur mu?

Netanyahu bugünden ilan etti, yeniden Filistinlilere ait olan topraklarını işgal edeceğini duyurdu. ABD'nin buna karşı çıkması mümkün değil! Siyonizm diye bir olgu var. ABD Siyonizm'in temelini oluşturuyor. Zulüm üzerine inşa ediyorlar geleceği! Zulüm ile abad olunmaz, olanın da ahiri berbat olur. İsrail'in bu zulmü gün gelecek mutlaka geri tepecektir. İsrail 1947'den beri İsrail'in Filistin topraklarını nasıl işgal ettiği herkes tarafından bilinen bir gerçek!

Şimdi; geriye kalan toprakları da parçalamaya çalışıyorlar. BM'nin açık ve net kararı var; burası bir Yahudi devleti değildir. Şimdi hangi hakla ''ben güçlü bir devletim, o halde Filistin'de bir zulüm devletinin kurulmasına destek veriyorum'' diyebiliyor? Kendi için ABD de çökecek! Zulüm ile abad olunmaz, ahirleri de berbat olacak bu gidişle! Biz buna razı olmadığımızı bütün dünyaya ilan ediyoruz. Hükûmet de mutlaka bu konuda açık ve net tavır sergilemelidir, böyle bırakamazlar!

Hem Filistin'in yanında olacaksınız, hem de İsrail'in yanında olacaksınız. Hem zalime destek vereceksiniz, hem de mazlumlar için ''acıyoruz bunlara'' diyeceksiniz! Bu iki yüzlülük olur! Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın çok açık ve net bir şekilde, böyle bir deklarasyona rıza göstermediğini, Filistinlerin haklarını sonuna kadar müdaafa edeceğini açıklamasını bekliyorum.

Filistin'e destek mitingi

Allah nasip ederse biz bunu hem ülke çapında dile getirebilmek, hem de bütün dünyaya bu yanlışı haykırabilmek için ciddi ve büyük bir miting tertip etmeyi planlıyoruz. Yakında tarihini, yerini sizlere ve vatandaşlarımıza duyuracağız."