Sabah başyazarı Mehmet Barlas, ekonomideki durgunluğun kriz beklentisini körüklediğini söyledi. Özellikle yönetimde bulunanların, bu tabloyu değiştirecek söylemleri gündeme getirmelerinin kaçınılmaz bir gerek olduğunu ifade eden Barlas, bankacıların Türk ekonomisinin yapısal sağlığının korunduğunu söylediğini, ancak kimsenin yarısını kesin olarak göremediğini yazdı. "En aklı başında insanların bile 'Suriye Krizi'nin sorumlusu biziz... Bu ülkeyle bir sorunumuz olmadığını açıklasak, rahatlarız' dediğini ve bu krizden bize yansıyan olgulardan birinin de milyonlarca sığınmacı olduğunu unuttuklarını görebiliyorsunuz." diyen Barlas, ülkeyi yönetenlerin polemiklerden uzak durup, somut verilerle topluma güven vermeleri gerektiğini söyledi.
Mehmet Barlas'ın "Ekonomideki durgunluk kriz beklentisini körüklüyor" başlığıyla yayımlanan (3 Mart 2016) yazısı şöyle:
Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin en temel öğelerinden biri de "İletişim"dir... Ülkeyi yöneten seçilmişler de, yönetime talip olan muhalif siyasetçiler de, sorunları ve bu sorunlara karşı önerdikleri çözümleri kitlelere inandırıcı biçimde anlatıp destek buldukları oranda, demokratik süreç sağlıklı gelişir.
Özellikle terörle mücadele yüzünden ülke sorunlarının tümüyle ele alınıp, bunların çözümlerine dönük öneriler pek fazla tartışılmıyor. Teröre ve "Suriye Krizi"ne dönük odaklanma, diğer güncel sorunları adeta unutturuyor. Demokratik siyasetin hizmete dönük rekabet olduğu unutuluyor ve kamplaşma ve kavgacı üslup sanki sorunlara çözüm üretecek yöntemmiş zannediliyor.
Özellikle yönetimde bulunanların, bu tabloyu değiştirecek söylemleri gündeme getirmeleri kaçınılmaz bir gerektir. Gerek global dalgalanmalar, gerekse Türkiye'yi etkisine alan yerel ve bölgesel gelişmeler, ekonomimizi ciddi bir dönüm noktasına getirmiş durumda. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren girişimcilerle konuştuğunuz zaman, bunların bir krizin endişesi ve hatta bunalımı içinde bulunduklarını hissedebiliyorsunuz. Tekstilden inşaata, dış müteahhitlikten turizme ve diğer alanlara yansıyan bir ciddi talep düşüşü var. Bankacılar Türk ekonomisinin yapısal sağlığının korunduğunu ve makro dengelerin bozulmadığını söylemekteler. Ama kimse yarını kesin olarak göremiyor.
Böyle dönemlerde ülkeyi yönetenler, faizlerin düşürülmesi, piyasaya para arzı gibi yöntemlerle, "Resesyon" da denilen durgunluğu aşmaya çalışırlar. Ekonomiyi derinine etkileyen Suriye Krizi'nin ve sınırlarımız içindeki terörle mücadelenin, soğukkanlı ve gerçekçi biçimde tahlil edilip topluma tam anlatılmaması da bir başka mesele. En aklı başında insanların bile "Suriye Krizi'nin sorumlusu biziz... Bu ülkeyle bir sorunumuz olmadığını açıklasak, rahatlarız" dediklerini ve bu krizden bize yansıyan olgulardan birinin de milyonlarca sığınmacı olduğunu unuttuklarını görebiliyorsunuz. Bu arada mesela Sur gibi bir ilçede terörle mücadelenin üç ay geçmesine rağmen neden bir sonuca ulaşamadığı da, sık sık seslendiriliyor.
Demek ki bu tür konuların siyasi polemiklerin malzemesi olmaktan çıkartılıp, aklın ve gerçeklerin ışığında topluma anlatılması gerekiyor. Özellikle ülkeyi yönetenlerin polemiklerden uzak durup, geleceğe dönük olarak somut verilerle topluma güven vermeleri halinde, toplumun ruh hali rahatlayacaktır. Dilerim siyaseti kavga ve gerginlik mesleği olarak görenlerin sayıları azalır...