Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Farklı görüşe sahip olan partilerin, hatta iktidar partisinin de içinde olduğu bir platform bir araya gelmeli" önerisinde bulundu.
Kurulacak platformda AKP'de düşüncülerini açıklamakta çekinenlere yönelik çağrıda bulunan Karamollaoğlu, "İktidar partisinin içinde düşüncelerini açıklamakta çekinenler bu platforma katılabilir. Bu platform cephe oluşturmaz. Meselelerin müzakere edilmesinin önü açılır" ifadesini kullandı.
“İttifak konusunu ben pek zikretmek istemiyorum. Platform kelimesini ittifak kelimesine tercih ediyorum" diyen Karamollaoğlu, "Çünkü ittifak konusu kutuplaşmayı, kamplaşmayı artıran bir olgu. AKP ve MHP bir ittifak içerisine girdi. Sayın Bahçeli ‘Cumhurbaşkanı’nın arkasındayız’ dedi. Bunun adına da ‘milliyiz’ dediler. Onlar milli de diğer taraf gayri milli mi? Hayır gayri milli değil. İttifaktan çok bir platform oluşturulması kanaatindeyim" diye konuştu.
AYM’nin en üst merci olduğunu hatırlatan Temel Karamollaoğlu, “AYM’nin almış olduğu kararlara itiraz edilemez. Cumhurbaşkanı, hükümet ve Meclis dâhil aldığı kararları uygulamak mecburiyetindedir. Bu, bir anayasa emridir. Eğer bir yerel bir mahkeme ‘AYM’nin kararını uygulamıyorum’ derse, hükümet de bunu teyit eden açıklamalar yaparsa, bu durum hukuk için bütün umutların bittiğinin göstergesidir. Yaşanan bu gelişme ayrıca hükümetin daha önce getirdiği, “anayasaya bireysel başvuru hakkı”nın da bittiğinin göstergesidir. Bu artık AYM’nin bir hükmünün kalmadığını gösteriyor” ifadesini kullandı.
Saadet Partisi, ‘Ulusal Basın Buluşması’ programı çerçevesinde yazılı ve görsel ulusal medya temsilcileriyle bir araya geldi. Grand Cevahir Otel’de gerçekleşen programda Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi Genel Başkan yardımcıları Birol Aydın ve Hasan Bitmez, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Dr. Abdullah Sevim, İl Başkan yardımcıları Abdulkadir Çelebi, Yaşar Kangel, Muhammed Emin Topsakal, Bilal Ay ve Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ile basının önde gelen isimleri yer aldı.
Programda ulusal medya temsilcilerine hitap eden Temel Karamollaoğlu, sözlerine, Isparta’da düşen askeri helikopterde şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine de başsağlığı dileyerek başladı.
Karamollaoğlu, “Maalesef şehit haberleri oldukça sık geliyor. İnşallah bir gün bütün bunlar biter” diyerek temennilerini iletti. “Çok zor bir dönemden geçiyoruz” diyen Karamollaoğlu, “İktidarın, muhalefetin ve halkın çok büyük endişeleri var. Ancak bu endişeleri bir türlü oturup, bir araya gelip, bu endişelerimizin neden kaynaklandığını ve çözümlerini konuşamıyoruz. Ne yazık ki söylenen her söz bir polemik konusu oluyor. Bu polemiklerle gerginlikler artıyor. Hakaretler çoğalıyor. Bunların karşısında da ne yazık ki düşünen, problemlere karşı fikir üreten kişiler, bu fikirlerini dile getirmekten endişe duyuyorlar” dedi.
