Saadet Partisi, yayımladığı manifestoyla, gündemdeki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, Cemaat-hükümet çatışması ve Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları üzerinden AKP hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı; ABD ziyareti nedeniyle de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirdi.
Başbakan Erdoğan'ın 'devlet içinde paralel yapılanmalar var' sözlerine karşın manifestoda, "paralel bir yapılanma varsa bunun AKP hükümetinin suçu olduğu" vurgulandı.
Manifestoda, AKP'nin, seçmen beklentilerini istismar ettiği, AKP'ye oy veren kitlelerin gerçek beklentilerinin farklı olduğu da öne sürüldü.
Cemaat ve hükümet arasında derinleşen çatışmanın ve yolsuzluk iddialarının yarattığı ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın 'dış güdümlü uluslararası güçler'e fayda sağlayacağının söylendiği manifestoda "Kavganın kazananı olmaz. Meseleler kavga ile değil konuşarak ve suhuletle halledilmelidir. Ülkemizin zayıflatılması, insanımızın birbirine kin ve düşmanlık besler hale gelmesi, sadece ve sadece insanlığın baş belası Siyonizm'in işine yarayacaktır" denildi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretine de değinilen manifestoda "Gavurdan dost olmaz" ifadesi kullanıldı.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez'in, parti genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek yayımladığı manifesto şöyle:
AKP acziyetini mağduriyetle kapatamaz.
Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002 Yılından bu güne tek başına iktidardadır.
Bu süre zarfında;
Adalet mekanizmasında, Emniyette, YÖK’te, Milli Eğitim bakanlığı ve diğer bürokrasi alanlarında arzu ettiği ve istediği değişikliği müteaddit defalar yapmıştır. (Bugün de yaptığı gibi.)
İstediği alanda Anayasa değişikliği, Kanuni Düzenlemeler yapmış, yönetmelikleri çıkarmıştır. Bakanlar Kurulu’nda gerekli gördüğü kararları almış ve yeterli sayıda kanun hükmünde kararnameleri çıkarmıştır.
Elinde bulundurduğu meclis çoğunluğu, emrinde olan bürokratlar ve yapmış olduğu yasal, kanuni ve hukuki düzenlemeler neticesinde her türlü operasyonu her alanda bu güne kadar gerçekleştirmiştir.
Kontrolünde olan hükümet medyası ve oluşturduğu yandaş medya vasıtasıyla seçmenin algı yönetimine müdahil olmuştur.
Bu durum karşısında bugün iktidarın devlet içinde Paralel Yapılanmadan bahsetmesi kendi acizliği ve beceriksizliğinin en büyük ispatlarındandır.
AKP iktidarı işbaşına geldiğinde iddia edilen bu paralel yapılanma vardı ise ve bugüne kadar bitirilmedi ise AKP’nin başarısızlığı ve suçudur.Yok eğer on iki yıl önce bu paralel yapılanma yoktu ve AKP döneminde gerçekleşti ise bu da AKP’nin başarısızlığı ve suçudur.
Millet niçin oy verdi? AKP ne yaptı?
AKP’ye oy veren seçmenin niyeti ve beklentileri ile AKP’nin icraatları arasında dağlar kadar fark vardır. AKP’ye oyunu veren seçmen;
Irak İşgalinde ABD ve İşgal güçlerinin yanında İşbirlikçilik için oy vermemiştir.
Başbakanın Amerikan askerlerine dua etmesi için oy vermemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İsrail’i ilk defa ziyaret eden Başbakan ünvanını kazanması için ve Yahudi Soykırım Anıtı HOLOKOST’u ziyaret etmesi için oy vermemiştir.
Emperyalizmin isteği doğrultusunda hareket edip Askerlerimizi ve firkateynlerimizi NATO’nun emrine verip Libya’nın işgaline destek versinler diye oy vermemiştir.
Faizci kapitalist sistemi devam ettirmesi ve ülkemizin imkânlarını ve halkımızın alın terini faize ödemek suretiyle rantiyeye peşkeş çekmesi için oy vermemiştir.
(2002 yılından beri her yıl ortalama 50 milyar TL olmak kaydıyla toplamda 600 milyar TL devletimizin borçları karşılığında faize şikayetçi olduğu faiz lobisine ödenmiştir ve ödenmeye devam edilmektedir.)