Uzun zamandır siyasetin içerisindeyim, ancak bu kadar badireli bir döneme girdiğimizi hiç hatırlamıyorum diyen Karamollaoğlu, “İnsanların bu kadar kutuplaştırıldığını ihtilal dönemlerinde bile görmedim. O dönemlerinde kısa bir dönem de olsa elbette bir baskı oluyordu. Ancak daha sonra yine insanlar fikirlerini dile getirebiliyordu. Hem ülkemiz hem de içinde bulunduğumuz bölge hiç bu kadar karmaşık bir noktaya gelmedi. Suriye, Irak, Mısır, Libya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve İran tam bir kaos içerisinde. Nereye baksak üzüntü verici gelişmeler yaşanıyor. Tabii ki biz önce kendi ülkemize bakıp fikir üretmek mecburiyetindeyiz. Biz her şeye rağmen bugün memleketteki kutuplaşmayı en büyük tehlike olarak görüyoruz. Kutuplaşmayı nasıl ortadan kaldırırız peki? Kutuplaşma, liderlerin tavırlarıyla alakalı bir durum. Liderler nasıl davranırsa halk da öyle davranıyor. Liderlerin davranışlarını değiştirmesi lazım” şeklinde konuştu.
Birkaç gün önce iki gazetecinin Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından serbest kalması yönündeki hükmüne yerel mahkemenin uymadığını söyleyen Temel Karamollaoğlu, bu konuda çok endişeli olduğunu ifade etti. Karamollaoğlu, “Bizi en çok tedirgin eden, adalet mekanizmasına güvenin artık kalmaması. Tutuklu olan son iki gazetecinin tahliyesi konusunda AYM’nin verdiği kararı yerel mahkemenin kabul etmemesi çok endişe vericidir. Kanaatime göre bu, hukukun bittiği noktadır” açıklamalarında bulundu.
AYM’nin en üst merci olduğunu hatırlatan Temel Karamollaoğlu, “AYM’nin almış olduğu kararlara itiraz edilemez. Cumhurbaşkanı, hükümet ve Meclis dâhil aldığı kararları uygulamak mecburiyetindedir. Bu, bir anayasa emridir. Eğer bir yerel bir mahkeme ‘AYM’nin kararını uygulamıyorum’ derse, hükümet de bunu teyit eden açıklamalar yaparsa, bu durum hukuk için bütün umutların bittiğinin göstergesidir. Yaşanan bu gelişme ayrıca hükümetin daha önce getirdiği, “anayasaya bireysel başvuru hakkı”nın da bittiğinin göstergesidir. Bu artık AYM’nin bir hükmünün kalmadığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
AYM’nin kararının çiğnenmesine, yargı organlarının ve Meclis’in sessiz kalmasını anlayamadığını ifade eden Karamollaoğlu, “Belki de işlerine geldikleri için sessiz kalıyorlardır” dedi. Temel Karamollaoğlu, “OHAL’in uzaması, KHK’ların çıkması bunun işaretini veriyordu. KHK’ların çıktığı anda Meclis’e arz edilmesi gerekir. Meclis’te KHK’ların müzakeresi yapılmıyor, yapılamıyor. OHAL ile ilgili olmayan bir sürü kanun KHK’lar ile halledilmeye çalışıyor. Buna da kimse müdahale etmiyor. Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir durumda dur demesi gerekirdi. Demek ki kendi kararının uygulanamayacağını bildikleri için böyle bir konuya teşebbüs etmedi. Bu olay Türkiye’de sözün bittiği yer. Artık hukuk yok. Eğer bir kişi bütün kararları verecek, kanunları çıkaracak, Anayasa’yı dinlemeyecekse bu iş artık bitmiştir. Hukuk kalmamıştır” açıklamalarında bulundu.
Abdullah Gül’ün hükümet tarafından çıkartılan KHK’ya olan yorumu sebebiyle nerdeyse linç edildiğini söyleyen Karamollaoğlu, “Geçmişte cumhurbaşkanlığı yapmış olan Sayın Abdullah Gül, AKP’nin kurucularından biri. OHAL kapsamında çıkartılan KHK’nın düzeltilmesi gerektiği, muğlaklık olduğu yorumunu yapmış. Bu yorumundan sonra neredeyse linç ediliyordu. Birilerine göre yapmadığı hainlik kalmadı. Geçmişte cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin iki cümlesine tahammül edilmezse Türkiye yönetilemez” şeklinde konuştu.