Bir Hıristiyan birliği olan Avrupa Birliğinin peşinde şahsiyetli dış politika anlayışımıza ters bir şekilde koşulması, AB bakanlığı kurulması ve AB’nin istek ve talimatları doğrultusunda bizi biz yapan tarihimize, değerlerimize aykırı kanunlar, düzenlemeler yapması için oy vermemiştir.
İslam ve Müslüman düşmanlığını esas alan, İslam ülkelerinin yönetimlerinin ve sınırlarının değiştirilmek sureti ile zayıflatılmasını hedefleyen BOP(Büyük Orta Doğu) Projesinin Eş Başkanlığı’nı Başbakan’ın üstlenmesi için oy vermemiştir.
İslam’ın özünü tahrif etmek ve İslam’ı Protestanlaştırmak için oluşturulmuş medeniyetler ittifakı projesinin eşbaşkanlığını üstlensin diye bu millet oy vermemiştir.
Önce ahlak ve maneviyat.
Bütün bu gerçekler ortada iken ve AKP; iktidarının başlangıcından bugüne bütün politika ve icraatlarında Uluslararası Güçlerin isteği doğrultusunda hareket etmişken, bugün"dış güdümlü, uluslar arası güçlerin" operasyonundan söz etmesi inandırıcı değildir.
Hiçbir şekilde mağdur edebiyatı yapmaya hakkı yoktur.
Başbakan ve AKP Yetkilileri itham edildikleri rüşvet ve yolsuzluk iddialarından kendilerini uzak tutabilmek için bu operasyonların, 28 Şubat’ta ERBAKAN hükümetine yapılanla aynı olduğu savunmasında bulunuyorlar.
Değil 28 Şubat’ın yaşandığı Refah-Yol İktidarında, milli görüş partilerinin iktidara ortak olduğu daha önceki dönemlerde bizim hiçbir bakanımız yolsuzluk, rüşvet vb. yüz kızartıcı suçlarla itham edilmedi, bundan sonrada edilmeyecektir. Çünkü biz “Rüşvet alanda verende melundur.” kaidesini ilke edinmiş şuurlu kadrolara sahibiz.
Biz 40 yıldır ‘Önce Ahlak ve Maneviyat’ diye haykırıyoruz.
Bizi günahiniza ortak etmeyin.
AKP Milli Görüşçü değildir!
AKP’nin 12 yıllık süreçteki icraatları Milli Görüş politikalarına uygun değildir.
AKP bu süreçte pis kokulardan mütevelli taban kaymasını engellemek için milli görüş söylemine sarılma gayreti içerisine girmiştir. Bu gayret beyhudedir.
İşbirlikçiliği terk etmeden Milli Görüşe özden dönmeyip, icraatları buna göre düzenlemedikten sonra, söylem ve yapıyormuş gibi davranmak doğru değildir.
Milli Görüşü kimsenin lekelemeye, kirletmeye hakkı yoktur.
NECMETTİN ERBAKAN hocamız ne diyordu; “Beni AKP’nin günahlarına ortak etmeyin”
Ülkemizin zayıflatılması siyonizmin işine yarar
Yukarıda zikrettiğimiz bütün gerçeklere rağmen "Paralel yapılanma" iddiası çok tehlikeli bir iddiadır. Şayet böyle bir durum vaki ise Hükümet elindeki bilgileri diğer siyasi partilerle paylaşmalıdır. Ayrıca gereken ne ise yapmalıdır.
Yine "dış güdümlü, uluslar arası güçlerin" müdahalesi iddiası çok tehlikeli bir iddiadır. Hükümet bu iddiası konusundaki bütün bilgileri kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Başlatılmış bir yargı sürecine müdahale doğru değildir ve zihinlerde sorular bırakır. Şayet operasyonun yürüyen sürecinde gerçekten bir takım problemler varsa ve müdahale zaruretse bu durum şeffaf bir şekilde yürütülmeli ve gerekçesi millete izah edilmelidir.
Bir gaye etrafında bir araya gelmiş insanların ülke yönetimi hakkında teklifleri veya talepleri olabilir. Ancak bunun yolu bellidir ve bu yol herkese açıktır. Bu husustaki tekliflerin veya taleplerin siyaset dışı bir mecrada gündem edilmesi kabul edilecek bir şey değildir.