“GÜL, ADAYIMIZDIR” DEMEK DOĞRU OLMAZ
BİR gazetecinin, “Abdullah Gül, Saadet Partisi çatısı altında seçimlere girecek mi?” şeklindeki bir soruya Temel Karamollaoğlu, “Sayın Gül şu anda adayımızdır demek doğru olmaz. Fakat kendisi bu vasıflara uygun bir insandır. Kendisi de çıkıp adayım diyebilir. Bunu demesi de gerekiyor. Diğer nokta da seçilebilirliği konusunda da kamuoyunun oluşması gerekiyor. Bunlar sağlanırsa elbette o da olabilir. Başka adaylar da olabilir” dedi.
Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu, basın özgürlüğü konusunda yöneltilen bir soruya, “Halk tarafından seçilen milletvekillerinin tutuklanmaması gerekir. Basın mensuplarının da tutuklanmaması icap eder. Basının özgürlüğünün de korunması gereklidir. Silah kullanmayanlar silahlı bir örgüt mensubu diye vasıflandırılamaz. Gazetecilerin bu silahlı örgütleri övdüğü için o silahlı örgütün mensubu olur mu? Benim anlayışıma göre olmaz. Ümit ediyoruz ki bu konulara biraz daha dikkat gösterilir” ifadelerini kullandı.
“Ortadoğu’nun sürüklendiği hal, bizi en az hukukun geldiği hal kadar endişe vericidir” diyen Karamollaoğlu, “ABD tarafından Ortadoğu yeniden şekillendiriliyor. Ortadoğu’da artık ABD sahaya indi. Bu gelişmelerde ben en kritik sene olarak 1991 yılını görüyorum. Sovyet Rusya dağıldıktan sonra ABD kendisini dünya lideri olarak gördü, deklare etti. ABD öyle bir noktaya geldi ki, bir de dengesiz bir adam, şovmen ABD’nin başkanı oldu. Ne yapacağını kimse tahmin edemiyor” dedi. ABD Başkanı Trump’ın kendi partisi tarafından da ciddi bir şekilde tenkit edildiğini belirten Karamollaoğlu, “Önümüzdeki süreçte verilen yetkilerin de kendisinden alınma ihtimali var. Ben sonbaharı bekleyeceklerini zannediyorum. Seçimleri kaybederlerse Trump’ın tepesine binecekler. Ama kazanırlarsa devam edecekler. Ortadoğu’da ABD’nin tam hedefine ulaşamadı yönünde yorum yapıyor ama ABD’nin gerçekte istediği buydu. Kaos ortamıyla karşısına kimsenin çıkmamasını arzu ediyordu. Irak, Suriye gitti, sıra Türkiye ve İran’a geldi” ifadelerini kullandı.
Afrin’e girmenin kolay olacağını ancak oradan çıkmanın zor olacağını söyleyen Temel Karamollaoğlu, “Hükümet, Afrin’e giriyoruz, koridor oluşturulmasına izin vermeyiz, elimizden gelen ne varsa ortaya koyarız” şeklinde açıklamalar yapılıyor. Ne yaparsak yapalım biz sadece gündelik hadiselerle uğraşıyoruz. Afrin’e girmek mesele değil, oraya girdikten sonra nasıl çıkacaksınız? O bölgede bazı yerel güçlerle karşı karşıya gelsek, bizim ilerleme imkânımız olsa dahi karşımızda bir anda ABD askerlerini bulabiliriz. ABD askerlerinin olmasına dahi gerek yok. Üniforma giydirip bayrak çektirdiler mi elinizi kolunuzu bağlarlar. ABD, Ortadoğu’da barış ne kadar bozulursa o kadar müdahale alanını genişletiyor. Türkiye’nin bundan dolayı İran ve Rusya ile bir araya gelmeli. Esad ikna edilmeli, oradaki katliamlar durdurulmalı. Ateşkes sağlanmalıdır. Yoksa yarın biz buranın bütününü kaybedeceğiz. Afrin’e girmemiz Suriye sorununu çözecek mi? Hükümetin bu noktadaki tavrının kapsamlı olmadığı kanaatindeyim. Genelkurmay’ın ise makul kararlar alacağı kanaatindeyim”
"Fizibilite olmadan yapılan yatırımlara güven olmaz" ifadelerini kullanan Temel Karamolloğlu, "Proje yaptığınız yatırımı birkaç sene içerisinde ödeyebiliyorsa uygundur, ödemiyorsa bu yatırım doğru bir yatırım değildir" dedi.Kanal İstanbul projesi hakkında da yorum yapab Karamollaoğlu, " Birkaç sene önce Panama Kanalı'nın yıllık gerli bir buçuk milyar dolarmış, Tabii Panama Kanalı sadece ABD'deki bölgeyi kapsadığı için bize emsal olmayabilir. Süveyş Kanalı'nı ise tüm dünya kullanıyor.Yıllık 4,8 milyar dolar civarında kazandırıyor. İstanbul Kanalı'nı kim kullanacak? Orda bir Rusya, Romanya var, Bulgaristan var. Bunların ticaret hacmi Avrupa ile kıyaslanabilir mi? Kanal yapılsa bizim ekonomimize ne katacak?" ifadelerini kullandı.
Ekonomik olarak güçlü olmayan ülkelerin dış politikada etkili olamayacağı prensibini hatırlatan Temel Karamollaoğlu, “Bu genel bir prensiptir. Ekonomi dediğimiz zaman belli rakamların bir araya gelmiş olması değil. Savunma sanayiinde teknolojisinde mutlaka kendi teknolojinize, sanayinize sahip olmanız gerekir. Devlet özelleştirme ile geçmişteki birikimlerini sattı. Şimdi yeni model ile geleceğimiz ipotek altına alınıyor. Bazıları, ‘Biz hiç para harcamıyoruz. Devlet de biz de’ diye konuşuyorlar. Tamam da bu yatırımlar eğer kârlıysa hiç itirazım yok, şirketler yapsınlar. Neticesinde endişe var, o yüzden devlet garantisi istiyorlarsa ben ona kârlı demem. Çünkü biz hiçbir yatırımının fizibilite edildiğini görmedik” şeklinde konuştu.
Son dönemde ittifak tartışmalarının yoğun olduğu yönünde yöneltilen bir soruya Temel Karamollaoğlu, “İttifak konusunu ben pek zikretmek istemiyorum. Platform kelimesini ittifak kelimesine tercih ediyorum. Çünkü ittifak konusu kutuplaşmayı, kamplaşmayı artıran bir olgu. AKP ve MHP bir ittifak içerisine girdi. Sayın Bahçeli ‘Cumhurbaşkanı’nın arkasındayız’ dedi. Bunun adına da ‘milliyiz’ dediler. Onlar milli de diğer taraf gayri milli mi? Hayır gayri milli değil. İttifaktan çok bir platform oluşturulması kanaatindeyim. Farklı görüşe sahip olan partilerin, hatta iktidar partisinin de içinde olduğu bir platform bir araya gelmeli. İktidar partisi bundan çekinebilir. Ama iktidar partisinin içinde düşüncelerini açıklamakta çekinenler bu platforma katılabilir. Bu platform cephe oluşturmaz. Meselelerin müzakere edilmesinin önü açılır” dedi.
“Seçimlerde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?” yönündeki bir soruya ise Temel Karamollaoğlu, “Biz en baştan seçimlerde bir aday çıkartacağımızı belirttik. Öyle bir aday çıkarmamız icap eder ki, bütün partilerin tabanından oy alabilsin. Bu o kadar kolay bir iş değil, bu ne demek, CHP’nin tabanından oy alması icap eder, ülkücü tabanından oy alması icap eder, HDP tabanından oy alması icap eder, AKP’den ümidini kesen AKP’lilerden oy alması icap eder. En zor iş ama ben bunun aşılabileceğine inanıyorum. Samimi olarak. Gerginlikleri artırıcı değil, biraz daha çözümü sağlayacak bir aday çıkartılırsa bunun üstesinden geliriz. Kim olur, bunu söylemek için şu an erken. Herkesin içinden bir isim geçiyor elbette. 5–6 kişinin kamuoyunun yoklanmasıyla ortaya bir aday çıkartılmasının kanaatindeyiz. Hükümet, aday çıkartmamız için bütün gücünü kamplaşma, kutuplaşma üzerinden yönetiyor. Bunun da kendisine fayda sağlayacağını umuyor” şeklinde konuştu.