Kim neyin hesabını yapıyorsa yapsın bilmelidir ki; ülkemizin zayıflatılması, insanımızın birbirine kin ve düşmanlık besler hale gelmesi, sadece ve sadece insanlığın baş belası Siyonizm’in işine yarayacaktır.
Başbakanın kendisine destek verenlerin haricindekileri düşman ilan etmesi doğru değildir.Bu tarz yaklaşımlar devlet adamlığı ilkesine yakışmamaktadır.
Kavganın kazananı olmaz. Meseleler kavga ile değil konuşarak ve suhuletle halledilmelidir.
On bir yıldır hükümette bulunan AKP’de iddia edilen manada bir yolsuzluk ve rüşvet vakıası olabilir. Hükümet bu durumu kapatmaya kalkmamalıdır. Aksine bu durumu vesile bilip içini temizlemelidir ve yapılan yanlışlıklardan ötürü milletten özür dilemelidir.
AKP yetkilileri yaşanan bu hadiseler neticesinde; Milli Görüş çizgisinden ayrılma hatasıdâhil, 11 yıllık politikalarını gözden geçirmeli, hatalarını görmeli ve ivedilikle bu hatalarından dönmelidir.
Bütün bunlar söyledikten sonra şimdide Ana muhalefet partisine birkaç sözümüz var;
Sayın Kılıçdaroğlu sürpriz bir ABD ziyareti gerçekleştirdi ve döndükten sonra da ABD Büyükelçisi ile Büyükelçilikte yemek yedi. Bütün bu olanlara bakınca, "Acaba CHP gelecek dönem için bir hazırlık içerisinde mi?" sorusu zihinlerde oluşuyor.
Neyin yarışı içerisindesiniz? Unutmayın ki “Gavurdan hiçbir zaman dost olmaz.”
Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu'na diyoruz ki "Başına takke de taksan, bıyıklarını hilal şeklinde de sarkıtsan, Hacı Bayram Camiini ziyarette etsen yakalarındaki ABD bayrağını gizleyemezsin. Millet bunu yutmaz!"
Çözüm Milli Görüş politikalarina dönmektir.
Bugün Türkiye’de yaşanan sürecin çözümü; kendini milli görüşçü olarak tanımlayanların AKP’nin yanlışlarını sahiplenmesi değildir. Bilakis başbakanın yeniden milli görüş prensiplerine dönmesi, inanması ve o prensiplerin gerçek manada gereklerini yerine getirmesi ile mümkündür.
“Bugün rantiyeden, rüşvetten, iltimastan, istismardan, ihale komisyonculuğundan, haksız kazançtan yakınıyorsak, bütün bunlar ahlak nizamına değer vermeyen bozuk zihniyetlerin neticesidir. Milletimizin büyük çoğunluğu tarafından tasvip edilmeyen bu etkilerin giderilmesi kolaydır. Fakat bu iş ancak milletin özüne, tarihine uygun bir idarenin ortaya çıkmasına bağlıdır. Meselelerimizin halli böyle bir idareyi beklemektedir”
Unutulmamalıdır ki, Milli Görüş ülkemizin ve insanlığın tabii kurtuluş reçetesidir ve temsil edildiği yer de Saadet Partimizdir.
Saadet Partisi sadece hak’tan yanadir.
Saadet Partisi hiçbir tarafın yanında değildir. İllaki her zaman ve zeminde, her platformda haktan ve adaletten yana olmuştur, olmaya devam edecektir.
Saadet Partimiz Milletin özü, aslı ve gerçeğidir.
Yaşanabilir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni bir dünya ideallerimizi Saadet Partimizin öncelikle yerel yönetimler iktidarında ve akabinde genel iktidarında gerçekleştirilecektir.
Bunun içindir ki 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimlerine en iyi şekilde hazırlıklarımızı yapmakta, Seçimi kazanacak ve emanetin ehli adayları tespit etmekteyiz. Önümüzde üç aylık bir süre var. Gece gündüz çalışarak Milleti uyandıracağız.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkacağız.
Yolsuzluğun, usulsüzlüğün kökünü kazıyacağız.
Yandaş belediyeciliğinden vatandaş belediyeciliğine geçeceğiz.
30 Mart’ta dürüst, çalışkan, işi ehline veren, yetim malını gözeten, yolsuzluk yapmayan kadrolar işbaşına gelecektir. Bu millet buna mecburdur.
Zafer inananların ve zafer yakındır.